Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Mart '12

 
Kategori
Mizah
 

İngilizce nankördür...

İngilizce nankördür...
 

Merhaba Sevgili Okurlar,

Aylar ve hatta yıl bazında bakarsak yıllar sonra tekrar sizlerle beraber olabilmenin mutluluğunu, hazzını, efendime söyliyim gururunu ve buna benzer her bi şeyini yaşamaktayım... "Amann da amannn kimler gelmişşşş..." diyeninizden tutunda, "Artiz ne arar la pazarda?" diyeninize kadar her birinizi sevgiyle kucaklıyorum... (Sevgiyle kucaklama; Bknz survivor yeni sezon, Serhat adlı çocuğun durup durup adadaki kızlardan birini kucaklaması...)

Yaw Mübal, niye böyle olduk, niye bizlerden böyle ayrı kaldın diyen sevgili okurlarıma cevaben minik bi açıklamayı sizlerle paylaşayım. Efendim, iş-sektör akabi ülke değişimi yaşadığım geçen zaman içerisinde 1 yılı aşkın bir süredir buralarda değildim. Ee madem oralarda değilim, dönene kadar da bir şey yazmayayım, okuyucularımla paylaşabileceğim hikayelerim biriksin diyerek sizler için birer birer hikayeler biriktirdim. (Burdaki biriktirme algısını lütfen, eve kız getirme arzusuyla saçma sapan şeyler biriktiren ergen arzusu ile karıştırmayınız.)

Ayrı kaldığımız süre içerisinde  bana posta-telefon-telgraf yoluyla ulaşmaya çalışıp, "Tülayy evine geriii dönnn!!!" dermişcesine "Müballllllllll köyüne geri dönnnn!!!" diye haykıran ve fakat bana ulaşamayan siz değerli okurlarıma teşekkürü bir borç biliyorum... (Borcum borç sevgili okur, borç yiğidin kamçısıdır sloganıyla buralardayım...)

Eğitim amacıyla gitmiş olduğum yurt dışında öğrendiğim ilk şey ne diye soracak olursanız, İngilizce'nin nankör bir dil olduğudur sevgili okuyucu... Yalnız burdaki nankörlük, "Aman efendim, İngilizce'yi öğrendikten sonra tekrar etmezseniz, kullanmazsanız unutursunuz, hatırlayamazsınız..." tadında klasik bir nankörlük değil.  Çok daha sinsi, çok daha fena bir nankörlük...

Hemen kısaca paylaşayım... Aylardan ekim, yurt dışına gidişimin ilk haftası her acıkan Türk genci gibi  (genç kelimesinin burda bana uymadığının farkında olmakla beraber hiiiçç değiştiremicem okur.. kusuruma da bakma...) arkadaşlarla bir pizzacıya gittik. Efendim, şimdi oralarda pizzacı revaçta bir mekan olduğu için bunda bi sıkıntı yok, amacımız üzerinde domuz eti olmayan bir hamurun, fırına verilmesini ve akabi masamıza servis edimesini sağlamak. Buraya kadar her şey harika. Pizzacının aynı zamanda sahibi olduğunu düşündüğüm, bıyıklı iri yarı bir adam tarafından siparişlerimiz alınmaya başlanıyor. Pizza konusunda herhangi bir aksilik yaşanmadan sipariş kısmını atlattık derken, bu sefer mekan sahibi-garson adam ne içmek istediğimizi soruyor ve bana dönüyor... Diyet kola içmek istediğimi belirtmek üzere bir cümle kurmam gerekiyor. Kafamda ki cümle çoktan hazır. Yalnız ben cümleyi adamla paylaşınca masada kıkırdamalarla beraber, adamın suratında bir değişim, benzi atmak olarak tabir edilebilecek bir eylem baş gösteriyor... Adam "Sorry" diyip anlamadığını, bir daha tekrarlamamı istediğini belirtiyor. Bu sefer cümleyi kısaltıp sadece ne istediğimi anlatayım diyorum ve "diet coke" diyorum. Yazarken pek bi şeker, pek bi güzel gözüken bu nankör cümle okunuş esnasında, okuyanını yerin dibine sokabiliyor. Zira "dayet kok" diye okursanız geçicek biticek olan ve "diyet kola" anlamına gelen cümle, benim inatla "dayet kak" dememden mütevellit adamı ürkütüyor. Benim o ana dek bilmediğim şey ise, "kak" olarak okuduğunuz şeyin kola değil de erkek cinsel organı anlamına gelmesi. Sadece İngilizce'nin değil, aynı zamanda yanımdaki arkadaşlarımın da nankörlüğüyle beraber diyalog 1-2 dakika böyle sürüyor. Ulan güleceğine bi dürtsene di mi... Yok...

Adam soruyor, ben söylüyorum... Bizim nankörler gülüyor, adam kızarıyor bozarıyor. Lise ve üniversitede okuduğum İngilizce hazırlıktan mütevellit İngilizceme de b.k sürdürmüyorum.

Derken ben artık kızıyorum ve yanımızda ki bi kaç masanın da duyabileceği şekilde "diyet kola!" istediğimi yine kendi bildiğim şekilde bağırıyorum... Yanımızdaki bi kaç masanın da dikkatini çekmeyi başarıyorum. Sanıyorum o sırada ne kadar özgüven sahibi biri olduğumu falan düşünüyorlar.. Allah'tan konuya vakıf ve göreceli insaflı bir arkadaşın telaffuzu düzeltmesiyle işi tatlıya bağlıyoruz. Adam gittikten sonra, "Niye anlamadı la bu mal beni?" diye hışımla söylenecekken, aradaki minik nüans farkını bana da bildiriyorlar. Adam pizzaları getirirken, ben kafam önümde, telaffuz konusunda bana pek yardımcı olmayan eğitim sistemimize, arkadaşlara, İngilizceye, pizzacıya gelmek de ısrar eden kendime bir takım temennilerde bulunuyor ve telaffuzu problemli kolayı bırakıp, en abuk şekilde söylesen de anlaşılan ve anlamı başka taraflara çekilmeyen portakal suyuna geçiş yapıyorum. En önemlisi o gün kendime bir söz veriyorum... Yurda döndüğümde, bir gün restorantın tekinde, "Bi pipi alabilir miyim lütfen?" diyen bi yabancı görürsem, "pipet" istemiş olabileceğini düşünmeden ona ters ters bakmıayacağım...

Sevgiler&Saygılar...

 

 
Toplam blog
: 15
: 420
Kayıt tarihi
: 07.06.10
 
 

Sürekli farklı şeyler yapmak, Farklı alanlarda farklı başarılar kazanmaktı amacım... Farklı olmak..