Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Eylül '14

 
Kategori
Felsefe
 

İndirgemeciliğin sonu yükseltgemeciliktir

İndirgemeciliğin sonu yükseltgemeciliktir
 

İndirgemecilik, yanlış kullanıldığında dramatik hatalara neden olan bir metottur.


Metot ve amaç
 Bu metinde, Batı Medeniyeti'nin temellerinden olan 'indirgemecilik'in doğal sınırlarına, son hudutlarına nasıl varıldığını; ve, o sınırda da, benim burada 'yükseltgemecilik' olarak isimlendireceğim tamamen zıt bir işleme-prosese-fenomene nasıl olup da dönüştüğünü açıklamaya çalışacağım.

İndirgemecilik Batılı Aklın büyük icadı.

İndirgemecilik, başta felsefe olmak üzere, doğal ve beşeri bütün bilimsel disiplinlerde kullanılan önemli kavram, anahtar role sahip kritik bir metottur.

'Bir bütünü, onu oluşturan parçalar; bir sistemi, ona göre daha az karmaşık olan başka sistemler; bir bilimsel disiplinin cevap bulmaya kalktığı soruları, o disiplini önceleyen diğer disiplinler üzerinden kuşatmaya, anlamlandırmaya ve açıklamaya çalışmak', indirgemeciliği en bildik ve özet açıklamasıdır.

Doğru kullanıldığında, evreni daha derinlikli bir şekilde kavramamıza yardımcı olan indirgemecilik, yanlış kullanıldığında, dramatik hataların oluşmasına neden olur. Bu yüzden de o, çok dikkatli kullanılması gereken bir metottur.


  İndirgemeciliğin yanlış kullanımı; bir bütünün, kendisini oluşturan parçaların toplamından; bir ilmi disiplinin, kendisinin unsurları olan alt disiplinlerden; bir bilimin, kendisini önceleyen diğer bilimlerden 'daha fazla bir şey' olduğu kritik hakikatinin ıskalanmasıyla ortaya çıkan bir handikaptır.


 


Bunu, çokça verilen popüler bir örnek üzerinden, ‘insanın nasıl kuşatılıp, ne şekilde anlamlandırılacağı sorunsalı’ merkezinde  tartışmaya başlıyorum.


 

 

 

 

Rasyonalist ve Pozitivist anlayış ne vaz'eder?

Felsefe, metafizik ve teoloji, insanın kozmos'daki amacı ile ilgili büyük sorular sorar ve büyük cevaplar verir. Rasyonalizm ve pozitivizm (R&P) ise, bunları ilmi alanın dışına öteleyerek, varoluşun hakikatini çoklu tekrarlı gözleme ve deneye dayanan bilimler üzerinden okumaya çalışır.

İnsanın benliği, kişiliği, şuuru, zekâsı, iradesi ve varoluş zincirindeki mana, önem ve amacıyla ilgili fenomenleri felsefe-metafizik-teoloji

  

tesirinden bütünüyle temizleyen rasyonalist akıl, pozitivist duruş; bunları ilkin psikoloji'nin sağladığı imkânlar üzerinden okumaya çalışır.

Hemen ardından, psikolojiyi, beynin fonksiyonlarına, dolayısıyla da biyolojiye indirger. Biyoloji'yi, onun bir alt branşı olan moleküler biyolojiye indirgeyen R&P anlayış, bir sonraki adımda, insani faaliyetleri kimyasal prosesler üzerinden anlamlandırmaya çalışır. R&P aklın, indirgemecilik de sınır tanımadığı, felsefe-metafizik-teoloji'yle çıkılan insanı anlama&anlamlandırma yolculuğunun, kimya'nın fiziğe indirgenmesiyle kanıtlanmış olur.

İnsanı fiziksel kanunlar ve prosesler üzerinden okumaya çalışan R&P yaklaşım, indirgemecilik yolcuğuna soluksuz devam ederek, bu sefere de fiziğin alt disiplinleri olan, ve, mikro alem dediğimiz atom-altı evreni konu alan çekirdek fiziği ve kuantum fiziği duraklarına varacaktır.


İndirgemeciliğin bundan sonraki mantıki ve zorunlu evresi ise artık matematiktir. Matematiğin alanına giren R&P yaklaşım, fizikten ve onun alt disiplinlerinden matematiğin uygulamalı disiplinlerine geçerken, bunu; fizik ilminin büyük ölçüde matematiksel formüller ve matematikselleştirilmiş modeller üzerinden çalışıyor olması hakikatine temellendirir.

