Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Ekim '07

 
Kategori
İnançlar
 

İnanarak yaşamanın basamakları - 5 (Hased'den Kurtulmak)

İnanarak yaşamanın basamakları - 5 (Hased'den Kurtulmak)
 

Başkalarının yıkılmasını, onun yıkıntısı üstünden yükselmek istemek haysiyetli bir kişiliğe ne kadar yakışır ve aferin alır, Ve ondan kim haz duyabilir. Haset insanın içini kemiren mikrop gibidir. İçinde bulunduğu vücuda zarar verir. Bir çok kendini tanıyıp doğru yolu bulamayan zeki kişiler yükselmeyi, kendi aklını kullanarak kendi bilgi ve becerisi üzerine yükseleceği yer de, hasetliği nedeniyle olması gereken mevkiden çok daha kötü konumlara düşmektedir.

Hasetlik yaşam içinde her türlü sosyal münasebetlere yansımaktadır. Karşı tarafa normal muhalefeti, yapılan uygulamaların yanlışlıkları ve düzeltilmesi gayesiyle değil, Ne şekilde olursa olsun yeter ki o yıkılsın ben onun yerini alayım düşüncesi üzerine kurulmaktadır. Halbuki bunun yerine kendi özellikleri, becerileri ve önerileri ile öne çıksa, belki hedefine daha kolay tırmanma imkanı olacaktır.

Bu kötü, toplum tarafından ve yakın çevremiz tarafından da, kişiyi soğutan istenmeyen duruma sokan haset, çok zaman belki de bu düşünce ve davranış içinde olan kişi tarafından da farkına varılmayabilir. O nedenle herkes kendisini öz eleştiriye tabi tutmalıdır.

Bismi'llahi'r - Rahmani'r - Rahim; Ey Muhammed ! De ki: "Yaratıkların şerrinden, bastırdığı zaman karanlığın şerrinden, düğümlere nefes eden büyücülerin şerrinden, hased ettiği zaman hasedçinin şerrinden, tan yerini ağartan Rabbe sığınırım." (Felak s. ayet:1-5)

Resulullah buyurur: "Şu iki kişi dışında hiç kimseye gıpta etmek caiz değildir; Biri Allah'ın kendisine verdiği hikmetle hükmeden ve bunu başkasına da öğreten hikmet sahibi kimse, diğeri de ; Allah'ın kendisine verdiği malı hak yolda sarf eden zengin kimse." (Buhari :İlm;15)

Başkalarında görülen nimetin o kişilere layık olduğu duygusu içinde olarak, ancak kendinde de olmasını dilemek "gıpta" olur. İyi insan (mü'min) gıpta eder, kötü insan (münafık) hased eder. Kur'an-ı Kerim'de, kafirlerin özellikleri arasında gösterilerek; "Size bir iyilik gelse, onların fenâsına gider; başınıza bir kötülük gelse buna sevinirler. Sabreder ve sakınırsanız, onların hilesi size hiçbir zarar vermez. Allah işlediklerinizin hepsini ilmiyle kuşatmıştır." (Âl-i İmrân s. ayet:120)

Diğer semavi-kitap gelen dinlerde ki, bu konuda sapmalar; "Kitap ehlinin çoğu, hak kendilerine apaçık belli olduktan sonra, içlerinde ki çekememezlikten ötürü, sizi inandıktan sonra küfre döndürmeyi isterler. Allah'ın emri gelene kadar onları affedin, geçin. Allah nuhakkak herşeye Kadir'dir." (Bakara s. ayet: 109)

Hased: Başka insanların elindeki varlığı ve kariyer göstergesi makamı ve imkanlarını çok görmek ve yok olması halinde sevinmektir. Kıskanmak, çekememek, başkasının sağlık, zenginlik, ün, gibi benzeri değerlerden (nimetlerden) dolayı rahatsız olup o kişiden veya kişilerden olumlu durumun gitmesini istemek "hased"dir.

Cahillik (bilgisizlik) tamahkarlık gibi olumsuz duyguların yoğunlaşmasından doğar. Egoistlik (hep bana) Duygusunun esiri durumuna gelmeninin sonucudur. Düşünce merkezine yerleşen ancak psikolojik etkilerinden dolayı kalbi de etkileyen, insanı kötülükler anaforuna sürükleyen menfi ve ahlak dışı özelliklerden kaynaklanan bir nevi psikolojik hastalıktır. Daha çok yakın çevre, akrabalara karşı ve yakın aile fertlerine karşı oluşan duygudur.

