Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Ekim '13

 
Kategori
Söyleşi
 

İnsan ne yaparsa yapsın işini sevmeli

İnsan ne yaparsa yapsın işini sevmeli
 

Lefkoşa Belediye Tiyatrosu 'ADA' oyunu. Oyuncular: Özgür Okyat & Döndü Özata oyundan bir sahne


İsmihan YORGANCI

Lefkoşa Belediyesinin düzenlediği 11. Kıbrıs Tiyatro Festivali yaşandı ve bitti. Bu festivalde Lefkoşa Belediye Tiyatrosu ‘ADA’ oyununu sahneye koydu. ‘Ada’ oyunu Lefkoşa Belediye Tiyatrosu’nun sezon oyunu aynı zamanda. Kasım ayında her Cuma-Cumartesi seyircisi ile buluşmaya devam edecek. Oyunun karakterlerini canlandıran iki kadın; Özgür Oktay ve Döndü Özata. Oyunun yazarı Athol Fugard, oyunun karakterlerini erkek olarak yazdı ancak Yaşar Ersoy’un uyarlaması ile oyun iki kadın olarak sahnede can buldu. Radyo Havadis’te ‘Herkesin Bir Hikayesi Var’ adlı programa konuk olan Özgür Oktay ve Döndü Özata Radyo Havadis dinleyicilerine kendi hikayelerini anlattılar. Onlar için Ada oyunu ne idi? Şimdi ne oldu? Kendi hikayesinin anne karnında başladığını anlatan Refikoğlu ailesinin kızı Özgür Oktay’a karşın Döndü Özata uzunca bir süre, içinde yaşadığı topluma karşı mesleği adına mücadele verdiğini anlattı.  Oktay, nasıl bir tiyatro sorusu üzerine; ‘Lefkoşa Belediye Tiyatrosu gibi sözü olan, duruşu olan bir tiyatro’ istediğini dile getirirken. Özata, ülke tiyatro sanatı için Kıbrıs Türk Devlet Tiyatroları’nın 1999 yılından beridir yanık olan binasının yerine konması için çağrı yaptı ve ‘memlekete, sanatsal anlamda çok sağlıklı koşullarda kullanıla bilecek sahneler yapılması gerekir.’ Dedi.

Anne Karnında, Tiyatroda Başladı Benim Hikâyem

ÖZGÜR OKTAY: Anne karnında başladı benim hikâyem. Benim kendimi var ettiğim yer tiyatro olduğu için bunun üzerinden konuşmak istiyorum. Anne karnında tiyatroda başladı benim hikâyem. Tiyatroda büyüdü Anne karnında gelişti, sonra doğdu. Bebeklik dönemini geçti. Çocukluk dönemini yaşadı. Genç kızlık dönemini yaşadı ve sonra okul dönemine geldi. Bu dönem içerisinde tabii ki çok güzel anılarım oldu. Kendimi tiyatro açısından geliştirme fırsatım oldu. Daha farkında olarak mesleğime başlama fırsatım oldu. Sonrasında konservatuar hayatımda, mezun olup geldikten sonra da bu devam etti. Profesyonel anlamda oyun oynamaya başladım. Ve evlendim. Çocuklarım oldu.  Çocuklarım olduktan sonra tabii ki, işler daha da zorlaşmaya başladı. Biliyorsunuz; kadın olarak daha zordur, çalışan bir insan olarak, mesleki açıdan tabii ki zorlandığım zamanlar oldu. Ama her zaman şunu söylerim insan mesleğini sevmeli. Her ne olursa olsun. İsterse sekreter olsun. İsterse mühendis olsun, isterse mimar olsun hangi meslekten olursa olsun. İnsan mesleğini severse her şeyin üstesinden gelir. Bunun için mücadele eder. Bunun için direnir ve bu şekilde başarıya ulaşır. Her konuda bu böyledir. Ev hanımı da olsa, evini sevmesi gerekir. Çocuklarını sevmesi gerekir. Kocasını sevmesi gerekir. Evini sevmesi gerekir ki bir şeylerle baş edebilsin. Ben böyle düşünüyorum. Bu da benim naçizane hikâyem.

