Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Ekim '11

 
Kategori
Öykü
 

İncir Ağacı

İncir Ağacı
 

İncir Ağacı


Delikanlı koşar adımlarla tarlaya gidiyordu. İncir ağacı ona uzaktan gülümsüyordu. Gel beni topla dercesine dallarını, rüzgârın şiddetli esintisinde yere eğdiriyordu. Delikanlı tarlaya varınca ağacın önünde durdu. Sağa sola bakındı. Bir merdivene ihtiyacı vardı. Derme çatla çatılı, boyasız evlerin önüne bir göz attı. Canım Hatice teyzem deyip evin ahırının yanında aradığı merdiveni buldu. Ağacın gövdesine dayadı. Sağlam değil mi diye bir, iki basamak çıktı. Sonra meyve toplama sepetini koluna takıp incir ağacına çıkmaya başladı. Adımlarını bir bu yandaki, bir o yandaki dalların göbeğine basarak kendini sağlama alıyordu. Bir yandan da eliyle dallara tutunuyor, bir eliyle de incir kapıyordu. Yere ve göğe hiç bakmıyordu. Yere baksa düşecekmiş gibi olur, dengesini kaybederdi. Gökyüzüne baksa başı döner, sepetteki incirlerini düşürürdü. Kendi canının yanacağını hiç düşünmüyordu. Delikanlının niyeti incirlerini sapasağlam sevdiği kıza götürmekti. Çünkü Gamze’yi çok seviyordu. Onun için her şeyi yapardı. Nihayet bir tarafına bir şey olmaksızın bu dallı budaklı ağaçtan aşağı indi. Çok mutluydu. Kendi kendine gülüyordu. Kendince küçük bir ricayı yerine getirmenin mutluluğunu ve heyecanını yaşıyordu.

Delikanlı merdiveni yerine koyup eve giden uzun tarla yolunu, hızlı adımlarıyla kısalttı. Sepetteki incirler delikanlının elinde bir ileri, bir geri sallanıyordu. Gamze’nin oturduğu ev ile kendi evleri arasında bir ince uzun ırmak vardı. Koca koca taşlara basıp karşı tarafa geçiliyordu. Delikanlı, kızın kapısına geldi. Tam kapının tokmağını vuracakken Gamze kapıyı açtı. Tatlı bir gülümsemeyle “Cihan hoş geldin, içeri buyur” dedi. “Yok, gelmeyeyim” dese de onu kıramadı. Çekinerek içeri girdi. Sıcacık bir çay ve onun yanında yaptığı üzümlü kek onun aklını başından aldı. Gamze’nin babaannesi hasta yatağında ecel günlerini sayıyordu. Delikanlıya çok sevdiği incirleri topladığı için teşekkür edip, yanaklarından öptü. Şekeri olduğu için bunlardan birazcık yedi. Cihan, “ben artık kalkayım” diyerek Canan hanımın ellerinden öpüp “sen birtanesin, canını sıkma” deyip kapıya yöneldi. Gamze de ona babaannesinin isteğini geri çevirmediği ve onu mutlu ettiği için teşekkür etti. Yanaklarındaki o gamzeler Cihan’ın çok hoşuna gidiyordu. O çukurcuklara onlarca kez öpücük kondurmak istiyordu. Ama bu, bir türlü gerçekleşmiyordu. Onu hep hayallerinde yaşıyordu. Hayallerinde saçlarını okşuyor, hayallerinde ona sarılıyordu. Ona Gamze’nin bir gülüşü, bir gamzesi yeterdi. Ona kâinattaki tüm güzellikleri toplamak isterdi. Ama tüm güzellikler onun yanında değersiz kalırdı.

 
Toplam blog
: 57
: 287
Kayıt tarihi
: 16.12.10
 
 

Merhabalar. Anadolu Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirdim. Ordu Yeni Haber gazete..