Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Eylül '07

 
Kategori
İnançlar
 

İnanarak yaşamanın basamakları - 4 ( Öfke'yi yenmek)

İnanarak yaşamanın basamakları - 4 ( Öfke'yi yenmek)
 

"Kur'an amel düsturu olsun diye gönderilmiştir. Halbuki siz, Kur'an okunmasını amel kabul ediyorsunuz. (İbn'i Mes'ud) Oysa o sosyo-psikolojinize kadar akledip düzene koymanızı, mutlu yaşamanın dusturlarını açıklar.

Öfke; inkarcıların içine düştükleri sosyo-psikolojik ve sosyo-ekonomik yaşam anaforu içinde, psikofizyolojinin dış görünümü olarak kendini göstererek, Cehennemle ortak payda platformu oluşmaktadır. Bu ateşin yakıcı koru bu dünyada söndürülmeli ki mutlu yaşama, irademiz elimizdeyken katkı yapalım. Ayetlerde de "öfkeye sebeb olan faktörlerle mücadele etmeyi tavsiye etmektedir."

İnsan'ın psikolojik davranışı olarak bu çerçevede ki tepkisi ile pasif ve aktif davranış açığa çıkar. Pasifi dıştan anlaşılabilse de genelde irade tarafından bastırılarak üzüntü korku şeklinde içsel derinliklerde devamlılık yaratarak yaşam ötesine taşınacağı imgesi vardır. Öfke sıkışan ben'in sosyo-psikolojik ve manevi(moral) altyapısının zayıflığı veya çevrenin aşırı baskısı sonucu dışa taşması hatta patlamasıdır.

Klinik tanıya konu olmamış degresif, psikolojik sorunları olan bireyler de psikolojik rahatsızlıklar öfke semptomları ile rahatsızlıkları dış etkenler nedeniyle dışavurabilir. Bu psikolojik özellik taşıyan fertler de bu toplumda ki kalabalıkların içindedir. Bizimle beraber yaşamaktadırlar.

Freud'un Narsizm (Kendini düşünen, başkalerına etkisinin sonuçlarını düşünmeyen.) yaklaşımı da öfke kaynaklarına psikolojik bakımdan açılım getirmektedir. "Buna göre Libido (bastırılmış duyguların insan ben'liğinde ateşlemesi) enerjisi nesnelerden geriye çekilir ve yeniden dağıtılır. Yani Libidinal enerji ençok sevilen nesneye veya doğrudan kişinin kendisine yatırılır. Narsizm, aşırı primitif bir mekanizmadır. Hastanın narsistik istekleri karşılanmadığı takdirde şiddetli bir furustrasyon ve "öfke" meydana gelir."(crsm.net)

Öfke: Diğer davranış özelliklerinin sosyolojik olmasına karşın, psikolojik etkinin de neden olduğu bir davranış formudur. Öfkenin tıp'i tedavisi olarak ecza ürünleri kullanılmak için pazitif tıp biliminin inceleme sahasına konu olması gerekmektedir. Buda klinik bulgularla mümkündür. Daha çok psikolojik semptomların (teşhis bulgu belirtisi) fark edilmesi halinde tedavi yapılabilir. Tedavi de ancak bilimsel yöntem tatbiki ile yapılır.

Aksi halde sadece uyuşukluk veren made kullanımından öte em tedevisi uygulanamaz. Öfke ve saldırganlık daha çok antisosyal davranış ve kişilikler ve depresif düşünce çöküşü içindeki bireylerde olduğu belirtilmekle birlikte bazı araştırma sonuçlarının da öfkenin psikolojik depresyonla ilişkisinin saptanamadığı yönünde.

"Aynı şekilde depresyon şiddeti ; Öfke atakları olan gurupta olmayanlara göre anlamlı düzeyde yüksek bulunmuştur." (felsefeforumu/psikoloji-felsefe) Aynı çalışmada öfke atakları olan hastalarda bağımlı, kaçıngan, narsistik, borderline (kişilik bozukluğu) ve antisosyal kişilik bozukluğu ektanısı anlamlı olarak yüksek saptanmıştır."(felsefeekibi.com)

"Depresyon olanlarda diğerlerine göre hem açık öfke hem bastırılmış öfke daha yüksek düzeyde tesbit edilmiştir. Ancak bazı raştırmalarda fark gözlenmediği ileri sürülmektedir.(yukarıda belirtmiştik)" (psikoloji.gen.tr)

