Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Ocak '08

 
Kategori
Ruh Sağlığı
 

İnanç bir bilim meselesidir. Ayakkabı köselesi değil…

İnanç bir bilim meselesidir. Ayakkabı köselesi değil…
 

Teni ürpermeyen rüzgârı inkâr edebilir… Işığı görmeyen, renkleri inkâr edebilir…Yola çıkmayan varışı inkâr edebilir…

Hasret çekmeyen özlemi inkâr edebilir… Peki, ama lal olan sesleri, kör olan ışığı neden inkâr etmez… Ve nedendir, bilinmeyene duyulan bu inceden inanış?

Bilim ve din. Siyahla-beyaz, azla-çok, kuruyla-yaş kadar zıt kavramlar gibi görünse de bence inanç bilimseldir. İnsanın yaradılışında, mayasında var olan bu inanç olgusuna ters düşecek davranış sergileyenlerin mutluluğuna kim şahitlik edebilir?

İlk insandan günümüze insan inanandır. Zaman zaman yaratandan uzaklaşıp ata-ota, taşa-toprağa hatta öküze-ineğe tapsa da her tapınış bu inancın varlığına kanıttır.

Bedenin yaşaması için nasıl ki hava, su ve yiyecek şartsa ruhun yaşaması içinde inanç, iman şarttır.

Bunca lafımın, kalabalığının varmak istediği yol, milenyum çağında hızla çöküşe geçen inanç ve toplumdaki etkisi…

Kim ne derse desin, Allah korkusu olan kişi kula zarar vermez, hak yemez, saygısızlık etmez…

Günümüzde Allah korkusu olmayanların artışta olan ırza tecavüz, hakka tecavüz, onura tecavüz, şahsa tecavüz olaylarını yazılı ve görsel basından gözlemlemeyenimiz var mı ki?

Şimdi hemen itirazlar gelebilir, sahte imam tiplemeleri, muskacı hocalar, çarşaflı hırsızlar vs. örnek gösterilebilir…

Bende sorarım o zaman… İçimizden kaçımız Meksika dizilerinde kötü rahip gördü? Diye. Hepsi mükemmel mi acaba? Psikologlar halt etmiş maşallah. Başı sıkışan dert anlatır. Şifa bulur???

İrlanda’nın 1930’lu yıllarını anlatan “Angela'nın Külleri” romanının yazarı Frank McCourt, o yıllarda kilisenin ihtişamlı hayatını ve halkın yoksulluğuna aldırmayışına da değinir. Peki, günümüzde İrlanda’ da insanlar kilise düşmanı mıdır?

Biz 1930’lu yıllara gitmeden çocukluğumuza gidelim… Mahallemizdeki camiyi ve imamını düşünelim. Kaç tanesi beynimize kazınan dizilerimizde, filmlerimizde gördüğümüz kadar kötü, kaç tanesi öcü…

Başörtüsü ya da örtünme nasıl ki irtica ile örtüştürülmeye çalışılıyorsa, Atatürkçülüğe de dinsizliği-inançsızlığı örtüştürmeye çalışanlar yok mu? Peki, arkadaşlar bunda bir yanlışlık yok mu?

Ayşe Kulin Füreyya’ da sabah ezanında Atatürk’ün ezana saygısından bahseder… Atatürkçüler neden bundan bahsetmez…

Örtünen, gerici- irticacı, hocalar, üçkâğıtçı-yalancı… Peki, kim doğru? Başım açık olduğu için ben mi? Bizler mi?

Doğru yol için köşe başına 1. doğrucunun “sağ” 2. doğrucunun “sol” tabelası koyması ne kadar inandırıcı… Ya bu tabelalara inanıp, dönülen yollar hangi mutluluğa taşıyıcı?

Çatışmalar, kavgalar, saldırılar, saldırganlıklar kimlerin çıkar kavgasına rant sağlıyor?

“Dâhilî ve haricî, bedhahlardan” bahseder Atatürk Gençliğe Hitabesinde… Düşünüyorum da çokta uzaklarda değilmiş cevap…

Her ortamda burnumuzun dibinde, onlar içimizde, hatta her yerde…

 
Toplam blog
: 76
: 1458
Kayıt tarihi
: 25.03.07
 
 

1976 yılında Iğdır'ın Tuzluca ilçesinde doğmuşum... 8 yaşımda göç ettiğim bu ile bir daha hiç git..