Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Mart '13

 
Kategori
Siyaset
 

İnadına barış

TERÖR ÖRGÜTÜYLE MASAYA OTURMAK TESLİMİYET MİDİR?

Son günlerde barışa ilişkin atılan her adım sonrası ilginç ve anlamsız tepkiler oluşmaya başladı.

Bu tepkilerin, itirazların en çok öne çıkanı da” terör örgütüyle pazarlık yapılır mı, bu teslimiyet olmaz mı?” şeklinde.

İyi niyetle kimi kaygılarını dile getirenlere ya da süreci anlamaya çalışanlara sözüm yok. Her insanın, her kurumun öncelik verdiği hassasiyetleri olabilir ve bunları dile getirmesi de en doğal hakkıdır. Ancak ben de tüm samimiyetimle anlamaya çalışıyorum. İktidarın barış sürecine ilişkin uyguladığı politikaları, yöntemleri yanlış ya da eksik buluyor olabilirsiniz.

Peki sizin öneriniz nedir? Ülkemizin üzerine bir karabasan gibi çökmüş bu terör belasından nasıl kurtulacağız? Kimilerinin önerdiği gibi “Güçlü devlet, pazarlık etmez, istediğini her koşulda alır!”. Hatta daha da ileri gidip “Devlet verir emri, gidip şu Barzani denen adamı getirin, daha olmadı başkalarını da getirin.” Der, gerekirse Kandil’i de yerle bir eder, teröristleri dize getirir” mi diyeceğiz?

Bu sözleri mahalle kahvesinde biri, sokaktaki sıradan vatandaş söylemiyor.

Geçmişte devlet katında önemli görevler yapmış, bürokrasiyi, uluslar arası ilişkileri ve işleyişi bilen, daha doğrusu bilmesi gerektiğine inandığımız insanlar söylüyor.

Üstelik de terör sorununu sıradan bir asayiş sorunu gibi algılayanlar, barış olmayan yerde demokrasinin de, özgürlüklerin de, adaletin de olmayacağını ne yazık kavrayamıyorlar.

Kuşkusuz benimde kavrayamadığım konular var.

Örneğin, İmralı görüşmelerine, terörist başıyla görüşülür mü diye karşı çıkanların, Suriye de barışa katkı sağlamak! gerekçesiyle gidip, kendi vatandaşına zulmeden, binlerce masum insanın ölümüne, milyonlarca insanın ülkesini terk etmesine neden olan Esad’ la görüşmesini kavrayamıyorum.

“Eğer barış süreci tamamlanır, yeni bir anayasa yapılırsa, bu durumdan AK Parti yarar sağlar, iktidarın oyları artar” gibi bir anlayışla barışı sabote etmeye çalışanları, barış ve demokrasiyi siyasi amaçlar uğruna kullanmaya kalkanları anlayamıyorum.

Siyasetin bu kirli oyununu göremeyip, onlara çanak tutan, terör ve kaos ortamından yarar uman darbe heveslilerinin kirli amaçlarına alkış tutanları hiç anlayamıyorum.

Bu satırları bir darbenin 42.ci yıldönümünde yazıyorum. 12 mart 1971 tarihinde siyasi iradeye karşı muhtıra vererek, ülke yönetimini ele geçirenler, bunu kendi yaptıkları anayasanın kendilerine tanıdığı “Türkiye Cumhuriyetini koruma ve kollama görevini yerine getirme” hakkından yola çıkarak değişik zamanlarda kullanmaya çalıştılar.

Görünen o ki, her ne kadar askeri vesayet geriletilmiş olsa da, bunu hazmedemeyenler, hala müthiş bir iştahla o ayrıcalıklarını yeniden kullanmak için yanıp tutuşuyorlar.

Haydi diyelim; o bir zamanlar omuzları kalabalık paşalar, kaybettikleri statüleri, devletin kendilerine sağladığı o müthiş avantaj ve üstünlükleri yitirmiş olmanın telaş ve kızgınlığıyla barış istemiyorlar.

Siyasiler, politik arenada birbirlerine üstünlük sağlayabilmek, partileri içerisindeki iktidarlarını kaybetmemek uğruna kalıcı değil, günlük politikalar uygulamaya çalışıyorlar.

Onları da anlamaya çalışalım.

Barış ortamının sağlanmasında geciktiğimiz her günün, topluma ne büyük ve ağır bedeller ödettiğini göre göre hala sudan bahaneler, olmadık gerekçelerle ve üstelik alternatif hiçbir çözüm önermeden, barış görüşmelerine karşı çıkanları nasıl anlayacağız?

Kürt halkını PKK yla özdeşleştirip, tümüne terörist ve potansiyel suçlu gibi davranmak, onlar “biz ayrılmak, bölünmek istemiyoruz.” Dedikçe; ısrarla ve inatla “siz bölücüsünüz” diyerek, onları ötekileştirmeye çalışmak daha tehlikeli bir bölücülük, değil midir?

Bu ülkenin sessiz çoğunluğu barış istiyor.

Barış için elini taşın altına koyan, bu uğurda çaba harcayan kim olursa olsun benim için önemli ve anlamlıdır.

Bu ülkede iktidar olmanın yolu barış ve demokrasiye inanmaktan, siyasi iradeye saygıdan geçer. Siyasi çıkar uğruna barışa giden yolda tuzaklar kuranlar, tarih önünde bunun hesabını vereceklerdir.

İktidarın elde edilecek barış kazanımlarını siyasi ranta dönüştürmesi de, muhalefetin, iktidarı köşeye sıkıştırmak adına bu süreci engellemeye çalışması da bu ülkeye ve insanlarına yapılacak en büyük kötülüktür.

O yüzdendir ki; savaş çığlıkları atanlara, terör ve kaostan beslenen kan emicilere, darbecilere inat,

İNADINA BARIŞ………………………..

AYHAN ONGUN        12 Mart 2013/BODRUM

 
Toplam blog
: 396
: 168
Kayıt tarihi
: 13.01.10
 
 

Barış içinde, birlikte yaşayabilmek adına insan ve emek odaklı paylaşımlardan yanayım.   Öğretmen..