Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Eylül '11

 
Kategori
Eğitim
 

İmamlar nasıl okul kurullarına girdi?

İmamlar nasıl okul kurullarına girdi?
 

Bildiğiniz gibi 61. hükümet bir “ustalar” kabinesinden oluşuyor…

Çıraklık, kalfalık derken sonunda ‘ustalığa’ terfi eden AKP iktidarı, icraatları ile bunu açıkça gösteriyor. Örneğin; yasama görevi yapan meclis tamamen devreden çıkartılıp, işler Kanun Hükmünde Kararname(!KHK) ile yürütülüyor.

Kanun Hükmünde Kararnameler, tıpkı kanun gibi uygulanıyor. Kanun Hükmünde Kararname nedir diyecek olursanız; Kanun Hükmündeki Kararnameler, milletvekillerinin görevini hükümetin yapması demektir! Kanun Hükmünde Kararnameler Resmi Gazete’de yayınlandıkları gün yürürlüğe girerler; fakat Kanun Hükmünde Kararnamede yürürlük tarihi olarak daha sonraki bir tarih de gösterilebilir. Kanun Hükmünde Kararname yayınlanır yayınlanmaz Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulur. Meclis bu kararnameleri diğer tasarılardan önce ve ivedilikle görüşür. Yayınlandıkları gün Meclis’in tasdikine sunulmayan kararnameler o gün yürürlükten kalkar. Meclis bir kararnameyi aynen kabul edebilir, değiştirerek kabul edebilir veya toptan reddedebilir.

Kanun Hükmünde Kararname çıkarma usulünün, kanun çıkarma usulüne nazaran daha pratik ve kolay olmasıdır. Kanun çıkarılması, çok kalabalık olan meclislerin toplanmasının zorluğu, muhalefetin engellemeleri vb. sebeplerle oldukça zaman almaktadır. Hâlbuki hayat şartları devamlı değiştiğinden hukukun buna cevap vermesi, çözüm yolları bulması gerekmektedir. İşte bu yüzden hükümetlere Kanun Hükmünde Kararname çıkarma yetkisi verilmek zorunda kalınmıştır. Zira hükümetler meclislere nazaran daha çabuk toplanırlar, memleket meselelerine daha iyi hâkimdirler. 15-20 kişiden meydana geldikleri için daha çabuk karar alabilirler. Ayrıca muhalefetin Kanun Hükmünde Kararname çıkmasını engellemesi söz konusu değildir. Bunun sonucu olarak memleket meseleleri kanunlara nazaran Kanun Hükmündeki Kararnamelerle daha çabuk halledilebilmektedir.

İşte bu yasadan yararlanan ustalarımız, kafalarına göre KHK çıkartıp, derhal uygulamaya koymaktadırlar. Ayrıca KHK ile sesiz sedasız, saman altından su yürütülmektedir.

İşte bunlardan birisi:

Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer göreve başladığı 4 ay içerisinde bakanlığın teşkilat yapısı ve ders programlarında yaptığı değişiklikler ile öğretmenlere yönelik önerileriyle gündeme geldi. Ustalık döneminin en önemli bakanlığı, maalesef KHK ile yönetilmeye başlandı.

Günlerden beri Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in ustalık(!) eseri tartışılıyor. Peki, Ömer Dinçer KHK ile ne yaptı?

Çıkartılan KHK ile Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) Teşkilat Yasası değiştirildi. Yeni eğitim yılı başlamadan yaklaşık bir hafta önce yayımlanan KHK ile bakanlığın hizmet birimlerinin sayısı 32’den 17’e indirilirken bakanlığa kariyer uzman sistemi getirildi. Buna göre MEB’deki şube müdürleri yerine bakanlığın kendisi uzman yetiştirecek. Teşkilat Yasası’nda MEB’in görevleri arasında sıralanan Atatürk inkılâp ve ilkelerine bağlı öğrenci yetiştirme ile Cumhuriyetin temel niteliklerini benimseme görevleri çıkarıldı.

Bu uygulamayla MEB’de kadrolaşmanın önünün açıldığı yorumları yapılırken taşra ve merkez teşkilatı yönetici kadrolarına yapılacak atamalarda yazılı sınavın yanına “performans kriterinin” de getirilmesi kadrolaşma niyetini açıkça ortaya koyuyor. (Gerçi kadrolaşma çoktan bitti! )

Yeni yayımlanan KHK ile yönetmeliklerle daha önce yalnızca okul müdürleriyle sınırlı olan rotasyon uygulaması okul başmüdür yardımcıları ile müdür yardımcılarını da kapsayacak şekilde genişletildi. Yeni bir yönetmelik taslağında ise taşra teşkilatındaki şube müdürlerinin de zorunlu yer değiştirmesine yönelik uygulama getiriliyor. Böylece eğitim yöneticilerinin karşı çıktığı rotasyonu daha da genişletme yolunu seçmiş oldu.

Yeni KHK ile yönetmeliğe yeni yeni maddeler eklendi. Bunlardan birisi de; İlköğretim öğrencilerinin okula devamsızlıklarını takip etmek amacıyla hazırlanan “Aşamalı Devamsızlık Yönetimi” kapsamında, devamsızlık yapan öğrencinin ailesine yapılacak ev ziyaretine bölgenin imamının da katılması düzenlendi. Okullarda kurulacak kurullara ihtiyaç duyulması halinde imamların da üye olması sağlandı.

Şimdilerde merak edilen, okul müdürlerinin veya yöneticilerinin camilerde namaz kıldırıp, vaaz verip veremeyecekleri! Öyle ya İmam, Milli Eğitimin her alanına el atarken, okul yöneticilerini camilere el atması gayet normal değil mi?

Aslında bu kararnamede bazı eksiklikler var. İmamın olduğu yerde okul yöneticisine ne ihtiyaç var? Her imam bölgelerindeki okulların yöneticiliğini de üstlensin, okulların sorunu böylece çözülmüş olur.

Milli Eğitim’in öğretmen açığı böylece biter! Eski okul yöneticilerini öğretmen olarak atadınız mı, alın size öğretmen açığına bir çözüm!

Böylece 250 bin öğretmen açığı bir anda sıfırlanır. Atanmayı bekleyen 300 bin öğretmen adayı, beklemeye devam etsin! Sonra bu ülkede her öğretmen atanacak diye bir kural mı var? Tıpkı üniversite mezunlarının iş bulamayıp işsiz kalmaları gibi!..

Biraz da öğretmenler işsiz kalsın!

Naçizane bir öneri sunmak istiyorum: Öğretmen yetiştiren Eğitim Fakülteleri derhal kapatılarak, İmam Hatip ve İlahiyat fakültelerine dönüştürülsün. Buralardan mezun olanlar da okullara öğretmen olarak atansınlar. Eğer yetmezlerse, eski İmam Hatip mezunlarından veya emekli imamlardan faydalanılsın! 

 
Toplam blog
: 3842
: 3093
Kayıt tarihi
: 23.03.08
 
 

Antalya'da 1956 yılında doğdum. Emekliyim, Üniversite mezunuyum. Evliyim, bir oğlum var Mimar. Gü..