Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Eylül '15

 
Kategori
Öykü
 

İngiliz ipiyle asılmak

Yazan:Uçar Demirkan

Emekli  Ahmet, aynanın karşısına geçmiş, el yıkadığı sabunu yüzüne sürüyordu. Tıraş köpüğü yerine el sabununu kullanıyordu.

“Kızım görse yine takılır. “Paraları öbür yana mı götüreceksin baba” diye  Kırkından sonra doğmuş bir tekne kazıntısı kızları vardı.. Emekli maaşıyla bu kadar oluyordu işte. Ne yapayım.

Beş tanesine bir lira verdiği saplı jiletlerden birisini desteden çıkardı. ”Geçen yıl altı tanesi bir lira, üç tanesi elli kuruştu. Bir de pahalılık yok” diyorlardı.

Önceki yıl, paraya kıymış, bir Çin malı tıraş makinesi almıştı. O da ucuzdu. On beş lira mı ne vermişti. Makine,bir işe yaramamış, sakallarının yarısını almış, yarısını yüzünde bırakmıştı. Kaldırıp bir yana atmış, yine jilete dönmüştü.

“Asılacaksan, İngiliz ipiyle asılacaksın” diye düşündü. Dedesinden öğrenmişti bunu. O da yoksul olmasına karşın her şeyin pahalısını alır ve neden böyle yaptığını soranlara böyle derdi. ”Asılacaksan, İngiliz ipiyle asılacaksın. Sağlam olur, kopmaz. İşin bir anda biter” derdi.

Oğullar babalarına tepki oluştururlar derler ya. O da dedesine tepki oluşturuyor her şeyin ucuzunu arıyor, satın alıyor, kullanıyordu.

Emekli yaşamı belediyeden aldığı yaşlılık kartı ile kent içindeki belediye taşıma araçlarına binip gezmekle geçiyordu. Gezmek zorundaydı. Çünkü, by pass denilen yürek ameliyatı geçirmiş; ameliyat sonrası doktorlar onu “günde en az yedi kilometre yürümek” cezasına layık görmüşlerdi! Bugün de öyle yapacaktı.

Eve dönerken çarşının ara sokaklarından geçmeyi düşledi. ”Belki yine o köylü kadınına denk gelir, beş  liraya sattığı cevizden yarım kilo alırım” diye düşündü. ”Baksana, pazarda on lira, yemişçi dükkanlarında on iki lira”

“Asılacaksan, İngiliz ipiyle asıl oğlum!”diye düşündü ve gülümsedi. O, Türk ipiyle asılmaya mahkumdu. Devletten aldığı emekli maaşıyla ancak böyle yaşayabiliyordu.

Öğle yemeği için de; Bornova’ya gidecekti. Orada, üniversiteli gençlere ucuz unlu mamuller satan bir yer bulmuştu. Otuz kuruşa poğaça satılıyordu. Onlardan alıp öğle yemeği sorununu da çözmüş oluyordu.

“İngiliz ipiyle asılacakmışım.. Gel de al bakalım pahalı poğaçalardan”..Bazı günlerde değişiklik olsun diye yetmiş beş kuruşluk patatesli kır pidelerinden yiyordu.

“Yönetenler haklı.. Bu ülkede, az maaşla da yaşanabiliyor vallahi” diye düşündü. Hem o ne idi ki.. Hazır çorba üreten firmalar, en çok istemin gecekondu mahallelerindeki bakkallardan geldiğini saptamışlardı. Konuyu araştırmışlar ve şunu saptamışlardı. Bir çok aile, akşam yemeğinde bir paket çorba yapıp birkaç ekmekle onu içiyor ve öyle yaşıyorlardı. Yaşama konusunda ondan daha sihirbaz olanlar da vardı!

Demokrasilerde çözüm tükenmiyordu.

Boş ver be hemşerim, asılacaksan İngiliz ipiyle asıl. Asılalım da, o ipi hangi parayla alacağız birader!

 
Toplam blog
: 142
: 578
Kayıt tarihi
: 04.09.13
 
 

1940 yılında İzmir'de doğdum İzmir Atatürk Lisesi'ni bitirdim 1961 yılında Mülkiye(Siyasa..