Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Aralık '07

 
Kategori
Eğitim
 

İlkokuma- yazma öğretimi yöntemleri üzerine

İlkokuma- yazma öğretimi yöntemleri üzerine
 

İlkokuma - yazma öğretimi

İlkokuma - yazma öğretimi çok önemli bir temeldir. Önemli bir başlangıçtır.

İnsan yaşamının en önemli bir dönemidir. Bir yönlenmedir, yaşamı kavramaya ilk adımdır.

Bu temel ne kadar sağlam, ne kadar bilimsel ve bilinçli olursa o kadar başarılı olur.

Okumak: Anlamaktır. Okuduğunuzu anlamıyorsanız, bunun adı seslendirmedir, bu da bir şey ifade etmez.

Üniversite sınavları ve bir çok sınavlarda en önemli sorun, yapılan araştırmalara göre, öğrencilerin çoğunluğu okuduğu soruyu anlayamıyor ve dolayısıyla soruları yanıtlayamıyorlar.

Bunun nedeni, okuma- yazma öğretimindeki yöntem ve teknik hatalardan kaynaklanıyor.

Yabancı dil eğitiminde bile önce kısa metinlerle, cümlelerle başlanıyor işe. Öğrenilecek dilin alfabesi daha sonra öğreniliyor.

1968 yılından önce , okuma - yazma eğitiminde tüme varım (harf öğretimi -ses) yöntemi kullanılıyordu.

1968 yılından sonra, tümden gelim (cümle yöntemi) yöntemi uygulanmaya başlandı.(1962 yılından itibaren uygulaması yapılıyordu)

Bazı meslektaşlarımız kolaya kaçtıkları için, cümle yerine harf (ses) yöntemini kullanmaya devam ettiler. Bir çok meslektaşımız da karma yöntemi kullandı.

Şimdi, Okuma - yazma öğretimi yönteminde bir takım değişiklikler yapılarak 1968 öncesine dönüldü.

Bu eskiyi getiren değişiklik , tüme varım ve el yazısında oldu.

Önceleri kullandığımız, tümden gelim tekniğinden vazgeçilmiş oldu.

Çocuklar, hatta yetişkinler, çoğu şeyi tümüyle görürler , kavrarlar, daha sonra parçalara inebilirler.

Önce evi görürüz, daha sonra detaylarını .

"L" bir harftir. Çocuk için hiç bir anlam ifade etmez.

Hatta bu anlamsız sembolden sıkıntı duyar.

"Ali gel. "cümlesi ise bir iş bir oluş bildiren bir eylemdir. Önemli bir anlamı vardır. Çocuklarımızın ilgisine uygundur.

Gözümüzün okurken çekilen fotoğraf ve filmlerinden de anlaşıladığına göre, gözümüz kelime ve cümleyi tümüyle algılıyor. Harfler umurunda değil.

Tüm bunlara rağmen çocuklarımıza harf yöntemiyle okuma- yazma öğretmek büyük hatadır.

Hangi bilimsel verilere dayandığı şüpheli. Cümle (tümden gelim) yöntemiyle ilkokuma- yazma öğretimi yıllardır başarıyla yürütülüyordu. Bu yöntemden neden vazgeçildiğiyle ilgili önemli bir bilimsel çalışma veri açıklama yok. Kaldı ki bu yeni bir yöntem değil çok eski bir yöntemdir. Ses -harf- yönteminin (tümevarım) başarı durumu üzerinde ilk veriler o kadar da olumlu değil. Bunun sonuçları daha ileriki yıllarda daha belirgin olarak ortaya çıkacaktır. Şimdilik ortaya çıkan sonuçlar, çocukların çok zorlandığı, hızlı okuyamadığı, okuduğunu anlamakta zorluk çektiğidir.

Bu program, öğretmen açısından kolay, öğrenci açısından zor bir programdır.

Eğitimimizin, dolayısıyla öğretmenlerimizin, çocuklarımıza en kısa sürede okuma yazmayı öğretmek gibi aceleci ve yarışçı amaçlarına bu harf yöntemi uyabilir, ancak çocuk psikolojisine uymayan bir durumdur. Bu aceleci tutum yüzünden , ödevler veriliyor, anneler babalar tedirgin oluyor. En önemlisi üzerine çok büyük bir yük binen çocuklar mutsuz oluyor, hevesleri kırılıyor.

Okullarda günde altı ders yapan çocuklar , evlerinde de en az bir saat ders yapmak zorunda kalıyorlar.

Oyun çağındaki çocuklarımıza oynayacak, nefes alacak zaman bırakmıyoruz. Bunun adına da eğitim diyoruz.

Şimdi, Aralık ayındayız. Öğretmenler adı konmamış bir yarışın içindeler. Sanki marifetmiş gibi hangi öğretmen daha çabuk okutacak diye bir yarış yapılıyor. Üzülerek belirtmek isterim ki teftiş sistemi de aynı hata içinde, erken okutan öğretmeni başarılı sayıyor.

Neticede olan çocuklarımıza oluyor. Hevesleri kırılıyor. İsteksizlik, psikolojik karın ağrıları başlıyor. Okumayı yazmayı öğrense bile, ilerde okumaya karşı ilgisi azalıyor.

Zaten hiç bir anlam ifade etmeyen harflerle bu işe başlamak, çocuklar için çok sıkıcı oluyor.

Bu yöntem yüzünden, çocuklarımızın okuma hızları düşüyor. En önemlisi "okuduğunu anlamada " yaşanıyor. Okuduğunu anlamıyor. Zaten okumaya karşı küçükken zorlandığından dolayı bir tepki duyuyor ve kitap okuma alışkanlığı edinmiyor.

Eğitim ciddi bir iştir. Çocukların psikolojisine uymayan, zorlayan bir eğitim eğitim değildir.

Doğrusu, yıllarını eğitime vermiş bir eğitim emekçisi olarak çok tedirginim. Elli yıl öncesine dönüşün, "Yeni yöntem" diye adlandırılışına ve bu yönteme dönüşe olumlu bakmıyorum. İlkokuma- yazma öğretiminin geniş zamana yayılarak çocuklarımızın üstünden baskının ve yükün azaltılmasını diliyorum. Erken okuma- yazma öğretenlerin takdir edilmemesi, üstelik uyarılması gerekmektedir. Unutmayalım çocukların tam oyun çağıdır. Onlara oynayabilecekleri zamanı verelim. Okuma- yazmayı yavaş yavaş sindire sindire sevdire sevdire öğretelim.

Erdoğan Şahin

 
Toplam blog
: 1410
: 1053
Kayıt tarihi
: 04.11.06
 
 

Emekli öğretmenim ve  emeklemeye devam ediyorum.  Emeklilik yaşamın sonu değil, yaşama yeni amaçl..