Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Eylül '16

 
Kategori
Güncel
 

İnsan olun, canımı yiyin!

İnsan olun, canımı yiyin!
 

Bir konsensüs bir konsensüs yeme de yanında yat!

Çok mutluyuz, her problemimiz çözüldü…

Bir uzlaşma bir konsensüs, içimiz dışımız bu yeni ruhla doldu.

Bir an hizadan çıkası gelince insanın hemen tüm sıra dürtüyor kaşlar açatık biçimde: “hoop bu yeni ruh ne oluyor çatlak sese yer yok; huzur mu batıyor sana, rahat mı battı, bu zamanda söylenecek şey mi, bak yine yan çizmeye başladı” diye…

Basın muhteşem zaten çok sesli yurttan sesler çoktan arazi olmuştu da; artık sürekli solo atılıyor.

Bu solo atış gerçek, verilere dayalı ve objektif olsa bir noktaya kadar tahammül edilebilecek lakin solo atmaktan çıktı iş, işkembe-i kübradan atmaya döndü. Ne ahenk var ne müzik kulağı…

Zaten yalan haber doğru haber, yönlendirme haber, algı operasyonu falan derken şirazesi kaymış millet hepten kayışları kopardı…

Bir kredi kuruluşu not düşürüyor ortak dil: “revize edildi”; haberin ciğerini söküyorsun, M.R.’ını çekiyorsun en altta karınca duası gibi yazmış “not aşağı yönde revize edilmiş.”  

Sonra bir başlık “tüm gözler bizde, şu ülke battı, bu ülke bitti biz ise kanat taktık, dünyanın çekim merkezi olduk, bir heykel diktik aya kadar, bir köprü yaptık on kere açtık, yatırım yağacak, para manyağı olacağız, emeklilere büyük müjde açıklanacak…”

Her gün bir kesime “şok şok şok büyük müjde…”

Peki, diyoruz ne diyelim, görmeyelim, işitmeyelim…

“İçlerinde bazı haberler tekrar tekrar pişirilip servis ediliyor bari bunu yapmayın müjde öyle defalarca verilmez ki kaç kere sevinecek adamcağızlar” diyoruz.

Üç kişi birden belirip bir anda üç maymun hareketi yapıyorlar, kala kalıp susuyoruz…

İyi de her gün kötü haberler de gani gani hatta ağırlık esas onlarda ama onlar tu kaka; görmememiz lazım onları zira anında vatan hainine bağlarlar…

Hani “alışırsınız, alışacaksınız” deniyordu ya her türlü rezalete çoktan alışıldı her şeye; kanıksandı her türlü anormallik. Dibinde yer yerinden ayrılsa üstünü silkeleyip gidecek birileri bile var artık.

Vefat edenin kabrine saygı kimsenin aklına gelmiyor, kabrin yanına üstüne park, spor sahası yapmak ise kimilerince uygun… Bunları normal karşılamamız gerekirmiş… Abartmamak gerekiyor, görmemek gerekiyor nedense biz abartıyoruz; yine suçlu bizmişiz. Kendimize kızıyor yığını sakinleştiriyoruz… “Toplumu kamplaştırıyor bunlar!” diye bir böğürtü duyuyorum fark ediyorum ki televizyondan geliyormuş sakinleşiyorum…

Haber sayfalarını, internet sitelerini gezmeye devam ediyoruz:

“Resmen açıkladı, yılın çalımı, İspanya şu futbolcuyu konuşuyor, skandal hareket, yok artık Meryem, sonunda bunu da yaptı…” gibi üzerine tıklansın diye abartılı “aptal ağı” başlıkları geçip konumuza ve pembe bulutlar ülkesine geri dönüyoruz…

Pembe bulutlar ülkesinde herkes bir saf bir naif ki aman aman… Heidi gibi seke seke ruh halinde haberciler çayır çimen geziyorlar. Olumsuz haberleri bile filtreleyip gülerek okuyorlar. Polyanna yanımızda haltetmiş… Biz Polyannacılığı ondan öğrenecek değiliz!  “Her şey güzel olacak” koromuz artık muhtarlıklarda bile teşkilatlandı. Vatandaş sokağa adım atar atmaz şakımaya başlıyor. Bir huşu doluyuz ki düşmanlarımız çatlasın, patlasın!

İsteniyor ki sabah erkenden kalkılsın ve koro halinde “insanlar el ele tutuşsa, birlik olsa…” diye çığırılsın…

Temel argüman şu: “Tüm dünya bize karşı, niye sen çıkıntılık yapıyorsun…” Olaylara farklı bakma, yorum yapma, hizanı bozma… Hani o okul çağlarında önündekinin ensesine bakış durumu, işte istenen gözünü o hizadan almaman. Huyum kurusun inatçıyımdır, hiza ile de aram pek iyi değildir.

Yahu, ben bir yere gideyim demiyorum ki; beni de dinleyin diyorum; ben de doğruya doğru yanlışa yanlış var diyorum. Sizin bu gidişinizin hepimizin sonunu getirebileceğini düşünüyorum. Tek ses, tek yürek, tek ağız, tek soluk borusu derken nefes alamayacağız cümleten nalları dikip gideceğiz diyorum. Bünyede bir nevi objektif olun canımı yiyin durumu söz konusu…

Tam o sırada yeni bir haber yanıp sönüyor gözümün önünde fark ediyorum ki asabiyetten mütevellit gözüm seğirmiş : “Kredi kartı borcu olanlara müjde!” Günün üçüncü müjdesi de pembe bulutlar ülkesine geldiğine göre bizim de hayal ülkesinde rüya görmeye devam etmemiz gerekirken anlamsız düşüncelerle vakit kaybetmemiz lazım.

