Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Kasım '08

 
Kategori
İlişkiler
 

İnsan olmak

İnsan olmak
 

Duygular; korku, üzüntü, endişe, sevinç, neşe, hepsi birbirinden üstün, hepsi birbirine kıyasla önemli... Bu duygular değil midir bizi insan yapan. Hangisini yaşıyorsak çevremizin o ruh hali içinde olduğunu sanıyoruz. Oysa öylesine farklı yaşamlar, farklı duygular içinde olan insanlar var ki... Çocukluğumdan beri dönem dönem özellikle geceleri yoldan geçerken ışıkları yanan evlerde nasıl bir yaşam vardır diye hep merak etmişimdir. Gerçekten hiç düşündünüz mü? Mesela sevgilinizle el ele yürürken o anda belki de karşı binadaki bir evde kavga, diğerinde sevdiğini kaybeden birinin üzüntüsü, bir diğerinde nişan veya doğum günü nedeniyle bir sevinç ve neşe vardır. Oysa biz o anda sevdiğimizin elinin elimizde olmasından başka bir şey düşünmüyoruzdur. İşte empati böyle zamanlarda geliştirilebilir diye düşünüyorum. Ve empati geliştikçe hayat bir o kadar kolaylaşır, yaşanası hale gelir.

Çocukluğumuzdaki saflık, dürüstlükle kalabilseydik şayet empati yapmamıza gerek kalmazdı. Zira herkes gerçek düşünce ve duygularıyla yaşar ve iletişim kurardı. Böylece "acaba"lar, "ne demek istediler" gibi bizi endişeye gark eden düşüncelerimiz olmayacaktı. Ancak bunun mümkün olmadığını da hepimiz biliriz. Zira biz büyürken, daha evvel büyümüş olanlar bize neyin yanlış, neyin doğru olduğunu kendilerince empoze etmişlerdir. Dolayısıyla kendimizi tanıyana, bilene kadar bunlarla yoğruluruz ve kalıplaşmış bir yaşam süreriz. Kendimizi tanımaya başladıktan sonra, moda deyimle kişiliğimizi bulduktan sonra (kimine göre 30, kimine göre 35 yaştan sonra) daha dürüst, daha gerçekçi olup, o ne der, bu ne der kalıplarından kurtuluruz ancak tek başına bu da yetmez insan gibi insan olmaya. İnsan gibi insan olmanın içinde sevgiyi barındırmamışsak istersek 50 sine gelelim yine de bir şey ifade etmez yaşamdaki yerimiz. Bunun en güzel yolu da empati yaparak karşımızdakinin yerine koyabilmektir kendimizi. Empati ile çocuklarımızdan, yaşlılarımıza kadar herkesle iletişim kurabiliriz. Bu herkesi beğenmek veya sevmek demek değildir tabii ki. Ancak beğenip, sevmesek bile dinlemeyi öğrenebiliriz. Sabretmeyi öğrenebiliriz. O zaman tahammülsüzlükler, sinirlenmeler, bağırıp, çağırmalar, kısaca nefret yok olur hayatımızdan. İşte insan gibi insan olmanın en önemli faktörü nefreti ortadan kaldırmak.

Nefretin olmadığı bir dünya düşünelim birazcık. Önce cinayetler kalkardı gibime geliyor. Sonra dayaklar, bağırmalar, küfürler yani akla gelen her türlü negatif eylemler...Böyle bir yaşamda sevgi ağırlığını koyacaktır ortaya. Savaşlar bitecek, ülkeler arası ayrım kalmayacak dünya hepimizin dünyası olacaktır. Bu bir ütopya, ancak insanlar hayal ettikleri sürece yaşarlarmış ya. Benim de hayalim bu... Bir gün belki 100, belki 500 sene sonra neden olmasın?


 
Toplam blog
: 18
: 1220
Kayıt tarihi
: 08.11.07
 
 

1957 yılının Kasım ayında dünyaya gelmişim. Neşeli, hayatı seven dolayısı ile insanları seven biriyi..