"Öfke, akıl ve düşüncenin, kalp ve vicdanın yollarını bloke ettiği, tıkandığı için, bazan üzüntüden daha zararlı bir duygudur. Üzüntü daha çok içe, öfke ise dışa doğru yönelir ve taşar. Üzüntünün zararı kendisine olur ve depresyona neden olabilir. Öfke, ise en basit örneği ile eşyaya zarar verme " (yeniklasör.com). Sözle kalp kırma, kaba kuvvet yöntemlerine kapı açan, cinayetlere varan sonuçlar olacağı gibi fizyobiyolojik etkilerle kalp, damar sorunları ve yüksek tansiyon nedeni olabilir. Kalbe ençok zarar veren duygu öfkedir.

Anlık öfkenin etkileri yüksek olduğu gibi, öfke konuları içinde yoğunlaşarak bu konuda düşüncemizi derinleştirmek, daha kötü istenmeyen sonuçlar yaratabilir. Bu düşünce duyguları içinde tefrit (düşünce konusunu besleme-devam ettirme). Öfkeyle zararlı sonuçlara neden olma da "ifrat" olarak. Oysa tefrit ve ifrattan kaçınmalıyız. İnancımızca ve vücu biyofizyolojimize kabul edilmeyen davranışlardır. Bu nedenle belirtilerin anlaşılması halinde onu disipline etmek nedelerini gidermeyi başarmak icap eder.

İnanarak yaşamak için öfkeyi yenmek gereklidir. Öfkenin kaynağı enerji-ateştir. Bu psikanalizde de belirttiğimiz gibi duygunun enerjiye dönüşmesi, Bu nedenle kaynağına şeytan karışır. Kur'an-ı Kerimde : " Beni ateşten yarattın, onu (Ademi), ise topraktan yarattın" buyurulmuştur. Ateş devingendir, toprak ise sakindir. O nedenle öfkeli kimseler o anda şeytana yakınlaşmaktadırlar. İbn-i Ömer (r.a.) Resulullah'a: "Bana çok kısa ve faydalı bir amel buyurun" dediğinde, "Kızma cennete girersin " buyurdu. Yine; "Sirke balı bozduğu gibi, kızmak da öylesine imanı bozar."

Hak Teâlâ Buyurur: "Öfkesini yenip insanları affedenler". Resulullah buyurur ki; "Allah Teâlâ, öfkesini hazmedenlerin azabını kaldırır. Hak Teâlâ; özür diliyenlerin özrünü kabul eder. Dilini koruyanların Allah Teâlâ, kusurlarını örter." "Öfkesini yürütmeye muktedir iken, hazmedenin kalbini Hak Teâlâ kendi rızasıyla doldurur." (Bu hadislerde de öfkenin kalbe zararı söz konusu olduğundan hadisler kalb'e atıf yapıyor.) "Allah Teâlâ katında yutulan öfke kadar makbul bir yudum yoktur. Öfke yudumunu yutanın kalbini Allah Teâlâ imanla doldurur." (sağlık temizlik ve doğru yaşama, kalbin biyolojik sıhhati)

Aslında öfke tamamen zararlı da değildir. Pasif direniş, korkularını caydırma, sosyal yaşamdaki konumunu dengelemek için bazan da gereklidir. O nedenle bu duygulardan tamamen kurtulmak da yoktur. Öfkesi çok zayıf olmak da uyuşuk ve korkaklık belirtisi olabilir. Bu kendini korumak ailesini korumak, savaşta atılgan olmak gibi özelliklerin pasifize olması demektir ki buda yaşam mücadelesinde başarısızlıklar doğurur. Öfke bir anlamda psikolojik silahtır, sınırında durulabilirse.

"Öfke ve gazap ihtiyaçtan doğar. Mesela bir kimsenin bir şeye ihtiyacı olursa, ve bir kimse onu ondan almaya kalkarsa, o kimse öfkelenir. Ama sahibine yaramayan şeyleri alsalar öfkelenmez. Fakat yiyecek, mesken, elbise ve vücut sağlığından hiçbir zaman ihtiyacı kesilmez. Bu nedenle bir kimse tarafından yaralanıp sağlık ve selameti giderse, yahut yiyecek ve elbisesini alsalar, muhakkak bunlardan öfkelenir, kızgınlık hasıl olur." (Kimya-yı Saadet)

Kızgınlık, basit ve hafif rahatsızlıktan yoğun hiddet ve öfkeye kadar gelişen asabiyet halidir. Gazali'nin bu örneği ihtiyaçtan fazlasına tamahlık duygusuyla Freud'un narsist betimlemesi benzeşmesini doğurmaktadır. Şükür olgusu zayıf olanlarda bu duygu daha agresif görüntü verir.

