Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Mayıs '08

 
Kategori
Fotoğraf
 

İnformatik ve Kognitif Kaynak Olarak Fotoğraf

Burada, en başta yalnızca fotoğraflardan söz ediyoruz. Diğer bilgisel katkı maddelerini başta yok sayıyoruz.

Elinize bir veya birkaç fotoğraf geçti. Bunu veya bunları nasıl okursunuz?

Fotoğrafı elimize aldık ve bakmaya başladık. Üzerinde parmak izi bırakmamaya ve bir plağı tutarkenki özeni göstermeye dikkat ediyoruz ki fotoğrafın eskiliği arttıkça, bu rikkat üssel olarak artacaktır, yoksa bir fotoğraf enkazı elinizde kalıverir.

Bakıyoruz:

Her fotoğrafta bulunmaz ama bazı fotoğrafların arkasında mürekkepli kaşe veya önünde soğuk damga olarak fotoğrafhane belirtilmiş olabilir. Buradaki bilgi, il ve ilçeyi içerebilir, içermeyebilir de.

Osmanlı’da az sayıda oldukları için, tüm fotoğrafhanelerden örnekler elimizde var ama Cumhuriyet dönemi için yok. Bildiğimiz belli bir yıldaki il ve ilçe sayısı ve adları. O kentin esnaf ve zanaatkarlar odasının kuruluş yılı. Eğer varsa, oradaki fotoğrafçıların listesi, eğer varsa, adresleri; bunu telefon rehberinden ediniyoruz ama bu bilgi eksik kalabilir. Örneklemek gerekirse, 1953 İstanbul telefon rehberinde hepi topu 50 fotoğrafçının telefonu var, oysa gerçek fotoğrafhane sayısının çok daha fazla olduğu kesin. Bunu, gördüğümüz 1953 ve öncesine ait fotoğrafhane damgalarından biliyoruz. Bunun nedeni de şu: Fotoğrafhaneler zaten semt kurumları, yani yürüyerek yakın mesafede ve fotoğraf çektiren kişinin de ev telefonu olma olasılığı düşük. Ancak, bunu bir 1953 İstanbul telefon rehberi bularak onaylatmanız gerek ki o da 100 YTL (80 $) civarında fiyatlı.

Bugün Türkiye’nin 800 ilçesinde ilk fotoğrafçının hangi yılda açıldığını bildiklerimizin oranı belki ancak % 50’dir, bunu da hiçbir dayanak olmadan gözlediğim tahmini % 1 örnekleme ile söylüyorum. Fotoğrafçının muadili olan eczanelerin, il yapılan ilçelerde, ancak il yapıldıktan sonra açıldığını belirtelim (1990’lardan ve sonrasından söz ediyoruz).

Bu konuda, birkaç fotoğraf koleksiyonerinin bilgi topladığını biliyorum ama birbirlerine bilgi aktaracaklarını hiç sanmıyorum. Buna ‘lonca feodalitesi’ deniyor: Oradaki bilgi akışı, internetteki gibi açık ve hızlı değil, kaynaklar opak ve herkes elini gizliyor. 21 yıllık efemeristlik gözlemimdir.

Bazı fotoğrafların ardında, fotoğraftaki kişiler, yer ve olay hakkında bilgi olur: ‘Hünkar Suyu’nda 1932 sene sonu A okulu pikniği, öğretmen B, öğretmen C’ gibi.

Türkiye’de coğrafi yer adları çok fazla tekrarlanır. Örneğin, Keşiş Dağı’nın Uludağ’ın eski adı olduğunu çoğu koleksiyoner bilir ama 1 tane de Erzincan’da Keşiş Dağı olduğunu hemen hiç kimse bilmez.

Özel adlarda, internet çok iyi bir tarama kaynağı, çünkü Gittigidiyor’da o fotoğrafın yer almış olasılığı epeyi yüksektir. Ancak satılamamışsa, size gelmiştir çünkü okumayazma bilmeyen hurdacılar bile internette mal satıyor şimdilerde.

Elinizde bir asker fotoğrafı var ve arkasında ‘1955 generaller birarada’ yazıyor. O yılki kuvvet komutanlarını Genel Kurmay’ın sitesinden bulabilirsiniz. Tek tek onların adını bulmak sizin işiniz. Bulunca, eğer Genel Kurmay Başkanı fotoğrafta varsa, fotoğraf bir anda 10 katı değer kazanabilir, çünkü o fotoğraf Genel Kurmay’da bile yok, demektir. Alt rütbeli biri çekmiş ve kendine saklamış, demektir.