Hadi düşündün, paylaşmaman lazım, haydi paylaştın, yazmaman lazım. Lazım oğlu lazım…

Haberler devam ediyor “kötü-düşman” olarak nitelendirilen her kimse ya da ülke ise ya da yapı ise onlara belli aralıklar ile atış devam ediyor: “Moody’s köşeye sıkıştı” örneğin, lakin eşzamanlı “iyi-can dost” köşesinde sonsuz bir güzelleme mevcut hem de aralıksız, bitmek tükenmek bilmiyor. İş artık “algı yönetimi”nden çıktı, “aklını alırım yönetimi”ne evrildi… “Ekonomi uçtu, turizm kaçtı,” rakam oyunları ile yüksek sesli aidiyetlere aidiyet pompalanması ve koşulsuz güzelleme. Kimse birbirine ayna tutmayınca gerçekle bağ tamamen kopmuş durumda, bir dumur vaziyet...

Aynadan kaçan bireyler bir şekilde anlaşılabilir ancak bir toplum aynadan kaçmaya başladıysa, bunun sonuçları çok üzücü olur. İki çift laf söylesen ekseriyetin tutumuna aykırı, anında meşaleler yanmakta…

Altta bir başlıkta imparatorluk güzellemeleri, tarihten padişah seçip yüceltmeleri devam ediyor; atamı anıyorum içten içe, “kemiklerini sızlattık” diyorum başka da bir şey diyemiyorum…

Sabır ile okumaya devam: “İlk şoku atlattık; ekonomiyi senden öğrenecek değiliz, hem bu Moddy’s de kim oluyor” diye haber beklerken “cuk” diye karşımda buluyorum… Düşmanlar listesi kabardıkça kabarıyor…

Yıllarca parlattıkları, yedirip içirip besledikleri “kamikaze deli-veli tarikatı”nın yerine yenileri vitrin alıyor sağda solda, şimdi de onları parlatmaktalar, yakında iyice palazlanırlar… İnsanın insana kulluğu temel sorun; aklını kullanma cesaretini ne zaman ki insanlık gösterecek ancak o zaman bitecek bu dert…

Propaganda dili de bu arada devam ediyor… Bir ile roket düşmüş; atılmamış yani sehven herhalde… Kırk yıllık IŞİD bir sabah kalkıyorsunuz DAEŞ olmuş. Kim ne çatlaklık yapsa ki örneğin kıyafetini sevmediğinin ağzını tekmelemek gibi yapanlar da hep meczup… Cık cık cık… “Bunu da mı görmeyelim bu da mı gol değil?” diyoruz der demez o aynı üç herif yine beliriyor onlar maymun olmadan ben sözümü geri alıyorum…

Bir de elinde acı biber nöbet tutanlar var. Kim istenilen dil dışında bir kelime kullanırsa, kulağını tersten göstermezse, kıvırmalı konuşmazsa, üç maymunu oynamazsa onlar devreye giriyor ve ağıza acı biber sürülüp ortadan kayboluyorlar. Bir nevi açık tımarhane misali, kendi halimizde mutluyuz yani…

Şimdi bu yeni ruh toplumsal uzlaşmayı mı ön plana çıkarıyor, yoksa istediğini istediği şekilde daha kolayca yapıvermeyi mi?

“Akıl akıldan üstündür”ü mü; “Ben bilirim”i mi?

Bu son moda ruh bunlardan ikinciyi içeriyorsa varsın bende de bir süre konaklasın lakin bana hiç de öyle gelmedi henüz…

Bir gün gerçek adalet, gerçek kardeşlik, gerçek eşitlik olacaksa ben bunu kendim için değil hepimiz için istemeye devam edeceğim…

“Benim gibi olan yaşasın, farklı gördüğüm cehennemin dibini boylasın” ile körebe düşman avı ile aklı önder almayan hurafe egemenliği ile fırsatçılıkla toplumlar yönetilebilinir ancak ülkeler demokratik olamazlar; çağdaş değerler bireylere işleyemezler.

“Şimdi elele vermek” zamanı diyorsanız, taşın altına uzatılan ele destek olmanız gerekir; taşın üzerine elini koyup taşı aşağıya bastırmanız değil. Unutulmaması gereken, büyük çoğunluk kandırılabilir; bu uzun da sürebilir ama herkes, her zaman kandırılamaz.

O zaman aklımıza hakaret etmeden, fikrimizi öğrenin, farklı olanı dinleyin… Bir insanı dinleyişiniz o insanı var eder. Yıkama yağlamacılığı değil; birbirine ayna olmayı yüreklendirin!

Kendinizi de objektif değerlendirin.

Uzaklaşarak, kutuplaşarak uzlaşılmaz; birbirinde düşünce kıvılcımları yakarak uzlaşılır.

Velhasılıkelam “İnsan” olun, canımı yiyin!

 
Toplam blog
: 242
: 32770
Kayıt tarihi
: 09.03.07
 
 

21 Aralık 1973, Ankara doğumludur. Lisans ve yüksek lisansını “İşletme” alanında yapmıştır. Araşt..