"Hürriyet ihtiyaçsızlıktadır. İhtiyaç ne kadar fazla olursa, ona kulluğa yakın olur. Makam, mevki ve mal fazla dünyalık arzusunu bertaraf ederse elbetteki öfkeside ihtiyacına bağlı olarak bertaraf olur. Şöyleki makam peşinde olmayan bir kimse, önünde birinin yürümesiyle, maclislerde onun üst tarafına oturmasıyla öfkelenmez. Onun için birşey değişmez." (Kimya-yı Saadet)

Peygamberimiz:" Bende insanım. İnsanlar gibi kızarım. Eğer kızgınlık halimde birine lanet edersem, yahut sert söz söylersem, yahut döversem, Allahım, benim bu azarımı ona rahmet vesilesi eyle." buyurdu.

Abdullah bin Amr bin as (r.a) diyor ki, Resulullah'a:"Her söylediğini yazayım mı?" diye sordum. "Yaz" buyurdu. "Öfke arasında söylediğin sözleride yazalım mı?" dedim. " Yazınız. Beni insanlara peygamber olarak gönderen Allah hakkı için öfke halimde yine dilimden haktan başka bir şey çıkmaz." buyurdu. Birgün Hz. Aişe kızdı. Resulullah: "Ey Aişe! Şeytanın geldi" buyurdu. Aişe: "Seninde Şeytanın yok mudur ?" dedi. Resulullah: "Var idi. Fakat Hak Teâlâ bana yardım etti. Onu esir edip emrimin altına aldım. Öyle ki bana hayırdan başka bir şey emretmiyor." buyurdu.

İnsan, "Her ne görürse Hak Teâlâ'dan bilip öfkeyi bu tevhit sebebiyle örtmesidir. Ve kendisinden hiç öfke eseri meydana gelmemelidir. Tevhidin galip olduğu kimse açıktan bilirki, bütün cereyan eden işler Allah'tandır. Gerçi hepsi kulların kudretiyle oluyor, Fakat kudret iradeye bağlıdır. İrade de ihtiyaca bağlıdır. İhtiyaç da belki insanın ihtiyariyle değil, belki ihtiyaç insana musallat kılınmıştır." (Kimya-yı Saadet)

Görülüyor ki psikologların da, islam alimlerinin de birleştiği nokta da günümüzdeki psikolojik şiddetin başlangıcı olan öfkenin toplumda değişik davranış şekillerinin oluşmasında ki aşırı artış; dar ekonomik imkanlarla daha çok ihtiyaç karşılama isteğidir.

Bizim öfkemizi her halikarda kontrol altında tutmamız, gerektiğini şu sözlerde görebiliriz. Bir kimse Selma-ı Farisiye sövdü. Selman: "Eğer ahiret gününde benim günahlarımın kefesi ağır gelirse senin dediğinden de fazladır."dedi. Bir kadın, Malik bin Dinar'a; "Mürai" (İkiyüzlü, art düşünceli kimse) dedi. Malik:"Benim halimi senden başka kimse anlamadı." dedi. Bir kimse Şa'biye kötü bir söz söyledi, Şa'bi: Eğer sözün doğru ise, Hak Teâlâ beni affetsin. Eğer sözün yanlış ise seni affetsin." dedi. Bu sözler ancek tevhide teslimiyet ve gurur ve kibirden arınmakla verilecek cevaplardır. Allah aşkının coşkun olması da bu bağlamda öfkeyi soğutup sakinlik verir.

Gadap (kızgınlık,öfke) zararlı olup, hem bize hem çevremize zarardan bertaraf olmamız için tedavi edilmesi görevimiz olmalıdır. Bu iki şekilde önerilmiştir. Birincisi derinlikli önlemler, kalıcı etki yapar.(müshildir-temizleyici) İkicisi şurup gibidir yüzeysel etkilidir. Birinci, beş şekilde öneriliyor: Bunlar sebebleri öğrenerek, onları yok etmeye çalışmaktır.

