Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Haziran '08

 
Kategori
İnançlar
 

İnanç özgürlüğü samimiyet ister

İnanç özgürlüğü samimiyet ister
 

“Karşılaştığımda yaşadığım ilk duygu şaşkınlık oldu. Bu kadar genç ve güzel birini beklemiyordum. Yaşının 47 olduğunu öğrenince daha da şaşırdım. Reyhan Gürtuna. Röportajda da anlattığı gibi mesafe koyan biri. Kapıyı açıp onun dünyasına giremiyorsunuz. Ama dolu bir kadın. Bir defa acayip okuyor. Yeniliğe, öğrenmeye açık. Ve bence yıllar süren müthiş bir yolculuğu anlatıyor...

Ayşe Arman’ın Ali Müfit Gürtuna yani İstanbul eski başkanının eşi Reyhan Gürtuna ile yaptığı söyleşiyi mutlaka okuyun. İmanın ve inancın şekli kısmının insan uydurması olabildiğini, şekli şemaili bir yerde tanımlanmamış, fakat insanların sanki Tanrı şeklini de buyurmuş edası ile taktıkları örtülerin aslında insan uydurması ve bir nevi “şirk” olduğunu bu söyleşiden hissedebilirsiniz.

Türklerin Müslüman olduktan neredeyse bin yıl sonra bu örtüye kafalarını taktıklarını, bir dini örtü ile anlatmaya çalıştıklarını Soner Yalçın’ın “Siz kimi kandırıyorsunuz” adlı kitabında okuyabilirsiniz.

Sıkıntımız, okumadan, incelemeden ve sorgulamadan “biat” etmemizdedir. Düşünün ABD’de yaşayan, ilkokul mezunu olup olmadığı meçhul biri, ülkede okumuş, hatta Profesör olmuş binlerce mürit bulabiliyor ve onlara hükmedebiliyor.

Bir başörtüsü devletin tüm kurallarını çiğneyebiliyor. Binlerce yıldır devlet olmanın keyfini çıkarmış bir ulusun devleti başörtüsü mücadelesi verir hale getiriliyor.

İnanç özgürlüğü her babayiğidin kaldırabileceği bir özgürlük değildir. Çünkü inanç özgürlüğü eyleme dayanan bir özgürlüktür, düşünce özgürlüğüne benzemez, düşünebilirsiniz, eyleme geçmedikçe istediğinizi düşünebilirsiniz. Ama inanç denilen kavram yalnızca düşünce ile olmaz, bunun eylemi vardır, ritüeli vardır. İnanç özgürlüğü demokrasilerde yürekli demokratların sağlayabileceği bir özgürlüktür. Bir ülkede yalnızca tek tip inanç varmış gibi bir inanç özgürlüğü olmaz, olamaz.

Konuşmalarda “yüzde 99 u Müslüman olan “ Türkiye’den söz ediliyor. Bu yüzde 99 aynı ritüele mi sahip. Sünniler var, Aleviler var, Şafii, Hambeli, Caferi, olan var. İnanç özgürlüğünden söz edenler nedense, diyanete Alevi, Caferi veya başkalarını tayin etmezler. Müslüman kısmını bırakalım, Süryani var, Yahudi var, Zerdüşt var, Mecusi var, Ateist var, Budist var. Şimdi inanç özgürlüğü varsa bunlar da ritüellerine göre davranacak ve giyinecek. Devlet dairelerine girecekler, inanç kıyafetleri ile çalışacaklar. İbadetlerinin zamanlarını inançlarına göre yaralayacaklar. Var mı böyle demokrat , var mı hükümette böyle düşünen? Dinini, inancını kendi yorumuyla yaşayan insanlara karşı hoşgörü var mı?

İşte anlaşılamayan laiklik ve özgürlük burada, bu düşüncenin içerisinde.

Samimiyet olmayınca, endişe ve kuşku hakim olur. O nedenle insanlarımız birbirinden kuşkulanır hale geldi.

İnanç özgürlüğü dediğim gibi her babayiğit tarafından doğru algılanacak bir özgürlük değildir. O nedenle demokrat ülkelerde devletin kuralları oluyor, o kurallar vatandaşa eşit mesafeyi sağlamak için konuluyor, vatandaşın güven içinde devlet hizmeti alması için konuluyor. İşaretle, semboller onun için devlette istenildiği gibi kullanılamıyor. ABD bu konuda etkilenme olmasın diye, iş başvurularında resim bile sitemiyor, ki zenciler , beyazlar ayrımı yapılmasın diye.

Ben kişisel olarak, üniversitelerin kıyafet konusunda serbest bırakılmasından yanayım. Hatta bazı özel üniversiteler batıda olduğu gibi öğrencilerine kendi formalarını da zorunlu kılabilirler. Üniversite kılıkla kıyafetle değil kaynaşma ve beyinle çalışan bir yer olmalıdır. Artık devlet sektörünün istihdamı da azaldı, özel sektörde çalışma kıyafetlerine kimse karışmıyor zaten. Devleti de rahat bırakın ki vatandaşa karşı tarafsız hizmet versin. İnsanlar iş yaptırırken tanıdık işaret aramasın devletin işaretini arasın.

Ama her şeyden önce özgürlüklere karşı samimi olmak, özgürlükleri sadece kendisi için istememek, takiyye yapmamak lazım. Bu korkular ortadan kalkmadıkça sorunlar çözülmez ve büyür.

Ben zaman içinde bu sıkıntının ortadan kalkacağına inanıyorum, çünkü teknoloji her sorunu çözüyor.

Yeter ki okuyalım, sorgulayalım ve Tanrı’nın diğer canlılara vermediği aklımızı kullanalım. Aklını kullanmıyor ve başkasına teslim ediyorsa taştan, topraktan ne farkı olur insanın.

Samimi olmak, anahtar kelime bu

 
Toplam blog
: 283
: 1304
Kayıt tarihi
: 04.12.06
 
 

Nükleer fizik doktoru, şiir yazmaya çalışıyor, kalite yönetim sistemleri danışmanı, öykü deneme yaza..