"Hased" duygusu-düşüncesi içinde olmak, yani başkasının uhdesinde olan nimetlerin varlığından hoşlanmayarak, yok olmasını istemek haramdır. Buna rağmen insanlara, topluma ve çevresine zarar veren varlıkların zail olmasını (yok olması) istemek ve bundan hoşnut olmamak, haram ve günah değildir. Bu düşünceden maksat nimetin varlığından değil topluma zarara neden olmasındandır.

Hasedin "günah" olmasında ki neden de; Allah'ın kulları arasındaki taksimatını, rızıklandırmasını, takdir ve kısmete razı olmamayı ilahi olguya isyan anlamına gelip, şükür duygusuna ters olduğu, isyan anlamına geldiği içindir.

Toplumsal, sosyal ilişki bozan, kendi sağlığına zarar veren bu yüzden de günah olan "hased" dört türlü oluşmaktadır:

1- Hased edilen kişinin elindekinin yok olmasını istemek.
2- Amacı başkasında ki nimete (varlığa) kendisinin sahip olmasını istemek.
3- Başkasının elindekinin aynısına sahip olmayı istemek, kendinde olmayınca başkasında da olmamasını istemek.
4- Başkasında olanın aynı kalmakla beraber kendisinde de olmasını istemektir. (gıpta)

Bu maddeler şeklindeki hased duygularının oluşmasında başlıca nedenler

a) Düşmanlık: Karşıdakini sevmeme, buğuz etme, düşmanlık, kin gibi duyguların düşünsel olarak zihinde gelişerek kalbe de zarar vererek bunalıma varan aşırı hasedlik.

b) Birinin üstünlük taslaması karşısında, diğer kişilerin veya kişinin ağırına gitmesidir. Kişinin çevresinden veya emsalinden mevki, ilim veya servet sahibi olan birisinin kendisine karşı kibirlenmesi halinde, bunu hoşgörü ile karşılamayıp, olumsuz algılayarak ona karşı haset etmesidir.

c) Kendi kibirinden dolayı, başkalarını veya karşışındakini küçümseme, bu nedenle kendisinin daha layık olduğu, kendisine hizmet edilmesi iltifat edilmesi gerektiği, başkalarının sahip olduklarına kendisinin sahip olmaya daha layık olduğu düşüncesini taşımasıdır.

"Bu Kur'an, iki şehrin birinden bir büyük adama indirilmeli değil miydi ? dediler."(Zuhruf s. ayet:31

d) Şaşkınlık ve hayranlık; Kur'an da, Kasabalılar : "Siz de ancak bizim gibi birer insansınız. Rahman da birşey indirmemiştir. Sadece yalan söylüyorsunuz." demişlerdi. (Yâ-Sin s. ayet: 15) "Bizim gibi insana mı inanacağız.?" (Mü'minûn s. ayet:47) "Kendiniz gibi bir insana itaat ederseniz hüsrana uğrayacağınızda hiç şüphe yoktur." (Mü'minûn s. ayet :34) Başkalarının kendinde olmayan kıymetli durumlara sahip olmasını yadırgamak, layık görmemek, kendisinin layık olabileceğini sanması. Bu her konuda olabilir; ödül, ikramiye, başarı, veya makam, rütbe gibi.

e) Amaca ulaşamama korkusu; Fertlerin belli amaca ulaşmak için içinde korku, şüphe olması ile diğer emsallerine üstünlük sağlama isteği, başkalarının durumuna hased etme. Rekabeti eşit şartlarda kabullenmeyip kendisinin kazanımlı olmasının şart olması gibi bir saplantı da kapılarak hasedlik yapmak.

f) Makam ve mevki sevgisi, önderlik, liderlik arzusu, kendisinin parmakla gösterilir olmasını istemek. Ama bunu elde etmek için başkalarının sahip oldukları özellik ve nimetleri hased etmek. Kendisinin ulaşamayıp başkalarının o mevkide olmalarını hazmedemeyerek hased etmek. Kendisinin bulunduğu makamda öğülmesine sevinmesine rağmen şöhretine ortak veya rakip birinin varlığını kıskanarak hased etmek.

g) Kötü huylu ve cimrilik nedeniyle hasedlik yapmak. Allahın verdiğine (helal kazacı ve kazanımlarına) şükretmeyerek, kendisinin her şeyi olmasına rağmen, ihtiyaç duymadığı halde, başkalarının aynı varlık ve mevkiye sahip olmalarından rahatsız olarak hased etme.