Birinci sebeb: Kibirdir, bu özelliği olan kimse kendisine karşı saygısızlık sayılacak, az sa olsa söz ve hakaretten alınır. Kızar ve öfkelenir. Bu huyundan vazgeçmelidir.

İkinci sebeb: Ucub (kendini beğenme), kendini anlama ve bigide, zekada, sözde-hitabet ve ifade de, harekette hatta fizyobiyolojik (vücut tipi) varlığında başkasından üstün görür. Bu görüş tarzından vazgeçmelidir, mütevazi olmalıdır.

Üçüncü sebeb: Şaka ve dalga geçme (alay etme) maskaralık, zira kendisi bu davranış ve hareketleri başkasına yaparsa, başkalarıda kendisine yapacağı zaman öfkelenebilir. O nedenle önce kendisi temkinli olmlı, bu huylardan uzak durmalıdır.

Dördüncü sebeb: Bir kimseyi kınamak ve ayıplamaktır. Hiç kimse kusursuz olduğunu düşünmemelidir. O halda taraflar kusursuz olmayınca diğer bireylere de daha ihtiyatlı davranacaktır.

Beşinci sebeb: Mal ve makam hırsıdır. Bu özellik kendisinde hasislik doğurur. Ne kadar zengin de olsa bir kuruşu dahi çok kıymetlidir. Tema doğurur, buda elinden veya önünden bir lokma veya alma ihtimali olacak olan basit bir şey başkasına gitse kızar (rabbena-hepbana) BU sayılanlar kötü ve aşağı huylardır bunlardan kurtulmak gerekir. Bu da ilmi ve ameli yoldan olabilir. İlmi yönden kalben temizlenmek için bu ve inanç konularında okuyarak kişisel gelişimimizi sağlamaktır. Ameli olarak da "nehyi anil münker" yapmak çevremizi ona göre seçmek arkadaşlarımızı dikkatli seçmek gerekmekte, toplumsal kurallara uymak gerekmektedir.

Bu konuya netice olarak Kur'an ayetlerinden bakalım:
"Onlar bollukta ve darlıkta sarfederler, öfkelerini yenerler, insanların kusurlarını affederler, Allah iyilik yapanları sever." "Onlar fena bir şey yaptıklarında veya kendilerine zulmettiklerinde Allah'ı anarlar, günahlarının bağışlanmasını dilerler. Günahları Allahtan başka bağışlayan kim vardır? Onlar yaptıklarında bile bile direnmezler." (Al-i İmran s. ayet: 134,135.)

"Allah katında olan; inanıp Rablerine güvenen, büyük günahlardan ve hayasızlıklardan çekinen, öfkelendiklerinde bile bağışlayanlar,Rablerinin çağrısına cevap verenler ve namaz kılanlar için daha iyi ve daha süreklidir."(Şûrâ s. ayet: 37.)

"Onlarla savaşın ki Allah sizin elinizle onları azablandırsın, rezil etsin ve sizi üstün getirsin de müminlerin gönüllerini ferahlandırsın, kalplerindeki öfkeyi gidersin. Allah dilediğinin tevbesini kabul eder. Allah Bilendir, Hakimdir. (Tevbe s. ayet: 14,15.)

"Öfkesi yatışınca, bir nüshasında Rablerinden korkanlar için doğru yol ve rahmet yazılı olan levhaları aldı." (A'raf s. ayet:154)

"Biz onları yer yüzünde iyiler ve aşağılıklar olarak bölük bölük ayırdık; iyiliğe dönerler diye onları güzellikler ve kötülüklerle sınadık." (A'raf s. ayet:168)

"Onlara bir müsîbet geldiğinde : "Biz Allahınız ve elbette ona döneceğiz" derler." "Rablerinin mağfiret ve rahmeti onlaradır. O'nun yolunda olanlar da onlardır." (Bakara s. ayet:156,157)

Rahmeti bol olan Allah affedicidir, bağışlayıcıdır, yalnız ona güvenir, yalnız ondan yardım dileriz.
Özgürlüğün ruhu bundadır.








 
Toplam blog
: 376
: 1841
Kayıt tarihi
: 06.07.07
 
 

Hayat herkes için aslında yalnızlıktır. hiç kimsenin doğal garantisi yoktur. (Günlük atüel haberl..