Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Temmuz '15

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

İman tahtanıza vurunuz: Tık tık tık!

İman tahtanıza vurunuz: Tık tık tık!
 

Kaynak: İnternet


Siyaset bağımlısı bir ülkeyiz arkadaş; sanırsın ki lot- lot hisse senetleri,  parsel-parsel kupon arazileri var herkesin!

Siyaseti bu kadar yakından takip edenlerin altın, Dolar, Euro rezervleri var da, ne kadar etkileniyor diye yakın takipte olduklarını sanır, dışarıdan bakan bir göz!...

Peynir, et almaya gücü yoktur ama siyasetin tillahını yaparlar!

Etin, peynirin, balın en iyisini de götürür bazıları bu siyaset meraklıları neden ve niçini sorgulamaktan aciz olduklarından dolayı!

******

Son zamanlarda yazma isteğim yok oldu!

Bir çok nedeni var elbet, ancak bunların en belirgin olanlarının biri de siyasetteki belirsizlik...

“Belirsizlik” kibar bir ifade, daha net olarak söylersem “vatandaşı yine salak durumuna düşürmek”!

Şahsen, bu durumlara düşmekten çok yoruldum ve sıkıldım!

Kendimce bir karar aldım; uygulayabilir miyim, bilemiyorum, ancak olması gerekenin bu olduğuna yürekten inanıyorum: Şu saatten sonra kimse siyasetle ilgilenmese, en azından köşe yazarları umursamasa, vatandaşlar ilgilerini geri çekse ve kendi hallerine bıraksak...

El mahkum; halkın dikkatini çekmek, desteğini yitirmemek uğruna ellerini ceplerine atacaklardır!

Ceplerinden neler çıkaracaklarını görmek için önce kendi cebimize bakıp, gerçeklerle yüzleşmemiz ve satın alamadığımız yağı “Siyaset uğruna” onlar için kullanmamamız gerektiğini düşünüyorum.

******

Vatandaş bir elini-eteğini çekse siyasetten, gündemden düşse üç-beş gün, siyasetçiler peşlerine düşseler vatandaşın; normal şartlar altında olması gerektiği gibi...

Arkadaş; vatandaş siyasetin oyuncağı değildir!

Vatandaş; yine normal şartlar altında, siyasetin içinde bulunmak zorunda olmadan yaşamını sağlıklı, düzgün, güzel ve umutlu bir şekilde idame ettirmek isteyen ve yalnızca seçimlerde fikrine başvurulacak kişilerden oluşan toplumun birer üyesi olmalıdır.

******

Şu saatten sonra; dayanamayıp da kendim kendimi utandırmazsam, normal insanların gündelik yaşamlarına ait yazılar yazmayı planlıyorum.

Bilerek yaratılan bu kaos ortamından olumsuz bir şekilde etkilenip, kırılıp uzaklaşmak, isteksizlikle başedemeyip yazı yazmaktan kaytarmak yerine sahiden de insanca yaşamın aslında “siyasetten uzak” olması gerektiğinin altını çizmek, sanıyorum ki en doğru karar!

******

O zaman; şununla başlayalım: Timus bezi diye bir şey var. Mercimek büyüklüğünde olup, “İman tahtası” denilen göğsümüzün ortasında yer alıyor.

Hani, çok sıkıldığımızda, canımız çok acıdığında böğrümüze vuruyoruz ya farkında olmadan, hah işte tam o yerde!

O mercimek büyüklüğündeki bez bizi strese ve stresin getirdiği olumsuzluklara karşı koruyor.

Otomatik olarak yaptığımız o hareket aslında hücrelerimizden bize iletilen bilgi.

İlle de çok sıkılmayı, canımızın çok acımasını beklemeden de bilinçli olarak aktive edebiliriz; el parmaklarımızı birleştirip günde yüz kere iman tahtamıza tıklayabiliriz!

Elimizde mause ile bir yerlere tıklamak kadar kolay gelmeyebilir ama sanal tıklamalar yerine kendi bedeninize tıklamak, inanın, en azından, kendinizin farkında olmanızı sağlayacaktır...

******

Bir bilgi daha: Geçenlerde mutfağımı karıncalar bastı. Nasıl kötü bir duygu, anlatamam. Ocağı ganimet alanı bellemişler; yemek yapacağım, yanacaklar diye korkuyorum. Ne kış-kıştan anlıyorlar, ne hiştten!

Tarçın kokusunu sevmezlermiş, Google Teyze söyledi, serpiştirdim tarçını, bekliyorum ki kaçacak yer arayacaklar!

Kaçmadılar!

Tarçın işi de boşmuş diyerek yatağa girdim, ertesi gün bizim karıncalardan eser yoktu. Sonraki günlerde de keza...

Hala da...

Tarçın işe yaradı yaramasına da, keratalar öyle güçlü bir motivasyona sahiplermiş ki tarçın kokusuna rağmen hedeflerinden vazgeçmediler!

Bizim evden neler aldılar, nerelere sakladılar, bilinmez, ama öyle bir iletişim var ki aralarında: “Bu eve girmeyelim bir daha!” dedikleri kesin!

İnsan olarak alacağımız dersler var bu karıncalardan!

Birbirlerini uyarıyorlar, hiç biri de çıkıp “Acaba kandırıyor mu bizi” diye düşünmüyorlar!

Zira, belli ki içlerinden hiç biri kandırmamış kendilerini!

Yoksa, bizi buradan göndermeye çalışıyor, ganimeti tek başına götürmeye mi kalkışıyor diye bir bilgi oluşurdu genlerinde.

Gen olayına sıcak bakmıyorsanız, en azından bir şekilde bilgi aktarımı olduğunu kabul etmek gerek; yoksa biz insanlardan başka iletişim kuran canlıların olmayacağını mı düşünüyorsunuz?

******

Valla, bizlerden daha iyi iletişim kurdukları bir gerçek; yollara mayın döşenmiş, gitme diyen birine güvenme olasılığınız ile güvenmeme olasılığınızı bir karşılaştırın, isterseniz!

 

https://twitter.com/Gulgunkaraoglu

gulgun_2006@hotmail.com

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..