Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Mayıs '13

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

İnsan kendini yeniden yaratabilir; ancak bunun için önce fabrika ayarlarına dönülmesi gerekir

İnsan kendini yeniden yaratabilir; ancak bunun için önce fabrika ayarlarına dönülmesi gerekir
 

İnsan değişemez deniyor ya ben değişebileceğini iddia ediyorum. Ama aslında kastettiğim şeye değişme denemez; gitmiş kaybolmuş, kaybolduğu yere geri dönecek.

Peki, bir insan kendini ne kadar değiştirebilir? Şimdi doğumundan sonra belli süre hayat yaşamış kişi için iki türlü değişme var: Önce ilk haline gelecek. Sonra kendinde istediği değişimleri yaratacak. İlkinde sınır var, bebekliğinizdeki saflığınıza ulaştığınız zaman fabrika ayarlarına dönmüş oluyorsunuz. İkincisinde sınır yok, değiş değişebildiğin kadar.

Zaten değişmişiz ve yaşadıkça değişiyoruz; bizim derdimiz ne? Hiçbirimiz halimizi beğenmiyoruz; keşke şöyle olsaydım demeyeceğimiz bir değişim lazım bize. Bunu da CD’lerimizi boşaltmadan/yenilemeden, fabrika ayarlarına dönmeden yapamıyoruz. Keşke bunu kolayca sağlayan bir meditasyon tekniği olsaydı. Ya da ölüp yeniden dünyaya gelebilseydik.

Görüldüğü gibi ileriye doğru giderek değişemiyorsunuz. Çünkü CD’lerimiz dolu, çizilmiş, bozuk, istemediğimiz bilgiler yüklü; üzerine kayıt yapamıyoruz, beynimizde pilav kazanları dolu, hala bulgur pilavının tarifini sarıyor makara. CD’lerimizi yenilemek kolay değil. DVD değil ki bu kaldırıp atıp yenisini takasın. Beynindeki CD’yi atmak için kafanı da atman lazım. Ayrıca bidondaki su değil ki içini boşaltasın. En iyisi Tanrı’nın sizi yeniden yaratması. Beynimiz Alibeyköy çöplüğü gibi, her şey dolmuş. Geçmiş hayatımızla ilgili algılar, düşünceler, anılar, korkular, hayaller, acılar… Sağlıklı düşünemiyoruz. Ya da diyorum ki kafamızı bir yere çarpıp hafızamızı kaybetsek işe yarar mı acaba.

Çoğumuz kafamızın içinde saman çuvalları şeklinde işe yaramaz bilgi yığınları dolu iken bu şekilde devam edemeyiz. Bize bir arınma, temizlenme, boşalma gerekiyor. Keşke banyo yapınca içimiz de temizlense. Bazılarının önerdiği müzik, zikir, dine yönelme gibi şeyler içki içmek gibi sadece uyuşturma sağlıyor; ayılınca devam. Din bir hayat şeklidir, hasta tedavi yöntemi değil. Ayrıca uyumak için müzik mi dinlenirmiş. Bunları önerenler bilgisiz, aciz hatta beyinlerinde sorun olan insanlar. Çözümlerimiz bilimsel olmalı, çoğu derin düşünme teknikleri ile az da olsa bu konuda bir başarı sağlanabilir. Bu arada meditasyon zikir değildir. Çünkü zikir aynı şeyi tekrar etmektir. Hu hu Allah büyük, Allah büyük! Meditasyonda ise değişen, değiştirilebilen derin düşünme teknikleri belki beynin boşalmasını sağlayabilir.

Sağlıklı düşünemeyişimiz, yeteneklerimizi geliştiremeyişimiz hatta kavgacı, huysuz, psikolojik oluşumuz da beynimizin lüzumsuz şeylerle dolu olması nedeniyle. Yaşamış, içimize atmışız, üstelik beyinin silicisi de yok. Unutma yavaş işliyor. Ve zaten asıl unutmamız gerekenleri değil, önemsiz şeyleri unutuyoruz. Oysa güncelliğini kaybeden bilgiler hafızamızdan silinmeli. Çocuktum, kızgınlık anında babam beni dereye fırlatmıştı. Adam Allah rahmet eylesin iyi adamdı. Yani hoş bir anı değil. Hatırladıkça hem ona saygım azalıyor hem de eziklik hissediyorum. Nolur ki böyle anılar beynimizden silinse, güzel anılar kalsa.

 

 
Toplam blog
: 6332
: 653
Kayıt tarihi
: 21.09.08
 
 

Sadece sayfalarda kalan yazılar şaheser olsalar bile önemsiz ve anlamsızdır. İnsanlara ulaşan ve ..