Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Haziran '11

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

İnsan hiç öfkelenmez mi?

Zamanı gelince öfkeleniriz. Vaktinde ve mekânında kızmamızı bile çoğumuz doğru olduğunu bildiğimiz halde yanlış değerlendiririz. 

Hak edilen yerde mutlaka tepkimizi medeni olarak koymamız gerekmez mi? Tepki koymamız gerektiğinde veya insanın hakkını araması lüzumu doğunca çok öfkeli olduğunu mu anlatmış olur? 

Hayatta bazen öyle oluyor ki, ne kadar tatlı dil dökseniz de, boşa uğraşmış olduğunuzu anlıyorsunuz. Bunun üzerine de kızıyorsunuz, öfkenize hâkim olamıyorsunuz. 

Tatlı dilden anlamış olsaydı öfkelenecek miydiniz? 

Normla şartların gerektirdiği ikazı yaptığımızda bile çevremizde ki kişiler maalesef yanlış algılıyorlar ve hatalı mesaj veriyorlar. 

Bir kere toplum sizi öyle bilmiş. 

Doğru yapan fakat yanlış değerlendirilen kişiyi sevmeyebiliriz. Konuştukları, yaptıkları hoşumuza gitmeyebilir fakat gerçekleri ters yüzde etmemeliyiz. 

Nesnel ölçülerde yaptığı doğruysa o zaman doğru demeliyiz. 

Bizden beklenilen tepkiyi koyduğumuzda da beraber olduğumuz kişiler yalnız da bırakabilir. İnsan böyle mi yapar? Bu olur mu diyen kişilere bir de bakıyoruz ki sizin yanınız da değil. 

Çevremizde ki birçok kişi öfkelenmemizi yanlış anlarlar. 

Olayların içinde bire bir bulunmayanlar, bizim durumumuzda olduklarında öfkelenmeyeceklerini ima ederler. 

Fakat bizim yaşadıklarımızın yarısını bile yaşadıklarında tepkilerinden yanlarına varamayız. Bizi yanlış değerlendirmiş olanlar, biz seni şimdi anladık diye itiraf bile edebilirler. 

Sıkıntılı dönemlerde, ilklerde, herkesin bir kişinin üzerine yoğunlaştığı anlarda, öfkelenmemesi gereken kişinin işlerin ve baskının altında bulunduğunu düşünmediğimizden bu kişi niye öfkeleniyor diye de öfkelenmesini garipseriz. 

Bize bulunduğu sıkıntıları anlattığında da kendini çok germe der geçeriz. Sıkıntını paylaşalım deseydi o kişinin boşa öfkelenmediğini anlayacaktı. O zaman elini taşın altına sokmuş olacaktı. 

Bizim insanımız öğüt vermeyi çok sever. İşi yapalım denildiğinde mazereti çoktur. 

İnsanların içinde bulundukları ortamı düşünmeden, her konuda kızıyor diye de arkasından konuşuruz. 

Yanlışların düzeltilmesini isteyenler, yanlışta ısrar edenlere kibarca söyledikleri halde hatalarını düzeltmezlerse öfkelenmesi doğrudur. 

Bizler işin içinde olmadığımız hadiselerde yanlış değerlendirme yapabiliyoruz. İşin dışında olan kişilerin değerlendirmesini ölçü olarak kabul edersek yanılgıya düşeriz. 

Doğruyu eğri, eğriyi doğru biliriz. 

Hayatın içinden örnek verecek olursak, en çok yakındığımız, öfkelendiğimiz, kızdığımız olay günlük sıralarda öne geçme, sıraya girmedir. 

Sıra konusunda insanımız birbirine çok hiddetlenir. Yüzüne söyleyemediklerini arkasından derler. 

Hepimiz hakkaniyetten yana olmamamıza rağmen bir türlü nefsimize sıkıntı veren davranışları kendimize mubah görüyoruz. 

Daha önceden sıraya geçmişsek kimsenin önümüze sıraya geçmesini istemeyiz. Aslında sonradan gelen kişi kendini bilse öne geçmez. 

Öne geçerse arkadakiler haklı olarak konuşurlar. Arkaya sıraya geçmesi gerekirken öne geçti diye kavga bile eden olur. 

Fakat aynı konumda biz olursak sonradan gelir ve öndeki arkadaşımızla konuşuyor gibi yaparak başkalarının önüne geçersek, yapmış olduğumuz kötü davranışı uyanıklık kabul ederiz. 

Arkada olmamız gerekirken, öne geçen bize arkadan hakkı yenenler bize öfkelenmeyecek mi? Hele sıra kalabalıksa o zaman kimse sesini çıkarmayacak mı? 

Bunun gibi benzer olaylarda olduğu gibi tüm konuşmalarımızda, davranışlarımızda hep kendi penceremizden bakarız. 

Böyle olunca da birilerini öfkeli olarak nitelendiririz. Maksat insanların gardını kırmak olunca her fırsatı değerlendirmek gereği duyarız. 

Sınıfta ders anlatılırken veya problem çözülürken kimse konuşulmasını tasvip etmez fakat öğrenci konuşursa, ikaz ettiğini de, bir ben mi konuşuyorum olur? 

İş yerine geç gelen personelinize hafif yolu ikaz ederseniz size kızabilir. Ama siz ona kızmamalısınız. 

Öfkenin de yerinde uygulanması gerekir mi? Elbette. 

 
Toplam blog
: 375
: 678
Kayıt tarihi
: 12.07.08
 
 

Mehmet Şener 1964 doğumluyum, Burdur-Gölhisar'da yaşıyorum. Doğum yerim Burdur/Atınyayla . Lisans..