Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Eylül '17

 
Kategori
Kitap
 

İnsan Öyle Yaşar

İnsan Öyle Yaşar
 

Ercişli yazar Yılmaz Şit’i geçtiğimiz Temmuz ayında Erciş’te işlettiği fırınında ziyaret etmiştim. Fırının bir köşesinde kurduğu kitaplık O'nun okumaya ve kitaba verdiği değeri açıkça gösteriyordu. Ayrıca başlattığı “askıda ekmek” uygulaması da, ihtiyacı olanları bir nebze rahatlatmıştı. İmzalayıp hediye ettiği “İnsan Öyle Yaşar” adlı 126 sayfalık eseri okunmaya değer hatıralarla doluydu. Kitabın girişinde; “İlerleyen yaşına rağmen bana böbreğini vererek, beni ikinci kez dünyaya getiren merhum anneme” ithafı göze çarpıyordu. Aynı zamanda akrabam olan yazar ile sohbetimiz esnasında, geçirmiş olduğu böbrek yetmezliği rahatsızlığında, merhum annesinin böbreğini vererek evladına bir kez daha dünyaları bahşetmesini anlatırken duygu seline kapılmıştım.

Yılmaz Şit “İnsan Öyle Yaşar” adlı kitabını ne bir bilgisayar klavyesi başında ne de daktiloyla yazmamıştı. Mesleğini icra ederken aynı zamanda elindeki telefon tuşları, onun çocukluktan başlayarak köyünde yaşadığı tatlı ve hüzünlü hatıraları güzel bir eser olarak ortaya çıkarmaya yetmişti. Kitap Serencam Yayınlarından çıktı, okunmaya değer. Yazarın köyündeki (Yünören-Harhus-Xarxus) hatıralardan bir bölüm:

                “Bir de iyi hikaye anlatanlar vardı. Toplumun isteği üzerine tabii. Nazlanmamak elde değildi. Başlamadan önce maniler söylenirdi. Kısa kısa. Hikaye öyle bir anlatılırdı ki dinleyenler Alice’nin Harikalar Diyarı’na tek kişilik bilet alırlardı. Toplumun zırhlı beyni bir anda sahibini olayın içine atıyordu. Mübareklerin beyinleri sanal gerçeklik nöronlarıyla doluydu. Piksel piksel olayı yaşıyorlardı. Bazı hikayeler aşkı bazıları ise cengi anlatırdı. Aşk hikayelerinin reytingi yüksekti. Ve tabii ki mutlu sonla biterlerdi. Bazı hikayeler Bollywood filmleri gibi uzun olurdu. Gözyaşları ganimet gibi toplanırdı. Bir de cenk hikayeleri anlatılırkenki dinleyici manzaraları vardı. Hikayeyi anlatan şöyle gergin şöyle gergin ve dik otururdu. Önce öfke uyandıran bir mani söylerdi. Kılıç sesleriyle yankılanan yerden başlardı. Dinleyenlerin hepsi teyakkuzda! Yumruklar sıkılmış, dişler gıcırdıyor. Biraz sonra olaya dahil olacaklar. Herkes gergin, namlunun ağzından fırlayacaklar. Cenk sahasına inmek için açılacak bir kapı bekliyormuş gibi. Hikaye bitene kadar kimsenin nefes sesi duyulmazdı. Coğrafyamızda, insan böyle yaşardı.”    

 
Toplam blog
: 65
: 3764
Kayıt tarihi
: 12.02.13
 
 

Ercişliyim. 2012 yılı içerisinde "Van Gölü Havzası ve Erciş Tarihi" 2015 yılında "Doğu ve Güneydo..