Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Kasım '17

 
Kategori
Tarih
 

İlkellikte 3 Kavram (Tedavi, Hırsızlık, Öldürmek)

İlkellikte  3 Kavram (Tedavi, Hırsızlık, Öldürmek)
 

Tarihteki Veba doktoru maske


Tarihte, ruhsal hastalıkları tedavi etmenin yöntemi olarak, hastalar ıslak bir battaniyeye sarılıyor ve başlarına da buz gibi bir bez konularak zihnin temizlenmesi amaçlanıyordu. Omur kaymalarının yerine getirilmesi için hastayı bir merdivene baş aşağı yerleştirip, ayaklarından yukarı asıp sarsarak iyileştirmeye çalışılıyordu. Vücudun herhangi bir bölgesinde oluşan hasta bölümlere ya da akan kanı ortadan kaldırmak için o bölümler kızdırılmış metalle yakıp dağlanıyordu. Hastalara cıva içiriliyor ya da vücutlarına merhem gibi sürülüyordu. Canlılığı arttırdığı ve uzun ömür sağlayacağı inancıyla aynı zamanda frengi gibi cinsel yolla bulaşan hastalıkları tedavi etmek için cıva kullanılıyordu.

Herpes, genital uçuk gibi virüsler için, hastaların ağızlarını ya da burunlarına yakın bölgeleri arılara sokturuyordu. Doktorlar ya rahip ya da büyücü idi. Hastalıkların ruhlarla ilgili olduğuna inanılıyordu. Bu nedenle de tedavi yöntemi olarak, hastalığa neden olan ruhlara boyun eğdirmek ve kovmak için, hasta bir hafta boyunca bir kafatası ile birlikte uyutuluyordu. Hastalar, zaman zaman uyandırılarak kuru kafaları öpmesi sağlanıyordu.

Hastanın beyninin bir kısmını kesip çıkarmayı içeren Lobotomi yöntemi, yıllarca şizofreni, hiperaktivite, halusinasyonlar, saldırganlık, klinik depresyon gibi birçok sinir hastalığını tedavi etmekte kullanılıyordu.

Vücudun “hümor” adlı bir şeyle dolu olduğu düşünülüyor, İnsanların “kötü huylu hümorlar” nedeni ile hasta olduğu, bunların vücuttan atılması gerektiği, bunun için de insan kanı bolca akıtılıyordu. Kafayı delme işlemi (Trepanasyon); Beyinde delikler açarak burada oluşan hastalıklardan kurtulmayı hedefleyen bu yöntem, sara, migren ve ruh hastalıklarını iyileştirilmesinde kullanılıyordu. Frengi hastalığını tedavi etmek için kişinin ateşi olması gerektiği düşünülüyor, frengi hastalarının ateşi çıksın diye onlara sıtma enjekte ediliyordu.

DDT adlı çok güçlü böcek ilacı, bir dönem bitleri öldürmek için kullanılıyordu. Pek çok eski medeniyet, idrar içmenin cilde iyi geldiğini ve alerjileri iyileştirdiğini düşünülüyor, dişlerini beyazlatmak için bile kullanılıyordu. Bugün popüler olan bazı alkollü içecekler, eskiden hastalıkların tedavisi için kullanılıyordu.

Bağımlılık yaptığı ve vücudu gün be gün tükettiği bilinen kokain, ameliyatlarda anestetik olarak kullanılmaktaydı. Aynı zamanda dişi ağrıyan çocuklara da damlalar halinde kokain verilmekteydi.

Ruh hastalığı, insanın içindeki kötü ruh olarak düşünülüyor, tütsü buhurdanlık ya da kokulu ot yaprak yakarak dört elementten yararlanılarak büyücü tarafından tedavi ediliyordu. Veba hastalığın koklama yolu ile yayıldığını düşünülüyor, kendilerini korumak için içi çiçeklerle dolu bir gagaya sahip tüyler ürpertici maskeler giyiliyordu. Ayrıca veba hastaları tedavi olarak kırbaçlanıyor ya da azarlanıyordu çünkü veba “Tanrı’nın cezalandırması” olarak görülüyordu.

Bayanların daha ince bir vücuda sahip olmak için kullandıkları korseler kaburgaları sıkıştırıyordu. Baş ağrısına çare bulmak için testere ile hastanın kafatasına delik açma yöntemini kullanıyorlardı. Öldürücü zehirler bulunmasın diye kalın bir kitabın içi itinayla oyularak, mini bir dolap haline getiriliyor öyle saklanıyordu. Antik çağlarda, hastalar pagan inancına sahip insanlara götürülüyor ve bir kayanın üstüne yatırılarak vücudunda yaşayan hastalık bu büyücü tarafından yok ediliyordu.

