- Kategori
- Siyaset
İnce işler...
Kargaların bile güleceği bu haberin Türk kamu oyununun sırtını sıvazlamaya yönelik olduğu kesin. ABD’de yayınlanan Wall Street Journal gazetesi, “Anlaşma, İttifak üyeleriyle, kalkan sisteminde kilit bir oyuncu olan Türkiye arasında son anlarda varılan uzlaşma sayesinde mümkün oldu. Türkiye’nin son haftalarda yaptığı taleplerin çoğundan ya vazgeçildi ya da kontrol merkezinin Türkiye’de olması talebinde olduğu gibi sonraya bırakıldı.” Şeklinde duyurdu haberi. Yani aslında anlaşma yapıldı ama Türk kamuoyu biraz unutsun attığımız kazığı sonra açılarız görüşündeler.
Topraklarımıza füze kalkanı kurulması ve butona basma yetkisini NATO’ya bırakan AKP, Türkiye’yi riske soktu. AKP, böylece NATO tatbikatında vurulan Muavenet muhribini ve şehitlerimizi de hiçe saymış oldu. Çift buton olmasına rağmen 2002 deki NATO tatbikatında gemimizin kazayla (??) nasıl vurulduğu daha aklımızdan çıkmadı.
Sayın başbakan, “Komuta kimde olacak, butona biz basarız” demedi mi? Abdullah Gül, “Eğer bu savunma sistemi uygulamaya konulacaksa komutanın içinde biz de olacağız” demedi mi?
Peki alınan kararda “Türkiye’den habersiz kullanma olmayacak” diye bir madde var mı? Yok!
Evet, Türkiye’nin “Hedef ülke gösterilmesin, Savunma sistemi bütün Türkiye’yi ve bütün NATO ülkelerini kapsasın, herkes maliyetlere eşit olarak katılsın” gibi önerileri kabul gördü ama, Türkiye topraklarında kurulacak sistemin düğmesine canı istediği zaman, NATO adına Amerikalılar basacaksa, Türkiye’nin dediği nasıl kabul edilmiş oluyor?
Şimdi ülke sevdalılarının düşünmesi hem de kara kara düşünmesi gerekiyor. Önce şu soru sorulmalı. NATO neden var? Eğer birilerinin iddia ettiği gibi bir savunma sistemi ise, bizi kime karşı savunacak? Rusya da bu işin içinde olduğuna göre ve Fransa’nın sevimsiz başkanı tehdit İran’dır dediğine göre demek ki İran’da tehdit değil, o zaman tehdit kim?
Şahsi fikrim bu anlaşmanın, Çin, ABD, ve Rusya’nın dünyayı yeniden paylaşma oyununun bir parçası olduğudur. Bilindiği üzere dağılan Sovyetlerin arkasından Rusya çok büyük bir yıkım yaşadı. Anca toparlanıyor ve bir onbeş yıla daha ihtiyacı var.
Dünyanın reel olarak ikinci, satın alma paritesi olarak birinci gücü olan Çin. Refahı içine yayarak gerçek büyük olmaya oynuyor. Onunda bir onbeş yıla daha ihtiyacı var.
ABD, Irakta tutunamayacağını anladı bir iki yıl içinde çekilecek. Afganistan’daki durumu da iç açıcı değil. Kısa bir süre sonra oradan da çekilmek zorunda kalacaktır. O yüzden Türkiye’de NATO arkasına sığınarak bir sağlam nokta, bir güvenilir çizgi kurması hiçte akıl dışı gelmiyor. Doyuma ulaşan bir Çin’in, tekrar eski gücüne ulaşmış bir Rusya’nın ve ABDnin bu gün değilse bile yarın dünyayı paylaşımda birbirlerine düşmeleri kuvvetle muhtemeldir. Bu durumda mevcut füze üsleri dolayısı ile ülkemizin savaş alanı olması hiç de uzak bir ihtimal olarak görülmemektedir.
İşte bu gün imzalanan anlaşmaların bize getireceği budur.
İzmir 2010