Aslında bu, bir çeşit reductio ad absurdum vak'ası:, ya da, indirgemeciliğin yükseltgemecilik'e dönüşmesidir!

İndirgemeciliğin zıddına, yani, yükseltgemecilik’e dönüşmesi


  


İndirgemecilik imkânını (aletini) kullanarak, felsefe-metafizik-teolojiden psikolojiye, ondan biyolojiye ve onun alt disiplini olan moleküler biyolojiye, ardından kimyaya, bir adım sonra fiziğe, hemen sonra nükleer fiziğe ve kuantum fiziğine, ve, nihayet matematiğe müracaat ederek sorunları çözmeye çalışan R&P zihniyet, aslında, son adımda girdiği matematik alanıyla birlikte; kurtulduğunu sandığı metafizik'e, yani, bu uzun indirgeme sürecinin en başına dönmüş oluyor!

 


Bu, ister istemez, insanın aklına müzikte Johann Sebastian Bach'ın notalarla; matematik ve mantıkta Kurt Gödel'in 'önermeler'le, ve, grafik sanatlarda da Maurits Cornelis Escher'in resimlerle gerçekleştirdiği sonsuz döngüleri betirmekte.

Sonsuz döngüler derken kastım; çıkarken aslında iniyor, ve, inerken de, benzer şekilde, farketmeksizin çıkıyor oluşuna,;başlangıç noktasından sonsuz uzaklığa yol aldığını sandığında, esasen 'bir arpa boyu mesafe kat etmemek' deyimiyle mutabık davrandığına; gerçekleştirdiğin faaliyetlerin, yaptığın yolculuğun, ortaya koyduğun eserlerinin sende, onların sürekli olarak dönüp kendi üzerlerine kapandığı şeklinde bir algıya neden olduğu görsel yanılsamalara gönderme yapıyorum.


Bahsettiğim başlıklarla daha yakından ilgilenmek, daha ileri okumalar yapmak isteyen okur için:


http://ziyaversencan.blogspot.com.tr/2013/11/maurits-cornelis-escher-grafik-sonsuz.html

http://ziyaversencan.blogspot.com.tr/2011/09/m-c-esher-resimleriyle-alglamamz-deser.html

http://ziyaversencan.blogspot.com.tr/2011/09/escherin-resim-sergisi-tablosuna.html

Matematik'le metafiziğin ne alâkası var?

Matematik, onunla ortalamanın üzerinde ilgilenenlerin malûmu olduğu üzere, sayılamayacak kadar çok alt disipline sahip olan bir bilimdir. Sayıları yüzlerce olan bu matematik dallarını iki ana başlık altında toplamak mümkündür:

a - uygulamalı, somut matematik disiplinleri; b - uygulaması olmayan, soyut matematik disiplinleri.

Uygulaması olan matematik disiplinleri, yukarıda da değinildiği üzere, doğal ve beşeri bütün bilimlerin nicelleştirilmesinde, formüle edilmesinde ve modellenmesinde temel öneme haiz bir role sahiptirler.

Uygulamasız, soyut matematik dalları ise, fizik dünyada, gerçek hayatta karşılıkları olmayan fenomenlere referanslar verirler. Diğer bir deyişle soyut matematikler, bizim tarafımızdan gözlemlenemeyen, deneyimlenemeyen, algılanamayan olgulara gönderme yapan matematik aletlerden, nesnelerden, hayali evrenleri temsil eden fantastik geometrilerden bahsederler.

Dikkatli okur, bu nitelikleriyle soyut matematiklerin ilgi alanlarının; fizik alemle bir irtibatlarının kurulamaması bakımından, fizik-ötesi, yânî, diğer bir deyişle, düpedüz metafizik disiplinler olduğu hakikatini hemen teslim ediverecektir.

Evet, fiziki evrene dair konuşmayan soyut – uygulamasız matematikler, hem üst kümeleri olan Matematik’in, hem de, yukarıda gerekçelendirdiğim üzere, metafiziğin müşterek alanında, kesişim sahasındadır.

İşte, hiç de yabana atılamayacak bir kısmının metafizikle iç içe olması yüzünden, matematiğin bizatihi kendisi de metafizikle, sanılandan çok daha fazla irtibatlıdır.

