Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Nisan '07

 
Kategori
Gelenekler
 

İmam nikahı

Komşum Mehmet 67 yaşlarında, gayet sakin görünüşlü, güler yüzlü biri. Ege'nin köylerinden birinde doğmuş, büyümüş, birkaç yıldır da İzmir'de yaşıyor. Tek başına yaşıyor ama bugün öğrendim ki 8 çocuğu varmış.

- Mehmet'ciğim 8 çocuğun var da buralarda niye yalnız yaşıyorsun? Bir vukuatın filan mı var köyde? Kaçmanın sebebi ne? diye sordum.

-Vallahi hiçbir vukuatım yok. Boşver sen onları. Benim şimdi evlenmem lazım. Yalnızlık çekilmiyor, dedi. Gayet sakin bir şekilde. Sanki askerliğini yeni bitirmiş de ''baba beni eversene'' diyor bana.

- Eşinden ayrıldın mı?
- Yoo!

Allah Allah. Ya benim kulaklarda bir arıza var, ya da beynimde. Adam ne kadar güzel anlatıyor işte. Ama ben anlayamıyorum. Kulaklarımın doğru duyup duymadığını bilemiyorum. Mutlaka bende var bir arıza. Defoluyum ben. Ama komşum Mehmet sağlam. Daha doğrusu kendini sağlama alacak evlenip de. Evli bir adam nasıl mı tekrar evlenecek? Ben de bunu anlayamıyorum ya. Ama Mehmet her bir şeyin bilincinde. Aylardır, her görüşmemizde bir kadınla tanıştığından, evlenmeyi düşündüğünden filan bahseder dururdu. ben de işin gırgırındayım. 67 yaşından sonra evlensen ne olur? modunda takılı kalmışım.

Bugün beni ziyaret etti. Bir tabela reklamının tamamlanmasına yardımcı oldu komşum Mehmet. Folyoyu iki ucundan çekecek ben de polikarbon üzerine yapıştıracağım. İki ucundan da eşit olarak çekecek. Bunu kendisine defalarca izah ediyorum ama o bir ucunu fazla çekiyor. Dolayısıyla beni üzdü. Zar zor yapıştırdım folyoyu ama sonunda düzgün olmadı. Neyse ufak bir hatayla hallettik. Bir folyonun ucundan tutamıyor Mehmet. Okuma yazması da yok. Gazetelerin resimlerine bile bakmıyor.

Niyetim komşum Mehmet'i kötülemek değil. Tüm Mehmet gibileri eleştirmek, Türk Toplumu'nu oluşturan bireylerin durumunu biraz olsun ortaya sermek. Canlı misaliyle. Tam da bugün yaşanmış, capcanlı misaliyle yani. Mehmet'in bir özelliğini daha öğrendim bugün. Baharat denilen ürünleri tanımıyor. Yemeklerde her gün kullanılan baharatları, kimyon, kekik, karabiber, kırmızı biber, pul biber, nane vs. Bu vatandaşımız için yabancı maddeler. Birisi söylemiş de, yemeklere baharat konulunca daha lezzetli olur diye. O da baharat almasına yardımcı olmamı istedi. Yardım ettiği tabela bir baharatçı müşterimindi. Oradan aklına gelmiş.

Benim evde geçen ay aldığım baharatlardan epey bir fazlalık vardı. Koydum küçük torbalara, sevindi. Ama bunların hangi yemeklerde nasıl kullanılacağını bilmiyor. Öğrenir, daha yaşı müsait. Gerçi ömrünün sonbaharı bitmek üzere ama belli mi olur, tıp devamlı ilerliyor, bakarsınız ölümsüzlük aşısı bulunuverir de komşum Mehmet hiç ölmez. Baharatların nasıl kullanılacağını da öğrenip bol bol kimyonlu köfte yapar. Sahanda yumurtasının üzerine karabiber serper.

Aslında bu detaylar pek önemli değil ama açıklamak istedim. Bir folyoyu iki ucundan eşit miktarda çekemeyen, baharat kavramından habersiz, okuma yazma bilmeyen, televizyonda bile haberleri seyretmeyen dünyadan habersiz ama bu dünyada yaşayan tipik bir Türk vatandaşı.

Evlenme arzusunu anlatırken en son nerede kalmıştık? Mehmet Efendinin eşinden ayrılmamış olmasında. Tamam, hatırladığıma göre konuyu fazla dağıtmamışım. Yoksa toparlaması zor oluyor. Dağınıklığı pek sevmem.:))

- Mehmet'ciğim, gayet rahat bir şekilde ''Yoo'' diyorsun. Yani eşinden boşanmamışsın. Nasıl evleneceksin?

