Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Haziran '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

İltica etmiş!

İltica etmiş!
 

Resimler Vatan ve Milliyet'ten montaj, grafik.


Fatih Altaylı'nın "Teke tek" programında yaptığı açıklamalar ile gündeme oturan iki öğrenciden Nuray Canan Bezirgan, Kanada ilticacısıymış. Bu çok önemli bir ipucu yurtdışında tahsil eden diğer türbanlılar için. Şimdi sıkı durun! Önce İLTİCA'nın ne olduğuna açıklık getirelim. İlticanın basit anlamı bir yere sığınmak, güvenli bir yer bulmaktır.

Bir insanın yabancı bir ülkeye iltica etmesi için, kendi ülkesinde hayatının veya hürriyetinin ırkı, dini, milliyeti, belirli bir toplumsal gruba üyeliği veya siyasi düşünceleri nedeniyle tehlikede olması gerekir.

Kısacası kendi ülkesini, iltica etmek istediği ülkede kötüleme, suçlama zorunluluğu var. Yani "Ben ekonomik durumlardan ötürü daha fazla kazanmak için burada çalışmaya veya daha iyi imkânlarla tahsil etmeye geldim." diyemez.

Irk konusunu suiistimal edip PKK'lıyım diye iltica eden 500 binin üzerinde Kürt asıllı vatandaşımız vardı Avrupa'da! Daha sonra mezhep konusu suiistimal edildi. "Aleviyim, Süryaniyim, Hristiyanım, Türkiye'de zulüm görüyorum." diyerek iltica edenlerin sayısı onbinleri geçti. 12 Eylül İhtilalinden önce ve sonra da, "Ülkücüyüm, komünistim, Türkiye'de zulüm görüyorum." diye iltica edenler oldu.

İltica edenler önceleri sadece bir dilekçe verip senelerce "Vatansız" olarak o ülkede kalıyorlar, 5-6 yıl sonra ilticaları kabul edilmese de ceplerinde biriktirmiş oldukları paralarla ülkelerine dönüyorlardı.

Şimdiye kadar ülkesini kötüleyerek, kendine şahsi çıkar sağlamak için iltica edenlere kimse hesap sormadı. İltica ettiği için vatana ihanetten vs yargılananına rastlamadım. Gelmiş geçmiş tüm hükümetler, ülkemizin iltica edenler tarafından karalandığını bilmelerine rağmen, hiçbir önlem almadılar.

Şimdi de TÜRBAN bahane edilerek iltica ediliyor. "Türkiye'de inancımı tam olarak ifa edemiyorum, başımı örtemiyorum, örttüğümde de ceza alıyorum yani hürriyetim tehlikede!" dendiğinde ve belge de gösterildiğinde ilticanın kabul edilmemesi söz konusu değil.

Neden mi? İLTİCA, devletlerin keyiflerine göre hareket edebilecekleri bir durum değil. Kendi ülkesi dışındaki bir yere iltica etmek isteyen insanlar, Mültecilerin Statüsüyle İlgili Birleşmiş Milletler Anlaşması - 1951 (Cenevre Anlaşması) hükümlerine göre muamele görürler. Bu uluslararası anlaşmaya imza atan her ülke uymak zorundadır.

Nuray Canan Bezirgan, İstanbul Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu Tibbi Dökümantasyon Bölümü ikinci sınıf öğrencisiyken başörtülü sınava girmek isteyince 6 ay ceza almış. Belki de bu cezayı kasıtlı aldı, zira iltica etmek Kanada'da devlet desteğiyle bedava tahsil etmek için belgeye ihtiyacı vardı. Cezası ertelenince Kanada'ya iltica etti ve 7 yıl orada yaşadı.

İnternet sitelerine girip incelerseniz yurtdışında tahsil etmek, çalışmak için her imkânı zorlayan gençlerin birbirlerine forum sitelerinde yardımcı olduklarını görürsünüz. Her şey planlı. Destekleyiciler, aracılar, bilgilendiriciler çok.

Atatürk'ü sevmeyip Humeyni'yi seven kızımız, 7 yıl aradan sonra Türkiye’ye dönme kararını şöyle açıklıyor: <ı>"Oğlum kardeşleri, arkadaşları ve bizimle iletişim kurarken İngilizce’yi tercih etmeye başladı. Müslüman nüfusun az olması da diğer bir etken oldu. Kanada vatandaşlarıyla bu bağlamda ortak paydamız az olduğundan Türkiye’yi özlüyordum. Hem çocuklarımın kültürel erozyona uğramalarının önüne geçmek hem de kendi kökümüz Türkiye’de olduğu için dönme kararı aldım."

Vay be, uyum sağlayamadığı, dinî özgürlük bulamadığı Türkiye'yi özlemiş. İnandırıcı değil. İltica edenlerin durumları yabancı ülkelerde çok da ahım şahım olmayabiliyor. Sıkıntılara katlanamıyor, oralardaki çağdaş yaşama ayak uyduramıyor, yine kürkçü dükkanına. Öyle ya burası Yolgeçen Han. Kafan bozulduğunda git istediğin ülkeye, Türkiye'yi yerin dibine geçirecek ifadelere imza at. Sonra oralara uyum sağlayamayınca "Ver elini Türkiye!"


Bezirgan, 2.5 saat içinde kabul edildiği Kanada vatandaşlığını neden kabul ettiğine dair soruya ise şöyle cevap veriyor: <ı>"Yasak beni kaçırtmadı. Amacım, bu mücadeleyi yurt dışına taşımaktı. Kaçacak kadar korkak olsaydım zaten Türkiye'de bu kadar kendimi öne atmazdım."

<ı>2.5 saatte sonuçlandı. Normalde bir başka mahkeme için bu bir öngörüşmeydi. Ama artık bu sonuç da bir emsal oldu. Onlara, "Türkiye'de inanç özgürlüğü gasp edilen bizleriz. İnancını yaşamanın bedeli bunlar olmamalı" dedim. Aynı şeyleri üç yıl boyunca girdiğim tüm mahkemelerde de söylemiştim ama fayda vermemişti. Hakim "Haklısınız" dedi, .."

Aslında 2, 5 saat içinde kimsenin ilticası kabul edilmez, demek ki bir destek var. Evraklar tamamlanmış, her şey hazır ve şipşak olmuş işler.

Başka ülkelere iltica edip de Türkiye'yi kötüleyenlerin hangi yüzle kötüledikleri, hayatlarının, hürriyetlerinin tehlikede olduğunu belirttikleri ülkelerine geri geldiklerini hep merak ederim. Bu konuda bir çalışma yapılıp da, kendi çıkarları için ülkesini kötüleyenlerden hesap sorulacak mı?

Yurtdışında türbanlı olarak tahsil edenlerin büyük bölümünün ülkelerini kötüleyerek iltica ettiklerini, türbanı bir malzeme olarak kullandıklarını düşünüyorum.
Böyle yapanların Allah cezalarını verecek! Hükümetler vermiyor nasıl olsa!

Türkiye'yi şahsi çıkarları için yabancı ülkelerde kötüleyip, iltica ediyorlar, sonra da sıkılmadan kötüledikleri ülkelerine dönüyorlar. İLTİCA edenleri yakın takibe almalı!

Mustafa Mumcu 12. 06. 2008 Saat: 06:45
 
Toplam blog
: 324
: 2811
Kayıt tarihi
: 10.04.07
 
 

06. 06. 1945 İzmir doğumluyum ve İzmirli olmaktan da gurur duyuyorum. 1968 yılında birkaç yıllığın..