Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Kasım '13

 
Kategori
Bilim
 

İnsan evrenin en üstün canlısı mı?

İnsan evrenin en üstün canlısı mı?
 

İnsan ancak aklının alabildiği kadarını kabul edebiliyor. Ancak aklın alabildiğinin görünür olanla sınırlı olması gibi de çok ciddi bir algı kısıtlaması söz konusu. Öyle ki uçsuz bucaksız bir evrende küçücük bir gezegen olan Dünya, sayıları milyarlarla ifade edebilecek galaksiler arasında tek bir galaksinin mensubu. O da Samanyolu… Kaldı ki bu galaksinin içindeki pek çok gezegen daha keşfedilmedi bile.

Şu durumda gayet kendinden emin bir şekilde “uzayda canlıların yaşamasına uygun tek gezegen Dünya’dır. İnsan da evrenin en üstün varlığıdır” çıkarımında bulunmak başlı başına bir psikolojik sorunu işaret edebilir. Çünkü insan kendinden daha üstün başka canlıların var olabileceğini bir türlü kabul edemez. Aslında bunun olmasında çok önemli başka bir olgu var. O da din… Tüm dinler yaratıcı varlığın insanı evrenin üstün varlığı olarak gösterir. Peki… Ya bu yaratılan insan ya da adına ne denirse evrenin başka gezegenlerinde de mevcutsa? İşte bu noktada da devreye kibir giriyor. “Hayır… Tanrı bizden söz ediyor.”

Ancak Dünya tarihinde özellikle antik dönemlerde pek çok sır gizli… Irak Ulusal Müze’sinde tutulan 2000 yıl öncesine ait bir pilin olduğunu biliyor musunuz? Dönemin insanları bu pili kullanarak elektrik üretmiş ve pek çok antik makinenin çalışmasını bu yolla sağlamıştır. Mısır Piramitleri’nin bir enerji santrali olarak kullanıldığına dair bulgulara bile rastlanıyor. Hidrojen gazı elde edip bu gazla manyetik alan oluşturacak dehlizlerle Mısırlıların enerji ürettiği söyleniyor. Peki, bu teknolojiyi nereden öğrendiler?

Bu muammayı nasıl çözeriz ‘ben’ merkezli anlayışla?

Geçtiğimiz yüzyılın bazı ilginç olaylarından da bahsetmekte fayda var.

Los Angeles… 16 Şubat 1942… Tarihe Los Angeles Savaşı olarak geçen, ancak Amerikan resmi tarihinde bilinçli olarak unutturulmaya çalışılan bir olay yaşandı. Tanımlanamayan uçan bir cisim şehrin üzerinde belirdi. Radarlarda görünmesiyle birlikte ordu acil alarma geçti. “Alarm, alarm… Bu bir tatbikat değildir!”

Bunun üzerine cismin üzerine ışık tutularak çok sayıda ateş açıldı. Cisim vurulamadı. Ve ortadan kayboldu. Pek çok sivilin ölümüne neden olan bu muharebe Amerikan basınında da geniş yer buldu. Yıllarca UFO denen bu cisimler pek çok kez gözlendi. 1947’de Roswell’de düşen UFO ve uzaylı otopsisi görüntüleriyle daha da alevlenen tartışmalar ve de pek çok sivilin Dünya dışı varlıklarla yakın temasları, ‘süper güç’ Amerika’nın otoritesini sarsmaktaydı. Ve sonunda Amerikan yönetimi ulusal güvenlik yasasını çıkardı. Bu yasa sayesinde UFO ve uzaylılarla ilgili araştırmalar ve bilgiler gizli tutuldu.

Peki, neden artık gelmiyorlar? Bunun çeşitli sebepleri olabilir. Ama ben gelmediklerini düşünmüyorum. Eğer geliyorlarsa artık eski model yöntemler kullanmıyorlar. Yani artık sık sık gökyüzünde belirmiyorlar. Daha gelişmiş teknolojilerle bu seyahatlerine çıkıyorlar. Ve artık belki de pek çok alanda hayatlarımızın içinde yaşam sürüyorlar.

Netice itibariyle evrende yalnız olduğumuz düşüncesi, bu uçsuz bucaksızlık içinde çok anlamlı değil… Bu kadar tarihi bulgu varsa ve tüm Dünya iktidarları, dinlerin ruhani liderleri inkâr ve gizlemeyi tercih ediyorsa yani bir açıklama getirmek yerine yok sayıyorlarsa şüphe de taze kalıyor haliyle. Tüm ezberleri bozacak bu gerçek açığa çıkarsa tüm iktidarları sarsılacak. ‘Üstünlükleri’ zarar görecek.

Evet, bir yerlerde başka gelişmiş uygarlıklar var. Ve belki de o uygarlıkların görevi Dünya insanının da gelişmesini sağlamak… Belki de kimileri iyi niyetli değil… Kim bilir? Belki de bu gezegen bir oyun makinesidir.

http://www.twitter.com/dgnozcn

 
Toplam blog
: 87
: 1141
Kayıt tarihi
: 28.11.12
 
 

Uludağ Üniversitesi İktisat bölümü mezunuyum. Ancak dört yıldır müzikle uğraşmaktayım. Trompet ça..