- İmam Nikahı ile.

- Aferin sana! Ve de maşallah. Bu dünyaya gelmişsin, gidiyorsun. 8 çocuk dünyaya getirmişsin, onlardan da kaçıyorsun, eşinden de. Ama cuma namazlarını kaçırmazsın. Bazen öğle namazlarına giderken de görüyorum seni. Namaz surelerini nasıl ezberledin? Okumadan, yazmadan?

- Sure bilmem ki. Öyle dua ederim. İmama göre yatar kalkarım.

Ben de bugün çok cömertim ha! Bir ''Aferin'' daha verdim kendisine. Şaşırmadım ama söylediklerine. Çünkü Müslümanlığı sadece ''Günah'', Allah taş yapacak'', ''Ben namazımı kılar, orucumu tutarım'', ''Hakka bir Müslümanım'' kavramları içine sıkıştıran ama islami bilgilerden yoksun o kadar çok vatandaşımızla karşılaştım ki, saymak mümkün değil.

- Sevgili kardeşim. Sen şimdi ''İmam Nikahı'' ile evleneceğim diyerek, kendini mi aldatıyorsun, beni mi, Allah'ı mı?

- Kendimi aldatıyorum, diyor.

Bile bile kendini aldatan nadir insanlardan biri komşum Mehmet. Seks hayatı yok, yaşı ilerlemiş, yemeğini pişirecek, çamaşırını, bulaşığını yıkayacak, hasta olduğunda gerekli ihtimamı gösterecek bir hanıma ihtiyacı var. Eşinden defalarca ayrı kalmış, tekrar birleşmiş. Ama en son ayrılığında kararlı. 8 çocuğuna rağmen tekrar birleşmeyi düşünmüyor. Belli ki umudu kalmamış artık. Çocukları da büyümüşler, çalışıyorlar ve de annelerine bakıyorlar. Mehmet'in bu konuda da pek gözü arkada değil. Biliyor ki kendisi olmasa da evlatları analarıyla ilgileniyorlar. O da bir kadına olan ihtiyacını, ''İmam Nikahı'' kılıfına uyduracak. Mertçe, bir kadınla beraber yaşamaya cesaret edemiyor. Toplumun diğer fertlerinden korkuyor. ''İmam Nikahı'' diye aslında kendini aldatmıyor, uyanık Mehmet çevresindekileri aldatıyor da bana karşı nazik davranarak ''Kendimi aldatıyorum'' dedi. ''Seni aldatıyorum'' dese kurtulamayacak elimden.

Komşum Mehmet sayısız komşulardan sadece bir tanesi. Toplumumuzda insanlar 'Ayıp''; 'Günah'' kavramlarından korktukları için sahtekarlık yapıyorlar. Hiçbir hukuki geçerliliği olmamasına rağmen, çaresiz kadınlarla ''İmam Nkahı'' yapıyorlar. Bazı yörelerimizin genç kızları da öylesine yetiştirilmişler ki, geçen ay yolda iki genç kızın konuşmalarının kısa bölümünü duydum. Bağırarak konuşuyorlardı:

- Benim için önemli olan Dini Nikah, resmi nikah ne ki?

Bu zihniyetin bir an önce değiştirilmesi için bir şeyler yapılmalı. Dini Nikah kıyılsın. Buna kimse itiraz edemez. İnançlara saygısızlık edilemez. Ama Resmi Nikahsız sadece Dini Nikah kıymanın hukuki bir geçerliliği olmadığı, bunun ileride verebileceği zararlar halka anlatılmalı. Türk toplumu bilinçlenmeli. On iki yıl oldu ülkeme temelli döneli. Maalesef bilgisizliğin, üçkağıtçılığın, sahtekarlığın, tembelliğin prim yaptığını gördüm. Kendini yetiştirmiş, entelektüel insanlar genellikle harcanıyor. Bozuk para gibi. Onların seviyesine ulaşamayanlar, kendilerinde bu gücü ve beceriyi, imkanları bulamayanlar, gelişmişleri kendi gelişmemişlik seviyelerine çekmekle meşguller. Ülkemde entelektüellerin işi zor.

Mustafa Mumcu, İzmir, 09 Nisan 2007 saat:02:14

 
Toplam blog
: 324
: 2811
Kayıt tarihi
: 10.04.07
 
 

06. 06. 1945 İzmir doğumluyum ve İzmirli olmaktan da gurur duyuyorum. 1968 yılında birkaç yıllığın..