Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Ekim '16

 
Kategori
Felsefe
 

İnsan doğası gereği iyi midir, yoksa insan insanın kurdu mudur?

İnsan doğası gereği iyi midir, yoksa insan insanın kurdu mudur?
 

Karikatür: Mehmet Tevlim


      İnsanoğlu, varoluşundan beri hep varlığını sorguluyor. İlk neden, ilk hareket ettiricinin ne olduğunu hep merak ediyor. İlk insan oluşumunu, doğasını, sorguluyor ama şimdiye dek bir sonuca ulaşmış değil… İnsanoğlunun bu çaresizliğini dinler çözmeye çalışmış asırlardır… İnsanoğlu’nun varoluşundan bu yana en az 40bin dini eskittiği tahmin ediliyor. İnsanoğlunun aklının sınırları kuşaktan kuşağa genişledikçe dine yönelik alanların daraldığını da artık dünya âlem biliyor.

     İnsanoğlu,  bedensel –fiziksel- bir evrim yaşıyor olmasının yanında düşünsel bir evrim de yaşıyor… Fiziksel ve düşünsel evrimin yönü hep ileriye yöneliktir. Evrim karşıtlarının en büyük yanılgısı evrim olayının dünden bugüne hemen oluştuğu yanılgısıdır. Evrim, kendi yaşadığımız süreç içinde kolay kolay algılayamayacağımız bir süreçtir. Binlerce, Onbinlerce, yüzbinlerce yıllık süreçlerde ancak belirginleşebilir. Evrim konusunda incelemeler yapanlar zaten binlerce yıl önceki kalıntılardan fosillerden yararlanıyorlar…

     İnsanoğlunun sosyalleşme sürecinin de bir evrimleşmeyi gerektirdiği ve günümüzde de bu sosyal evrimleşmenin içinde olduğunu kabul etmek gerekiyor. Binlerce, onbinlerce yıl sonra insanların sosyal ilişkileri ne olur, bunu tahmin edebilmek o kadar kolay değildir…

     İnsanoğlu’nun doğası gereği, aklı olması nedeniyle iyi olduğunu ileri süren görüşlerin yanında Thomas Hobbes(1588-1679) gibi, insanın doğası gereği kötü olduğunu “insan insanın kurdudur”anlayışında olanlar da vardır…

İnsan akıllı bir hayvandır. İnsanı güçlü yapan aklıdır. Doğaya şöyle baktığımız zaman insanoğlu, fiziksel yönden beceri yönünden hayvanların en zayıfıdır. Bir kartal gibi pençeleri, bir aslan gibi güçlü çeneleri, bir kuş gibi kanadı yoktur. Bir tavşan gibi hızlı koşamaz. Bir sinekten bir arıdan bile acizdir. Bir balık gibi iyi yüzemez v.b…

Bir eşek sıpası annesinden doğar doğmaz ayaklarının üstündedir. Bir civciv yumurtadan çıkar çıkmaz annesinin peşindedir. Bu örnekleri çoğaltabiliriz. Ya insanoğlu, annesinden doğduktan sonra yıllarca annesine ve babasına bağımlıdır. İnsanoğlunun aklı olmasaydı, sosyal zekâsı olmasaydı yabani hayvanlara yem olur nesli tükenirdi.

     Şöyle bir düşünelim ilk evlilikler nasıl olmuş, hangi zorunluluklardan doğmuş. İnsanoğlu cinselliği bir yolla yaşar ama ilk aile oluşumun temel nedenini bilim adamları “insanoğlunun acizliğine, bakıma, korumaya, sosyal ilişkiye ihtiyaç duymasına bağlıyorlar. Çocuk doğuran bir anne uzun süre çocuğuna bakmak emzirmek zorundadır. Anne ve bebeğe yardımcı olacak onları koruyacak besleyecek birine ihtiyaç vardır, bu görevi de baba yaparak: bir aile oluşumunun temeli atılmıştır.

     Öyle ya, T.Hobbes insan insanın kurdudur demekle ne demek istemiştir. Şöyle bir düşünelim ülkemizde yasalar olmasa, her insan kendi başına buyruk olsa ne olur… Ne mi olur, gücü yeten, gücü yetene olur. Bugün bazı durumlarda bazı ülkelerde olduğu gibi güçlü olanlar hep haklı olurlar, bir kısım insanlar da köle olurlar…

Bugün insanlar birbirine kıyıyor, birbirlerini öldürmek için son teknoloji silahlar üretiyorsa, insanlar birbirinin kurdu olmaya devam ediyor…

     İlk devlet oluşumun temel felsefesi insanoğlunun kendini koruma refleksidir. Bir toplum sözleşmesiyle kendini tehlikelere, haksızlıklara karşı koruması için iradesini devlet kurumuna vermiştir. İnsanoğlunun iradesiyle oluşan Devlet olgusu süreç içinde despotlaşmış, diktatörleşmiş yine zarar gören insanoğlu olmuş. İnsanoğlu insanoğlunun kurdu olmaya devam etmiş. Yasaları yapanlar da, yasaları hep kendi çıkarları doğrultusunda yapıyorsa, yine toplumsal sözleşmeye aykırı olarak ezilen yine insanlar olmuyor mu? Tarih boyunca yaşadığımız katliam derecesindeki savaşları yine insanoğlu yapmadı mı? Ölen de öldüren insan değil mi ?  İnsan doğası gereği iyi olsa bu durumlar yaşanır mıydı? Asıl sorgulanması gereken belki de iyi nedir, kötü nedir olmalıdır. Bu arada devreye insanoğlunun fizyolojik ihtiyaçları, refleksleri, korkuları, tepkileri, kendini koruma içgüdüleri devreye giriyor. Eğitim nasıl, ne şekilde tüm bunları değiştirebilir. İşte tartışılması gereken en önemli konuda budur…

     Şimdi siz bu tartışmanın neresindesiniz. İnsan doğası gereği iyi midir? Yoksa kötü müdür? Ya da hem iyi hem de kötü müdür?

 
Toplam blog
: 1410
: 1053
Kayıt tarihi
: 04.11.06
 
 

Emekli öğretmenim ve  emeklemeye devam ediyorum.  Emeklilik yaşamın sonu değil, yaşama yeni amaçl..