Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Aralık '07

 
Kategori
İlişkiler
 

İnsan İlişkilerimiz... (2)

İnsan İlişkilerimiz... (2)
 

İnsan ilişkileri gibi narin bir çiçek, yersiz bir temasta hemen kararır ve solar...


Bir sesin yanına bir ses gelince

Bir kelimenin yanına bir kelime gelince

Bir insanın yanına bir insan gelince

Büyürler, büyürler, büyürler

Ölümden önce.

Özdemir ASAF

Aşk, sevgi ve insan ilişkileri alanında o derin ve diyalektik mantık ilişkileri ile devrik cümlelerinin müthiş dansını ustaca sentezleyen bu unutulmaz şairimizin dizeleri ile bizleri olabildiğince büyütebileceği saptanan insan ilişkilerimizin o ölçülemez derinliğinin sadece bir yazıya sığdırılamayacağını hissettim ve yenisine başladım. Sizlerle yine burada paylaşmak üzere...

Yazının ilk bölümü için bkz.: http://blog.milliyet.com.tr/insan-iliskilerimiz--nadide-ciceklerimiz/Blog/?BlogNo=79522 ))   )  

Bu konudaki bir önceki yazımda, insanlar evreninde tıpkı birer gezegen gibi “…kendi atmosferi, kendi gerçekleri içinde, kendi çiçekleri ve gizli yeraltı servetleriyle keşfedilmeye, anlaşılmaya değer olan…” öznemiz insan, Divan Edebiyatının ünlü usta şairi Şeyh Galip’in (D.1757-Ö.1799)  “…Kendine hoşca bak; alemin özüsün sen / Varlıkların gözbebeği olan / İnsansın sen…” diyen dizelerinde son derece veciz bir şekilde yer alıyor. İnsanoğlu yalnız başına kaldığı ve iç dünyasının o nelerle karşılaşabileceğini başlangıçta tam olarak bilemediği derinliklerine daldığında (ki bu anlar, onlarla ilişkilerinizi korumak adına yanınıza başkalarını almamanız gereken anlardır) ve “Ben yalnız başına hiç kimseyim” dediğinde, Şeyh Galip’ten Mevlana’ya insanlığa, dünyaya ve evrene aynı gözlerle bakma noktasına yaklaşıyor. Bu örneklerden meramım, insanoğlunun günümüzün yapay ve geçici mutluluklar içeren tüketim ve karşılıklı çıkar ilişkileri bağlamında hissettiği o derin yabancılaşma ve “hiç” lik dünyasından sıyrılıp sağlıklı insan ilişkilerine yönelebilmesi için, önce kendi içine yoğun ve derin bir yolculuk yapıp, kendisiyle sıkı bir yüzleşme sonrası aklanarak diğer insanların karşısına çıkması gerekliliğine olan kişisel inancımdır.

Peki, bu süreci tamamladık diyelim, sonrasında diğer insanlarla ilişkilerimizde –yine bu konu ile ilgili bir önceki yazımda değindiğim- o “….dayanaksız, yüzeysel ve afaki tanışmaların yol açabileceği ağır yarala(n)ma hallerini…” nasıl önleyebileceğiz. Arthur Schopenhauer’i anlatan bir kitaptaydı, orada bu konuda hoşuma giden bir tanımlama vardı. Deniyordu ki, ”…kirpiler soğuk günlerde üşümemek için birbirlerine yaklaşırlar, ama çok yaklaşırlarsa dikenleri birbirine batar, uzaklaşırlarsa da üşürler. Bu durum nedeniyle kirpiler aralarında öyle bir uzaklık bırakırlar ki, ne üşürler ne de canları yanar. İşte bu aralığa nezaket denir.” Bu tanımı insanlara uyarlayıp “İşte bu aralığa insan ilişkileri denir.” şeklinde değiştirmek, bu bağlamda yadırganmamalı diye düşünüyorum. Hem birbirimizin canını yakmadığımız, hem de birbirimizi sıcak tutup, yaşamın hepimiz için yaşamsal olan o ısısını paylaştığımız o denge noktasını bulduğumuz an, mutlu olabiliyoruz. Tersi durumlarda ilişkilerimize ve başkalarına zarar veriyor ve bunun doğal sonucu olarak da yalnızlaşabiliyoruz.

Son olarak bu denge noktasının bulunmasında iki büyülü tümcenin ; “…Teşekkür ederim…” ve “…Özür dilerim…” diyebilmenin ve dört büyülü kavramın yani “barış, vefa , sevgi ve umut”un çok kritik yerleri olduğunu belirtmeden geçemeyeceğim. Gerçi teşekkür etmeyi unutmuşsak özür dileyerek, aramızdaki barış, vefa ve sevgi mumları çeşitli nedenlerle sönmüş olsa da “umut mumu” ile onları tekrar yakabilmemiz olanaklıdır.Bunu da unutmamak gerek.

Ve bu alanda son söz hiç dinmeyen umutlarımla, herkese teşekkür ederim.

İ.Ersin KABAOĞLU,

14 / Aralık / 2007, Ankara

 
Toplam blog
: 366
: 2333
Kayıt tarihi
: 05.10.07
 
 

Samsun/Ladik doğumluyum. Çocukluğum ve ilk gençlik yıllarım babamın görevi gereği ülkemizin Orta ..