Utangaçlığımı Yenmek İçin Lisede Tiyatroya Başladım

DÖNDÜ ÖZATA:Önce sevmeli… Mesleğini, işini seven insan, ne iş yapıyorsa yapsın gerçekten, yaşamında karşılaştığı sorunları çözebilmesi açısından çok kolay hale dönüşür. Hayata karşı kendine dair, topluma dair daha verimli insan modeline gelir, işini severse eğer. Ben, çok utangaç ve çekingen bir yapıya sahip olduğum için bu utangaçlığımı atabileyim diye lise iki yıllarında, tiyatro koluna katıldım. Orada çok değerli hocamız, çok sevdiğim Deniz Çakır ile tanıştık. İyi ki tanışmışız. Ve ben onun öğrencisiyim. Ve beni konservatuara Deniz Çakır hazırladı. Biz o yıllarda Kıbrıs Türk Devlet Tiyatrosu’nda bir çocuk oyununda rol aldık. Profesyonel bir tiyatroda rol almak bizim için dünyanın en büyük işiydi.

Utanırlardı Benim Tiyatro Okuyor Olmamdan

DÖNDÜ ÖZATA:Ben 1974 sonrası Adana göçmeni, Ulukuşla köyünde yaşayan bir ailenin kızıyım. Kıbrıs’ta doğdum, büyüdüm... Benim doğduğum köyde tiyatro, sanat anlaşılabilir bir yer değildi. Ben konservatuarı sınavlarını kazandığımda ailem çok üzülmüştü. Başka bir okula gitmem için dualar ederlerdi. Ve utanırlardı benim tiyatro okuyor olmamdan. Çünkü sonunda ne olacağımı hep merak ettiler. Öğretmen mi olacaktım? Ne olacaktım sonunda? Çünkü bilinen bir meslek değil. Doktor değil… Avukat değil… Öğretmen değil. Sonunda gerçekten ne olacaktım ben acaba? Benim hayatımda bu kişi olarak gelişmemde çok etkili bir dönemdir. Kendi ayakları üzerinde durabilen, mücadele veren çünkü ben bu işi gerçekten seviyorum. Sahnede olmak istiyorum gerçekten. Ben bunun için çok bedel ödedim. Mücadele ettim. Nerdeyse tüm köye karşı mücadele ettim… Okulu bitirip geldikten sonra profesyonel olarak çalışmaya başladım. Ve yavaş yavaş o köyden tiyatro izleyicisi oluştu. Şu anda bu hikâyemden en çok gurur duyduğum noktalardan biridir; şu anda bir tiyatro izleyicisi oluştu Ulukışla köyünde.

Döndü’ye Güzel Şeyler Yüklemeye Karar Verdim

DÖNDÜ ÖZATA:İlk ve ortaokulda, teneffüslerde dahi adım söylensin istemezdim. Sınıf içerisinde, o derste iyi olmuş olsam bile, adımın söylenmesinden hep rahatsızlık duymuşumdur. Çükü herkes gülerdi. Döndü, ne demek? Komik, gelirdi insanlara. Ve ben kızarırdım, bozarırdım ve bildiğim şeyleri de söyleyemezdim artık… Ve akabinde, insanın yaşamında bunlar meğer çok önemliymiş. Öncelikle gerçekten o ad, o ada iyi bir şeyler katmak… Bu isim ne olursa olsun. Ben Döndü adına,  Döndü’ye güzel şeyler yüklemeye karar verdim. Döndü’ye iyi şeyler yüklüyorum. Döndü’yü önce ben seviyorum. Döndü adı şans anlamını taşır. Annem ve babam erkek evlatları olsun istiyorlarmış. Ve şansları dönsün, benden sonra bir erkek evlatları olsun diye bana Döndü adını koymuşlar. Gerçekten de oldu. Öncelikle annemle babamın duaları kabul olmuş ve şans anlamı taşır adım.  Ve ben bu ada mesleğimle, işimle, kimliğimle, kişiliğimle güzel şeyler katma yolundayım.

