Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Aralık '10

 
Kategori
Güncel
 

İnsan hakları! Yere batsın böyle ileri demokrasi.

İnsan hakları! Yere batsın böyle ileri demokrasi.
 

Zavallım! Keçileri kaçmış!


10 Aralık 2010

Demokrasi temeline dayanmayan siyasi rejimlerde insan haklarının en ağır biçimde ayaklar altına alınması çok normaldir.

İnsan hakları dünya gündeminde yoğun bir şekilde dile getirilse de maalesef dünyanın her tarafında üzerinde titizlikle durulan bir kavram olmaktan çok uzaktır.

En uygar ülkelerde dahi, belli bloklaşmalar içerisinde ve siyasi hesaplar insan hakları ihlallerinin görmezlikten gelinmesine yol açmaktadır.

İnsan hakları demokrasi rejiminin temel taşlarıdır denilir. Eşitlik, özgürlük güvenlik, refah ve düzen gibi birçok hayati gereksinimi kapsıyor.

Bugün ülkemizde ne yazık ki, bu hakların hiç birisi yoktur.

Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (TÜRK-İŞ) tarafından 23 yıldan bu yana aralıksız olarak her ay yapılan “açlık ve yoksulluk sınırı” araştırmasının sonuçlarına göre, Ekim 2010’de açlık sınırı 860, 18 lira ve yoksulluk sınırı 2.801, 88 lira olarak gerçekleşmiş.

Yapılan hesaplamaya temel olan gıda maddelerinin fiyatları market ve semt pazarları sürekli ve düzenli olarak dolaşılarak doğrudan tespit edilmiş.

Demek ki refah düzeyimiz Sn. Başbakan Erdoğan’ın söylediği gibi öyle 15 bin dolarlar filan değil, resmen refahsız, yoksul bir ülke konumundayız.

Eşitliğe gelince birilerinin çocukları boylarından büyük işlerle trilyoner oluyorlarken, diğerlerinin çocukları iş dahi bulamıyorlar. İşi olanlar da işlerinden atılıyorlar. Maaşlar arasında uçurumlar var.

Güvenliğimize gelince Allaha emanet sokaklara çıkıyoruz. Yankesicilik, cinayetler, tinerciler, hırsızlık ve PKK saldırıları (her ne kadar İstanbul’da şimdilik biraz yavaşlatılsa da)almış başını gidiyor. Demek ki can güvenliğimiz de yok.

Özgürlüğe gelince değerli sanatçımız Müjdat Gezen’in bir sözü geliyor aklıma.

''Aksi ispatlanana kadar herkesin suçlu ilan edildiğini söyleyerek şöyle demişti.''Çünkü görüyoruz ki önce suçlama yapılmıyor. Önce alıyorlar, sonradan nedenler açıklanıyor. Toplum olarak kimin, hangi nedenle tutuklandığını bilmiyoruz.

Evet, bu sözlerinde çok haklıdır bence de. Bir örnek vermek gerekirse, Ergenekon tutukluları ve bitmeyen davalar. Aylardır hatta yıllardır içerideler ve neden tutuklu oldukları yüzlerine okunmadı bile.

İşte böyle bir Türkiye’de yaşıyoruz ve sıkılmadan, yüzümüz kızarmadan, insan haklarından söz etmeye kalkıyoruz.

Bir referandum geçirdik, iktidar şu veya bu sebeple Evet oylarını aldı. Aldı da ne oldu acaba?

Güya 12 Eylül rejimini silecek ileri demokrasi getirecekti. Hani nerede o sözler vaatler?

200 kişilik bir protesto gösterisine bile izin verilmiyor. İki yüz kişilik bir öğrenci gurubuna neredeyse beş bin polis eşlik ediyor. Sonra da biber gazları, coplar havada uçuşurken yerlere düşen öğrenciler haince tekmeleniyorlar.

Al sana özgürlük!

Al sana protesto!

Başbakanı eleştirirsin ha! O zaman al sana sopa!

