Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Ocak '12

 
Kategori
Güncel
 

İlkokul çocuklarını umreye götürmek ne demektir?

İlkokul çocuklarını umreye götürmek ne demektir?
 

Yarıyıl tatilinde bir kısım ilkokul çocuğunun bir şekilde umreye götürülmek istendiği gazetelere yansıdı. Birçoğumuzun bu fikri pek sevdiğimizden şüphe yok. Birçok ailenin “ne güzel, biz gidemedik, çocuğumuz bari gitsin” dediğini duyar gibiyim.
Ardından basında başka bir ilan. Namazını camide kıl, bonus topla, dizüstü bilgisayarı kap. Üç ay boyunca namazını kim en çok camide kılarsa ona diz üstü bilgisayar. İkinciye, üçüncüye başka ödüller. Biri de televizyon a çıkmış, namazı camide kılan bir nesil yetiştirmenin iyiliğinden dem vuruyor.

Dini çocuklara sevdirmek için ödül yöntemi kullanmak ne anlama gelir? Tıpkı sınıfını geç sana bisiklet alacağım der gibi. Hadi, sınıf geçmek, kör topal da olsa bir üniversite bitirmek, işe girmek için bir öncelik oluyor. Yani bir mecburiyetten bu yönteme başvurmayı anlayabiliriz. Ama çocuklara dini sevdirmek için ödül teklif etmek ne kadar doğrudur. Mesela, bilgisi ve deneyimi ile değil de, ütüsüz pantolonu ve badem bıyıkları ile bir yerlere atanmışları örnek göstersek daha inandırıcı olmaz mı?

Bizim de tatbik ettiğimiz ezbere dayalı eğitim sisteminden hiçbir iyi sonuç alınamadığı ortadadır. Başarılı ülkeler ezber değil sorgulamaya, araştırmaya, eleştirmeye, tatbik etmeye dayalı eğitim sistemini tatbik ettikleri için çok daha ileri gidebiliyorlar. O yüzden son dönemde onlardan birçok bilim adamı ve mucit çıkarken biz nal topluyoruz. Bazı yöneticiler bunun farkında oldukları için, umreye götürmek, camide namaz kıldırmak gibi tatbiki din öğretimine çalıştıkları ortadadır. Peki, bu davranış doğru mudur?

Kuran, herkesin inanışında serbest olduğunu söyler. Demokrasi ve laiklik kurallarında da bu böyledir. Yani her birey dinini, inanışını seçmekte serbesttir. Öyle ise ilkokul çocuklarını bu kadar baskı altına sokup dini öğretmenin doğruluğu ne kadardır?

Her halde bir insan Müslüman bir ülkede dünyaya gelirse ille de Müslüman, Hristiyan bir ülkede dünyaya gelirse ille de Hıristiyan olacak diye bir kural yoktur. Aksini iddia eden, Allah’ın daha başlangıçta kulları arasında ayırım yaptığını söylemiş olur ki bu asla doğru olamaz.

Biz ebeveynler olarak çocuklarımıza nasıl bir mesleği kabul etmelerini mecbur edemezsek, bizim kabulümüz olan bir dinin kabulünü de mecbur edemememiz gerekir. Laik sistem bunun böyle olacağını ve kurallarını koymuştur. Bu pencereden baktığımızda dinden çıkar ve kazanç sağlayanların neden laiklik ve demokrasi düşmanı olduklarını bir kez daha görürüz. Dini yarım bilmek te başka şeyleri yarım bilmek gibi çok tehlikelidir. Zira bu tür insanlar, bir de Allah adı kullanılarak çok rahat kullanılmaktadırlar. Din bir ruhsal inanıştır. Bir güzel ahlaktır, bir içsel yaşam biçimidir. Maalesef yarım din bilenler ancak insanlara dini bir şekil, bir hurafe bütünü olarak anlatıp ezberletmektedir. Peki, ne yapmalıdır?

1950 den beri budanmış, bu gün sadece adı kalmış laik eğitime geri dönülmelidir. Din ve ahlak bilgisi dersleri namaz kursu olmaktan çıkarılıp hakiki anlamında bütün dinler gerçekleri ile çocuklara öğretilmeli, onlar reşit olunca istedikleri dini seçmelerine izin verilmelidir. Bu din seçimi bireyin kendi isteğine bırakılmalıdır. Değilse, daha doğar doğmaz çocuğun nüfus kâğıdına istediğimiz dini yazdırmak acaba insan haklarına, demokrasiye, hele bizde ulaşıldığı iddia edilen ileri demokrasiye ne kadar uygundur?

İzmir 2012

 
Toplam blog
: 1508
: 1688
Kayıt tarihi
: 16.07.08
 
 

Yetmişiki yaşında iki çocuk ve iki torun sahibi bir erkeğim.. Lise mezunuyum. Uzun yıllar esnaflı..