Hasta ve fakir insanlar toplu insan kıyımlarının olduğu yerlerde toplanıyor ve iyileşmek için henüz birkaç dakika önce ölmüş insanların etlerini yiyor, kanları içiliyordu.

Hemeroid hastalığından kurtulmak için, rektumlarından içeri ısıtılmış demir ya da keskin taş, kaya parçaları sokuluyordu. Kadınlar düzenli olarak hamile kalmadığı zaman, rahminin vücudunun içinde dolaştığına dair inanç gereği, yerinde durmayan rahim hareket etmesin diye kadının bacaklarının arasına, vajinal bölgesine sülfür gibi pis kokular sürülüyordu.

Hırsızlık, birçok ilkel kabilede, ahlaksızlık veya suç olarak kabul edilmiyor hatta erdemin, şerefin, cesaretin en büyük kanıtı kabul ediliyordu. Comenche’lerde bir delikanlı savaşçı ve yiğitler listesine girebilmek için, mutlaka çapulculuk yapması gerekiyordu.

En büyük hırsız, aynı zamanda toplumun en saygın değer gören üyesi sayılırdı. Pathan’larda anneler çocuklarının iyi bir hırsız olabilmesi için dua ediyordu. Moğolistanda bir hırsız toplumun en saygın, nüfuzlu üyesi sayılıyordu. İsparta terbiyesinde hırsızlığa şerefli bir makam ayrılmış ve o, terbiye kadrosuna sokulmuş sayılıyordu. Şark masallarında “Kırk Haramiler” her zaman zenginin malını soyan, fakire yardım eden sempatik kişiler olarak tanımlanıyordu. Türkler, halk geleneklerinde adil insanı, zengini soyarak fakire dağıtan olarak kabul ediyordu. Eski Cermen kabilelerinde ise hırsızlık ve korsanlık açıkça yapılıyordu. Sezar, Cermen ve Goluvalıların kendi çevreleri dışında yaptıkları hırsızlığı doğal görüyordu. Halk, hırsızları bir kahraman gibi sürekli alkışlara boğar, hırsız şefi takip etmek istemeyenler topluluk tarafından hain ve alçak sayılıyordu.

İlkel dönemden kalma kalıntılardan birisi öldürme duygusu idi. En ilkel düzeyde kendini kanıtlama ve doğrulama yolu olarak öldürmenin ilkel toplumlarda ahlaksızlık bir yana, ahlaki ve erdemli bir davranış olduğu düşünülüyordu. Bazı toplumlarda; din uğruna dövüşenler ve ölenler kutsal kabul ediliyor. Savaşta üstün yararlılık gösteren, yani düşmanı öldürüp yenen kişileri her toplum kahraman saymaktadır. Kahramanlar ise her zaman ahlakın önünde yer almış en erdemli kişilerdi. İlkel toplumlara doğru gidildikçe, insan öldürmenin çok doğal bir olduğu görülüyor. Avustralya’daki Dieyerie kabilesinde nedensiz en yakın arkadaşın öldürülmesi doğal karşılanıyordu. Fiji adalarında ise, insan hayatının hiçbir önemi yoktu. Oranonlarda en küçük bir şiddet, karşısındakini öldürmeye yeter nedendi. Yerliler rahatça insan öldürebiliyordu. Meşru insan öldürme yetkisi ise şefe ve krala aitti.

İnsanlar tarihten bu yana birbirini rengi farklı diye dini farklı diye milliyeti farklı diye mezhebi farklı diye öldürdü, öldürüyor.

İnsanlar birbirini cinsi farklı diye de öldürmeye devam ediyor.

Franz Kafka’nın “Beyinlerimiz savaşsın isterdim; ama görüyorum ki silahsızsınız bayım.” sözünü “Beyinlerimiz savaşsın isterdim; ama görüyorum ki siz ilkelsiniz bayım!” şeklinde söylemek istiyorum.

Nizamettin Biber

 
Toplam blog
: 887
: 2743
Kayıt tarihi
: 06.06.12
 
 

Yeni dünya düzensizliğinde insan olmaya çalışan ve okuyarak ne kadar cahil olduğunu gören, olayla..