Bu konuda sürprizler de olabilir: Sizin bildiğiniz kadarıyla, biraraya gelmemiş kişilerin birlikte fotoğrafını bulursunuz. Anlarsınız ki düşman olmadan önce, gençken arkadaşmışlar. Örneğin, Muhsin Ertuğrul ile Haldun Simavi’nin gençken aynı evde kaldığını çok az kişi bilir, çünkü bir daha yaşam boyu birbirleriyle konuşmamışlar, karşılaşmamaya da özen göstermişler.

Stüdyo fotoğraflarında kıyafet, çekim yılını kesin olarak söyler ama elinizde 19. Yüzyıl ve 20. Yüzyıl giysi tarihi kitabı varsa.

Üniformalar mesleği belirtir (sivillerinki dahil).

Eğer, zamanınız, paranız ve enerjiniz var da, on binlerce fotoğrafı görmüşseniz, artık fotoğraflar size fotoğrafı çekilen kişinin duygu halini söylemeye başlar. Hatta onyıllar içinde değişen bir bilinçsiz kitle psikolojisine bağlı duygu durumu da sözkonusudur. Çok ilginç ve tersine bir örnektir: Darüşşafaka Lisesi öğrencilerinin 1980 öncesi fotoğraflarında kimse gülümsemiyordu (çünkü hepsi devrimciydi, o okul çok ölü vermiştir), 1980 sonra fotoğraflarında ise herkes gülümsüyordu. Bu 1980 darbesinin onları mutlu ettiği anlamına gelmez. Liberalizmin onları aptallaştırıdğı anlamına gelir.

Fotoğrafta durulan jestler ve mimikler bilinçsiz bir moda gibidir. Onlardan da tarih çıkarsayabilirsiniz. Örneğin, 1960’larda Türk kadınları, bir avuçlarını kalçalarına dayayıp, poz verirlerdi.

Eğer, bir de sıkı koleksiyonerseniz, fotoğrafların sahiplerinin mektuplarını da toplamışsanız, artık gayrıresmi bir tarih yazıcısı oluyorsunuz demektir.

Örneğin, ‘2. Cumuhriyet’ sözünün ilk kez 28 Mayıs 1960’ta, İnönü’yü faşistliğe yaklaştıran ‘Milli Şef’ sözünün 11 Kasım 1938’de kullanıldığını görünce, resmi tarihe kanmazsınız.

Tüm bunlarla belgesel fotoğraf kastedilmiyor, örneğin 68 Mayıs belgeselleri bilgisel açıdan feci eksiktir. Fransız bir öğrenci liderin intiharını, Baader-Meinhof katliamını içermezler.

Fotoğraf kendiliğinden, informatik (kültürel bigisel) ve kognitif (zihinsel bilgisel) bir kaynaktır. Onu okumayı kastediyoruz.

Bunu kendi fotoğraflarımda sınadım. Çıkarsadığım anlamla, yaşadığımı bildiğim anlam aynı. Kendi çektiklerim için de böyle, başkalarının çektikleri için de böyle, 47 yıldan söz ediyoruz. Yalnızca elimde çok az kendi fotoğrafım var, yaşamımın ilk 40 yılı için, ancak 40 tane ve onlor da yıllar içinde homojen dağılmıyor. Oturduğum evlerin ve partnerlerimin çoğunun fotoğrafı yok. Bunun, 1960 ve öncesi İstanbul dışı doğumlular için, genelgeçer bir durum olduğunu belirtmek için kayıt düştüm. Geriye doğru her 10 yıl için bu üssel oranda azalıyor. 1900’da 1 milyon olan İstanbul nüfusunun belki ancak % 1’i fotoğraf çektirmişti. Bunu da, elimden geçen örneklemelerden kestirimle söylüyorum.

Şansınız varsa, sıradan insanların fotoğraflarında ünlü fotoğrafları da bulursunuz, çünkü ünlülerin tanıdıklarının % 99’u sıradan insanlardır ve sıradan insanlar ünlü kişilerle birlikte fotoğraf çektirmeyi çok severler.

Bu iş böyle böyle, neredeyse sonsuza dek uzar gider.

 
Toplam blog
: 2216
: 514
Kayıt tarihi
: 16.08.06
 
 

Serbest yazarım. 1960 doğumluyum. BÜ İşletme mezunuyum. ..