Yaradan’ın, Kainat’ı inşa ederken, matematik ilmini kullandığı merkezindeki teo-scientific argümanla; ne denli soyut olursa olsun, ve, fizik alemle ne kadar irtibatsız durursa dursun, bir argümanın dillendirilmesinden sonra, onun mutlak surette bir fiziki mütekabilinin de peydahlanacağı şeklindeki felsefi mülâhazayı, bunlar bahsi diğer ve her biri ayrı ve kapsamlı tartışma konuları olduğundan, burada daha fazla derinleştirmeyeceğim.

Görüldüğü üzere, matematikle metafiziğin, R&P Akıl bunu ne kadar reddederse etsin, sanılandan çok daha büyük bir ortak yaşam alanı vardır.

İşte bu yüzden, indirgemecilikle matematiğe ‘indiğini’, bu suretle de, fizik-ötesini (metafizik) bütünüyle bilimsel varlık dairesinden dışladığını var sayan R&P Batılı zihniyet, derin bir felsefi yanılgıya düşmekte, ve, Batı Medeniyeti’nin kurucu temeli ve ayırt edici vasfı olan entelektüel temelde, onarılması gerçekten güç bir hasar oluşmaktadır.

‘Bir hususu abese kadar iterek, aşırı savunarak, onu artık savunulamayacak bir saçmalık derekesine düşürmek’ diye de okunabilecek olan reduktio ad ansurdum sanki burada da hükmünü icra etmiş gibi gözükmektedir. Yâni, indirgemecilik’i aşırı yorumla, anormal düzeyde kullanıma sokan R&P Batı Aklı, bu favori metodunu, diyalektik karşıtına, yani ‘Yükseltgemecilik’e dönüştürmüştür istemeden.

İndirgemeciliğin sonu Yükseltgemecilik!


Felsefe-metafizik-teoloji’den başlayıp, psikoloji-biyoloji-moleküler biyoloji-kimya-fizik-nükleer fizik-kuvantum fiziği-matematik  duraklarından geçen ‘sözde’ indirgemecilik; geldiği son aşamada, matematiğin metafizikle olan birlikteliğinden dolayı, aslında, yukardan aşağıya, soyuttan somuta inmemiş; aksine, verimli bir çember çizip , zengin bir diyalektik döngü gibi oluşturarak, kendisinden çıktığı metafiziğe görkemli ve verimli bir dönüş yapmıştır. Yani, YÜKSELTGENMİŞ’tir.

Bu yükseltgenme süreci, kendi üzerine kapana kısır bir döngü, kendi kendisine kapaklanan soysuz bir parabol, ve, kuyruğunu yiyen ejderha misali, kendisini tüketen entelektüel bir çoraklığa ve fikri bir çürümeye referans vermemektedir hiç kuşkusuz.

Benim burada ‘yükseltgenme’ adıyla teklif ettiğim kavramın referans verdiği, ima ve vaat ettiği, ve anlattığı süreç, R&P Batı Aklı’nın önerdiği gibi, ne göklerden yerlere doğru yapılan, ve meleklerin Cennet’ten düşüşünü hatırlatan, trajedik bir inişe, ve, ne de; kendi üzerine kapanan bir kısır döngüye işaret eder. O, statik bir başlangıç noktasına dönüşü değil, başlangıç noktası da dahil, her noktası, her unsuru hareket halinde olan helozonik bir dinamik mimariyi gerektirir.

Bu dinamik – helezonik ‘indirgenme – yükseltgenme’ strüktürü, indirgemeciliğin en büyük handikabını, ‘bir bütünün kendisini oluşturan parçaları, ve, bir sistemin de, yapı taşları olan alt sistemleri üzerinden okunması, değerlendirilmesi’ problematiğini ortadan kaldıran; onun yerine de; parçaların, ait oldukları bütün üzerinden, ve, alt sistemlerin de, parçası oldukları sistemin tamamı üzerinden okunarak değerlendirilmesine olanak veren ‘yeni-organik-bütüncül-holistik-kuşatıcı bir imkânı koyan devrim niteliğinde bir felsefi sıçrayıltır.

Özetle, indirgemecilik, sonunda uygulayıcısını kaçınılmaz bir şekilde yükseltgemecilik’e eriştiren kısır bir imkândır.

 
Toplam blog
: 297
: 1623
Kayıt tarihi
: 29.08.11
 
 

1958 Fatih / İstanbul doğumlu. Etiler Lisesi ve İTÜ Maden Fakültesi Petrol Mühendisliği Bölümü me..