Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Mayıs '08

 
Kategori
Deneme
 

İnsan hakkı yeme insan ahı alma

İnsan hakkı yeme insan ahı alma
 

İnsan hakkı yeme insan ahı alma
Hakkımı yiyen babamda olsa affetmem.

Sen biliyor musun onun beş yaşında bir kazı var. Senin kızınla aynı yaşta. Şimdi onlar yeni yeni bilinçleniyorlar değil mi? Anlamaya öğrenmeye başlıyorlar.

Minik Ayşe Suyu gördüm geçen ninesinin elinden tutmuş bakkala gidiyordu. Başar ayağındaki ayakkabıdan, üstündeki kıyafetten bahsetmeyeceğim. Senin kızının kıyafetleriyle karşılaştırmayacağım. İstesem de yapamam zaten. Başaramam.

O güzel saçlarını ninesi güzelce örmüş sapsarı altın gibi ışıl ışıl saçları var hem yürüyor hem de bir taraftan saçının örüsünü açmaya, kafasını sıkan tokadan kurtulmaya çalışıyordu. Usulca yanlarına yaklaştım birlikte bakkala girdik. Üç ekmek bir şişe süt, bakkal amca veresiye defterini çıkarttı ve yazdı. Ekmeği ve sütü normal fiyatından iki yüz Lira daha fazla yazdı. Deftere dalmışım hesap yapıyordum. Bakkal amcanım bu gariban aileden ayda edeceği karı hesaplıyordum. O sırada Ayşe Suyun ağlamasıyla kendime geldim bir taraftan da bakkal amca “siz ne arzu etmiştiniz” dedi. Ayşe Su çikolata istiyordu. Her çocuk gibi o da çikolatayı çok seviyordu. Ninesi Ayşe Suyu kandırmaya çalışıyordu “akşam annene söyleriz o alır kızım hadi evimize gidelim” diye…

Ninesiyle birlikte bakkaldan çıktılar.

Ben arkalarından baka kalmışım yine bakkal amcanın sesiyle irkildim

— Siz ne arz etmiştiniz. Bunlar hep böyle kusura bakmayın efendim.

Hiç sesimi çıkarmadan,

Önce üç ekmek sonra bir şişe süt istedim. Bana ikisini de Ayşe’nin ninesine verdiği fiyattan değil iki yüzer Lira eksik verdi.

—Ama az önce teyzenin hesabına daha fazla yazdınız.

Aldığım cevap,

— Onlara veresiye veriyorum hanımefendi zaten paramı da zamanında ödeyemiyorlar.

( Bencil, yalan ve hain dünya. Düşene bir tekme daha attıran dünya )

Ayşe Suyun sesi adeta mahalleyi inletiyordu. Elime bir kaç tane çikolata birkaç paket bisküvi aldığım gibi yanlarına koştum. Ayşe suyun o minicik yaşlı gözleri o bakışı boncuk boncuk gözyaşları ondan da ziyade ninesinin yaşlı gözleri…

Öğreniyorum ki Ayşe’nin ninesinin ismide Ayşe’ymiş. Ayşe suya nenesi Ayşe teyzenin ismini koymuşlar. Ayşe nine beni evlerine davet etti.

— Bir kuru çayım var gel onu tat yavrum.

Sen hiç misafirine çay ikram ederken başın önünde utanarak ettin mi ?

Ayşe teyzeyle epey sohbet ettik. Laf lafı açtıkça ben daha hüzünlenmeye hüzünlenen gözlerimi saklamaya özen gösterdim. O evi üç kişi paylaşıyorlardı. Ayşe suyun annesi Hatice (Ayşe nine resmini gösterdi) nur yüzlü Hatice, onun çalıştığı kazandığıyla geçiniyorlardı kıt kanaat. Hatice altı yıldır bir firmada çalışıyordu Ayşe suyu dünyaya getirip annesinin kucağına bırakmıştı. Öğreniyorum ki beş kuruş paraya sigortasız çalışıyormuş.

—Ah ah yavrum Ali amcan dünyada olacaktı ki şimdi.

Artık kendimi tutamıyorum Ayşe teyze ağlıyor ben ağlıyordum. Küçük Ayşe mi onun hiçbir şeyden haberi yoktu annesinin yaptığı bezden bebekle gözleri düğmeden bebekle oynuyordu.

Senin kızının hiç bez bebeği oldu mu? Olmuştur ama gözleri düğmeden olanı olmamıştır. Elini hiç vicdanına koydun mu? Gözlerin sulandı mı, yanakların ıslandı mı? Demiyorum ıslanmaz biliyorum. Bir kuru ekmek paylaştın mı biriyle?
Ayşe nineden, küçük Ayşe’nin babasını trafik kazasında kaybettiklerini öğrendim.
Evine ekmek parası getirmek için şehir şehir geziyormuş. Ahmet şehirlerarası otobüs şoförüymüş. Ayşe sine bir kuru ekmek birde çikolata alabilmek için kızının ve ailesinin ihtiyaçlarını karşılaya bilmek adına günlerce ailesinden uzak bir güvencesi (sigorta )olmadan çalışıp duruyormuş. İşte yine bir sabah birlikte kahvaltı yapmış helalleşmişler ve yola koyulmuş ne mi olmuş gidiş o gidiş…
Ayşe nine anlattıkça içim ezilerek dinliyordum. Onların hiç mi güzel anıları yok tu? Vardı elbet.

—Geçenlerde karşı komşu kızına olmayanları getirdi Ayşe’yi görme yavrum bir sevindi bir sevindi.

......

Para insanlara acımasızlık, gaddarlık, hak yeme özgürlüğü ( sizce özgürlük ya) veriyorsa olmaz olsun. Aynı durumda sen olsan diyeceğim ama nafile boşa demiş olurum insan hakkı tüketmekten sırtın yere gelmez senin. (Ne demek istediğimi elbette anladınız)

Şimdi benim bu anlattıklarım sana ders mi oldu yoksa bir kulağından girip Bolu tüneli gibi olan iki kulağının arasından geçip diğer kulağından da çıktımı.

Gel gör ki insanın hakkının yendiği, insanların üç kuruşa güvencesiz çalışabildiği, çalışmak zorunda olduğu bu ülkede bir de her ailenin üç çocuk yapmasını söylemiyor mu devlet büyükleri. İşte o zaman aklımı yitiriyorum. İnsanlar evlatlarına süt alamazken bir çocuğun rızkını çıkaramazken üç çocuk…

 
Toplam blog
: 74
: 709
Kayıt tarihi
: 17.03.08
 
 

1984 Ankara doğumluyum aslen Sivaslıyım. Medikal, tekstil dallarında çalıştım şimdi ise asistanlı..