Biber gazından çocuk yerde kıvranıyor zaten. Acılar içerisindeki öğrenciye, üstüne üstlük, beş kişinin tekme mükâfatı.

Al sana Protesto, al!

*****

Yazıklar olsun! Hatta YUH olsun!

Bu tekmeler öylesine Allahtan korkmamacasına ki, bir kız öğrencinin karnındaki bebeği öldürecek kadar.

Sonra da başbakanımız televizyonlar karşısında aynen şöyle der.

“Protesto resmi bir haktır. Emniyet ise bu tür bir organizasyonun güvenliğini tesis etmekle mükelleftir. Ellerinde taşla sopayla domatesle yumurtalarla dolaşan gençlerle biz toplantı yapmayız. Bir ülkenin sorumluluğunun bilincine varmış gençlerle toplantı yaparız. Karşı düşünceye saygısı olmayan gençlerle neyi konuşacaksınız? Demokrasi katkıdır. Özgürlükler bu değildir. Bıçakla, taşla, sopayla kasaturayla değil.”

Kendisini dinlerken hayretler içerisinde kaldım. Hangi öğrencinin üzerinden bıçak, kasatura çıktı acaba?

Sn. Erdoğan maçlara giden bazı holiganlarla veya PKK yanlılarıyla karıştırdı zahir.

Dış ülkelere gidip gelmekten fazla yoruldu sanırım.

Dua edelim ki o gençler silah taşımıyorlar. Canı yanan kedi tırmalarmış derler. Çocukları öldüresiye dövecekler, onlar da kendileri koruyabilmek için ellerinde mahdut sayıda olan pankart sopaları ile kendilerini savunmaya kalmayacaklar.

Orada kaç pankart vardı? Kaç öğrenci ve polis vardı bir sayalım isterseniz.


Bir tek kaldırım taşı sökülmedi. Bir tek taş atanı görmedik.

Yazıktır, günahtır ya! Karşılıksız güç orantısı derler buna.

Gelelim diğer konuya;

Çocukların attığı yumurtalar veya domatesler ne zamandır silah sayılıyor acaba?

Çiçek mi atacaklardı?

Bu arada başbakan yardımcısı Sn.Bülent Arınç nasılsa vicdanının sesini dinleyerek doğru konuştu. Şahsım adına teşekkür ederim.

Ayrıca Milliyet yazarı Sn. Hasan Cemal’ in başbakana hitaben yazdığı şu cümleleri de çok sevdim.


Gençler eğer size karşıysa, sizin politikalarınızı beğenmiyorlarsa, hak ve özgürlükler konusunda daha fazlasını talep ediyorlarsa, seslerini özgürce yükseltmeleri ve sizi serbestçe eleştirmeleri gerekir.
Bunu anlayışla, bunu hoşgörüyle karşılayabildiğiniz ve buna duyarsız kalmadığınız ölçüde, Türkiye huzur ve istikrar sularına çekilir.
Yoksa gençlere polis copu ve dayağın layık görüldüğü bir düzene demokrasi adını koymak boş laftır.

Çocuklara kulak vermek gerekir Sn. Erdoğan. Sıkıntılarını dinlemek gerekir.

O çocukların babalarının sizin gibi Amerika’da onları okutacak arkadaşları yok. Bunu unutmayın lütfen.

İnsan hakları ile başladık, insan hakları ile bitireyim bari.

Bence İNSAN HAKLARI Türkiye’de ve dünyanın birçok ülkesinde sınıfta kalmıştır.

Sözde var ama ne yazık ki ÖZde yok.

Gün gelir bu hakları kapsayan kavram herkese lazım olur. Bunu da unutmamak gerekir.

Son olarak; İleri demokrasi dediğiniz buysa, yere batsın böyle ileri demokrasi..

 
Toplam blog
: 375
: 801
Kayıt tarihi
: 30.04.08
 
 

İstanbul Kadıköy doğumluyum. Herhangi bir menfaat grubuna bağlanmadan, açık fikirli, dürüst, önya..