Çocuk Aklıyla ‘Özgür’ Demeye Çekinirdim

ÖZGÜR OKTAY:Ben küçüktüm. İsmimi sordukları zaman, bazen o, çocuk aklıyla özgür demeye çekinirdim. Neden? Çünkü genelde özgür ismi erkeklere verildiği için Özgür, denildiği zaman özgür bey denir normalde. Öyle olduğu için hep bir tedirginlik duyardım. Özgür: Özgül de değil bu. Özgür bu… Telefonda falan mesela, özgür beyle görüşecektik. Hayır! ben özgür hanım. Hanım yani. Benim O. Diye hikâyelerim olmuştur benim de ismimle ilgili…

‘Ada’ Oyunu Kasım Ayından İtibaren Devam Edecek

ÖZGÜR OKTAY:Oyunumuz devam edecek tabii ki. Festivalde oynadık. Çok güzel tepkiler aldık. Çok güzel bir iş kotardık. Bu oyun Kasım ayından itibaren her cuma-cumartesi devam edecek. Seyircisi ile buluşacak. Ada oyunu bizi çok heyecanlandıran bir oyun oldu. Ben on iki yaşımdaydım ada oyununu izlediğim zaman. Osman Alkaş, Erol Refikoğlu tarafından oynanmıştı. Taa.. o zamandan beri beni çok etkileyen, bana ‘erkek olsaydım keşke’ dedirten bir oyun olmuştu. Yaşar abiden bunu duyduğum zaman gerçekten çok heyecanlanmıştım. Hem heyecanlandım. Aynı zamanda da çok korktum. Çünkü çok zor bir oyun ‘Ada’ oyunu. İki kişi olmasından dolayı zor… Hem de o kadar çok duygu barındıran, çok zor bir oyun. Ama bunun yanında biz çok özveriyle çok zor koşullarda çalıştık. Ama çok uyumlu, çok iyi kotarılan bir oyun oldu bizim için.

DÖNDÜ ÖZATA:Yaşar Ersoy’la, Yaşar ağabeyimizle çalışmak Özgür’ün de söylediği gibi böyle bir projeyi duyduğumuzda korktuk. Başarmak istedik. Zor koşularda bir de bildiğiniz gibi Belediyenin son zamanlarda yaşadığı, geçirdiği sıkıntılı zamanları. Maaş almadan, ödenmeden… Böyle bir sıkıntılı bir süreç var. Bunlarında aşılacağına da inanırız ayrıca. Ama artık bir yerde bunlar hiçbir şey çünkü senin varoluşun, yaptığın işle gerçekleştirirsin bunu. Hele ki seyirciyle buluşmak, sahne, bu anlamda daha da büyük sorumluluklar yükler bizlere. Bu anlamda hem yaz sıcağı, hem belediyenin sorunlarına rağmen, büyük bir tutkuyla ve inançla çalıştık ve kotardık bu işi. Şunu söylemek isterim ayrıca; Yaşar Ersoy ile çalışmak bir oyuncu için çok değerli bir şey gerçekten. Bir oyuncuyu, bir insanı çok zenginleştiren bir şeydir yani. Yaşar ağabeyle yaşanılan her an, konuşulan her dakika, bir ders gibi gerçekten. Bunu özellikle söylemek isterim.  O yüzden, bu oyunda Yaşar ağabeyinin ve tüm arkadaşların emeğine, yüreğine sağlık. Çok güzel tepkiler aldık çükü.

Ada Oyununda Ülkesinin Özgürlüğü İçin Direnen İki İnsanın Hikâyesini Anlatır

DÖNDÜ ÖZATA:Ada oyununda, ülkesinin bağımsızlığı ve özgürlüğü için direnen, onurlu duran, mücadele veren iki kadının hikâyesi anlatılır. Bu iki kadın Onurlu durdukları için… Mücadele ettikleri için hapse mahkûm edilirler. Ve bu hapishanenin içinde artık tutunacak dalları birbirleridir. Özgürlüğe olan özlemleri anlatılır. Yaşama dair, duruşları, nasıl durmaları gerektiği anlatılır. Hatta bir birleri ile bu anlamda itişip kakışırlar. İkisi birbirinden o kadar farklıdırlar ki biri diğerinden daha agresif dururken, diğeri daha entelektüeldir.

ÖZGÜR OKTAY: Onurlu bir şekilde direnebilmek… Yaptığın şeyin arkasında durabilmek… İnançla, sevdayla mücadele edebilmek önemli… Ve bu bağlamda Ada oyunu Kıbrıs toplumuna da bir çağrı niteliğindedir. Bir direniş, özgürlük çağrısı niteliğinde olduğunu düşünüyorum ben.

 
Toplam blog
: 29
: 628
Kayıt tarihi
: 03.01.12
 
 

Tiyatro Sanatına gönül vermiş, içinde yaşadığım topluma yazarak hizmet etmeyi seçmiş sanatın bir ..