"Bütün bu özellikleri ile kalbin saflığını ve temizliğini gideren hased, bir pislik olup, ateşin odunu yaktığı gibi insanın iyi huy ve amellerini de giderir yok eder." (Ebu Davud, Edep:44 - İbn Mace Zühd:22) Bazan kendimizin bile farkına varamadığımız, şuuraltına yerleşmiş, normal konuşma hallerinde kabul etmeyeceğimiz ve etmediğimiz, bu olumsuz duygulardan arınmamız gerekmektedir.

İnanarak yaşamanın basamaklarını çıkmak için, gerçekten inanarak yaşamak ve ibadetleri layıkıyla yapmak için bu kötü huylardan kurtulmak gerekmektedir. O nedenle bu hastalık ilim ve amelle düşünceden silinmelidir.

-Hasedin din ve dünya için yaptığı zararları bilmeli gerekli eğitimi almalı veya öğrenmelidir. Hased nefret-kin-öfke neticesi şiddete dönüşmedikçe karşıya zarar vermez ama kendi sosyal hayatında ve psikolojisinde yıkımlara neden olabilir. Sağlık durumu bozulur, kalbini etkileyerek klinik sonuçlara uzanan neticeler çıkar.

-Tevhide ters düşmeyip hayrın ve şerrin Allah'tan geldiğine inanıp, Allah'ın taksim ve lütfuna rıza gösterip hedefe hoş görü ile tevazu ile başkalarına saygı duyarak, içimizde hak muhakemesini yaparak kendi alınterimiz ile sahip olma isteğini kabüllenmeliyiz ve öğrenmeliyiz. Farklılıkların ilahi lütuftan kaynaklandığını da hatırda tutmalıyız.

-Hased eden kişinin içinde devamlı bunalım vardır, erişemediği yapamadığı birşeyler olduğu ve doyumsuzluk hissi bulunduğu bunun strese dönüşerek negatif enerji üreterek kalp damar hastalıklarına neden olduğu veya tetiklediği, içe dönük semptomlar ile depresif neticelere neden olur. (Bu ateş onu yavaş, yavaş yiyerek eritir.) Sıkıntıdan göğsü daralır, uykusu kaçar, karşı tarafın perişanlığını isterken kendisi perişan olur. Yani kendine kuyu kazmış demektir. Bütün bu nedenlerle hala hased etmeyi değer mi? Bu dünya etkilerini görerek ve yaşayarak bildiğimiz ve öte dünya muhakemesini de göz önüne alarak, hased'den kurtulmak gereklidir.

Nefsani isteklerimizin esiri olmadan realist olarak egomuzu yenip aksini yaparak, irademizi doğru yönde kullanmalıyız. Kibirlenmemeli, karşımızdakileri gereğinde öğünçle anmalı, gereğinde tebrik etmeli, takdir etmeli, çevresinin müjdeli durumlarını olumlu karşılarken, kederli zamanların da sevinmemeli acıları paylaşmalı. Gözümüz kimsede kalmamalı. Cömert olmalı, tevazu göstermeli, saygılı olmalı ki kendisi de saygın olsun. Olumlu davranışlarla çevresince sevilen kişi olacağından moral yönden rahatlayacaktır, psikolojisi düzelecektir. Hased de yaşamdan kalkacaktır.

Peygamberimiz şöyle dedi; " Üç şey vardır ki, hiç kimse onlardan kurtulamaz. Su-i zan, kötü fal, haseddir. Bunların ilacının ne olduğunu size öğreteyim mi? Su- zanna düşerseniz, onu araştırıp üzerinde durmayınız. Kötü fal vaki olursa, ona itimat etmeyiniz. Hasetlenirseniz, dilinizi ve elinizi hasedin gerektirdiği muameleden uzak tutunuz."



Allah'tan Korkmak:
http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=108567


 
Toplam blog
: 376
: 1841
Kayıt tarihi
: 06.07.07
 
 

Hayat herkes için aslında yalnızlıktır. hiç kimsenin doğal garantisi yoktur. (Günlük atüel haberl..