Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Nisan '20

 
Kategori
İnsan Kaynakları
 

İmece ile Dyanışma

Çoğunuzun bildiği gibi imece para almadan el birliği ile işlerin sırayla yapılıp bitirilmesidir. Yani bu gün bana, yarın sana anlayışı vardır. İşler gönüllülük esasına dayanır.  Fakat köy yerinde bazı işler yapılırken muhtarlık imeceyi zorunlu katılım sağlayabilir. Kişi imeceye emek olarak katılmayacaksa muhtarlığın belirlendiği kadar maddi katkı sunar. 

Konuyu bilinen birkaç atasözüyle pekiştirelim: “Bir elin nesi var, iki elin sesi var.” , “El eli yıkar, el de döner yüzü yıkar.” “Nerede birlik, orada dirlik.” “Birlikten kuvvet doğar.” “El el ile değirmen yel ile.” ilk aklıma geliveren atasözleridir.

Bir toplum sorunları, önüne çıkan engelleri hep toplumsal dayanışma ile aşmıştır. Özellikle deprem, sel, yangın gibi afetlerde yaralarını böyle sarmıştır. Yangında varlığını kaybeden bir aileye devletten önce yörenin insanı, konu komşusu, akrabaları sahip çıkar. Böyle durumlarda mağdurlar daha devlet kapısına varmadan ihtiyaçları yakın çevresi tarafından karşılanırdı. Gelenek ve göreneklerimiz böyleydi.

Evet, Kurtuluş Savaşında herkes kendi payına düşeni yapmasaydı; dünyada eşi benzeri olmayan halkıyla, askeriyle kazanılmış bu zafer olur muydu?

Asla yalnız yapılamayacak işler vardır; düğün gibi cenaze gibi mesela.

Kimin düğünü olacaksa o kişinin “imecesi var” denir. Gölhisar, Çavdır, Altınyayla ve köylerinde buna “düğün odunu” denir. Gençler sabah namazdan önce toplanıp dağa oduna giderlerdi. Dönüşte davul zurna ile karşılanırlar, odun yüklü eşeğiyle köye ilk giren gence düğün sahibi hediye verirdi.

Diğer imecelerden biri de yine düğün için keşkek dövmektir: değerli dinleyenler Burdur’da insanlar eşine dostuna evlenecek sözlenmiş, nişanlanmış gençlerin durumunu sormak için düğün ne zaman, denmez; “Keşkeği ne zaman yiyeceğiz?” derler. Keşkek düğünün simgelerindendir.
Gençlerin dağdan odun getirmesinden sonra yapılacak uygulama keşkek dövmektir. Odundan gelen gençler oğlan evinde yemek yedikten sonra dibeklere giderek davul eşliğinde keşkeği döverek ezerler. Gençlerin bir kısmı keşkek döverken bir kısmı da oyun oynar. Düğün cumadan başlayıp pazar günü sona erecekse odun ve keşkek Perşembe günü imeceyle gerçekleşirdi.

Aileleri yeni evlenenler için hazırladığı çeyiz dediğimiz ev eşyalarını imeceyle yeni çiftlerin kalacağı eve davul eşliğinde taşınır. Eşyalar indirildikten sonra, delikanlılar evin önünde oynar ve ardından yemek yerler.

Düğün sahipleri konuklarla hoş beş edip davetlileri karşılarken imecede çalışan gençler sofra taşırlar.

Burdur ili ve çevresi genelde sanayiden çok tarım ve hayvancılıkla geçinen bir toplum olduğu için, bu yörede imecenin önemini daha büyüktür. Sosyal etkinliklerin dışında da imece vardır.

Örneğin buğday biçme, pancar kazma, meyve toplama, koyun, keçi kırkımı gibi üretim ve hasada yönelik işlerde konu komşu bir birine imeceye giderler.

Eskiden mısırlar koçanından soyulurken imece yapılırdı. Ve genelde akşamları yapılırdı. Mısır soymada alası çıkan mısırlarla “ala dana” oyunu oynanır, çalışma bir eğlenceye dönüştürülürdü.  Mısır soyma işinden sonra asıl mısır dövme imecesi başlardı. Eskiden bu günkü gibi mısırı külüründen ayıran makineler yoktu. Bunun için mısır dövme imecesi yapılırdı. Mısır dövüleceğinde köylüye imece haberi verilirdi. Harman yerinde aydınlatma için büyük bir ateş yakılırdı. Çomağını alan gelirdi. Orta yerde yığılı duran mısır koçanlarının çevresinde erkekler sıra sıra dizilir ve çomağı aynı anda vururlardı. Ve her vuruştan sonra sağa bir adım ilerlenirdi. Ara dinlenmelerinde mısır koçanı aktarıldıktan sonra dövme işi devam ederdi.

İmece sonunda ev sahibi imeceye gelenlere yemek yedirirdi ve mısır dövme imeceleri bir şölene dönüşürdü.   

İmece iş kadar, üretim kadar sosyalleşmeyi de sağlıyordu değerli dinleyenler.  Aslında insanlar imeceyle birbiriyle barışık, mutlu insanlar ve sosyal bir toplum inşa ediliyordu. Bu günün kent yaşamında insanlar kalabalık içinde yalnızlaşıyor. İnsanlar, suya düşeni kurtarmak yerine, dövüşenleri ayırmak yerine sadece videosunu çekip paylaşıyor. Bu da insanların kalabalıklar içinde yalnızlaştığını gösteriyor.

Peki bunu onaracak çalışmalar olmuyor mu? Oluyor elbet. Kentlerde toplumsal dayanışma daha çok gönüllülük esasına dayalı sivil toplum kuruluşlarıyla yapılmaya çalışılıyor. 

Evet değerli dinleyenler imece konusunda söyleyebileceğimiz bu kadar. TRT Antalya Radyosu konuşma metnim.

 
Toplam blog
: 61
: 699
Kayıt tarihi
: 19.06.09
 
 

Gazi Üniversitesi, Eğitim Fakültesi Kastamonu Eğitim Yüksekokulu Sınıf Öğrt. bitirdikten sonra A...