Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Ağustos '14

 
Kategori
Çalışma Yaşamı
 

İnsan sevdiği işi yapmalı; sadece para kazanmak için çalışılmaz, yaptığımız işten de mutlu olmalıyız

İnsan sevdiği işi yapmalı; sadece para kazanmak için çalışılmaz, yaptığımız işten de mutlu olmalıyız
 

Öteden beri bazılarının basit şekilde dillendirdiği “sevdiği işi yapmak” dışarıdan bakıldığı gibi kolay değil. Öncelikle çalışmak insanların hoşun a gitmiyor. Biz de zaten çalışmanın hayatın içinde olmaması gerektiğini, bizi sıkan yoran, yaşamaktan alı koyan çalışmanın aklımızla ürettiğimiz makine, araç ve gereçlerle yapılabileceğini bunun da hayatımızda bir sürü örneğinin görüldüğünü söyledik. Ben buradan açıklıyorum işte: Bundan 500 yıl sonra insanlar hiç çalışmayacaklar.

Ama şimdi çalışmaya mecbursak hiç değilse(gerçi çalışmanın sevilecek bir yanı olmaz da) hoşlandığımız işlerde canımızın istediği kadar çalışalım. Adamın sırtına çuvalları yükle sabahtan akşama kadar taşısın. Kim hoşlanır bundan? “Mecburuz ama” Mecburiyet diye bir şey yok. Biz dünyaya eşek gibi çalışmak için gelmedik. Ülkeyi yönetenler bunu yapamıyorlarsa bırakıp gidecekler biz yapacağız. Yapmaya da mecburuz; çünkü insan hamal değildir, sırtında çuval taşıyamaz. Cehennem mi lan burası. Orada da ceza olarak sırtımızda taş taşıyacakmışız. Dünyada da bunu yapıyoruz, ne fark etti ki…

Şu anda Türkiye’de insanların yarısı sevmediği işte çalışıyor. Ama bir yandan da insanların sevdiği işi bulmak kolay değil. Hangi işi yapmak istersin diye sorsak herkes rahat ve popüler işleri seçecek; kimse çöpçü olmak, tuvalet bekçisi, hamal, amele falan olmak istemeyecek. Bu işlerin de birileri tarafından yapılması lazım. Bizim sistemlerimizi hatırlayanlar 16 yaşında 10 yıllık TES(temel eğitim sistemi) bittiğinde çocuklarımıza hangi işi/mesleği/sanatı yapmak istediği sorulacak. Ama istediği konuda yeteneği varsa o işi seçebilecek. Değilse yeteneği olan işi yapacak. Olması gereken bu değil mi? Sonra gencimiz seçtiği ya da kendisi için uygun görülen iş/meslek/sanat doğrultusunda kazanırsa üniversiteye gidecek, değilse halk üniversitesi denilen 5 yıl süreli MES (mesleki eğitim sistemi” ne devam edecek. Görüldüğü gibi burada kişi büyük ölçüde sevdiği işi seçiyor. Diyelim pilot olmak istiyor ama yeteneği yoksa ben ne yapayım!

Herkes diyor işte, insan sevdiği işi yapmalı. Ama kimse bunun nasıl olacağını bilmiyor. Herkes en popüler ve rahat meslek hangisiyse onu seçer. Bunun bir ölçüsü/kriteri/sistemi olmak zorunda. Ama yine de bizim sistemimiz gelinceye kadar okul ve mesleki gelişim/hazırlık tercihinde kişilere ne yapmak istedikleri sorulmalı. Maliyeye memur alıyorlar. Vergi Dairesinde işte sen oraya sen buraya rasgele elemanları yerleştiriyorlar. Kişi emekli oluncaya kadar böyle çalışıyor. Yeri değişse bile amir karar veriyor. Kimseye nerede çalışmak istiyorsun diye sormuyorlar. İnsanlara hangi birimde çalışmak istiyorsun diye sorulsa ve çalışma düzeni ona göre kurulsa. Ben de ne konuşuyorum! Böyle kurumları yönetenlerin kapasitesi ne ki bunları düşünsünler!

Çalışmak zaten hoş bir şey değil; bir de sevmediğin işi yapıyorsun, gerisini düşün artık. Zorla bizim eşek oduna gider ama ne kadar gider. Bu konuda devletin bir argümanı yok, zaten beklenmiyor da; ama hiç değilse çalışma alanlarının yetkilileri kendi inisiyatifleriyle bunu bir nebze olsun sağlayabilirler. Zor bir şey mi elemanlara gizlice nerede (hangi birimde)  çalışmak istediklerini sormak. Çıkan sonuca göre de bir çalışma düzeni kurarsın. Tabii ki kişilerin zaman içinde ortaya çıkacak yetenekleri doğrultusunda kurulan bu düzende yine elemanların birebir fikrini alarak gerekli ilave düzenlemeler yapılabilinir. Zaten mecbur, istese de istemese de verilen işi görevi yapmak zorunda, dersen o elemandan verim alamazsın. Hem yazık yani insanlara. Bence işverenlerin böyle davranmaları da bir nevi işkence.

İnsanlar genel olarak çalışmaktan hoşlanmıyorlar ama mecbur olduklarını bilirlerse şurada çalışayım şu işi yapayım diyeceklerdir. Bence kişinin yapacağı işi ve çalışacağı birimi seçme hakkı olmalıdır. Ama elbette yeteneği doğrultusunda.

Asıl sorun insanlarda mevcut algı yanlışı “İnsan para kazanmak için çalışır”  Ama çalışmamız “şu işi yap 1000 lira al” şeklinde değil ki. Öyle olsa ne iş olduğuna bakmayız. Çalışma hayatımız 20–30–40 yıl. Neredeyse ömür boyu. Ve üstelik her gün 8–10 hatta 12 saat. Böyle olunca insanın hiç değilse sevdiği işi yapması önemli oluyor. Müziği seven biri sürekli aynı işi yapmaktan bıksa da sonuçta yine de sevdiği iş.

Ya tamam ekmeğimi veriyorsun, sayende kendimin ve ailemin geçimini sağlıyorum ama bu çalışma, senin işin her şey demek değil. “İşini yap paranı al” Öyle yok beyim, ben çalışmaktan, yaptığım işten mutlu da olmalıyım. Bir kişi çalışmayı seviyor ama çalıştığı işte mutsuzsa istemediği bir yerde çalışıyordur. Benim 30–40 yıllık hayatım her gün her gün akşamlara kadar senin işinde geçiyorsa senin de benim mutlu çalışmamı sağlaman lazım. İşimi sevmeliyim ama sevdiğim iş olursa işimi severim. Zaten işe girerken de imkânım olursa mutlaka sevdiğim işte hoşuma gidecek, beğendiğim bir çalışma ortamında çalışmak isterim. Ayrıca iş, meslek ve sanatları insanların hoşuna gitmeyecek ve insanları yoracak eski teknik ve yöntemlerle yaptırma da çalışana zulümdür.

 

 
Toplam blog
: 6332
: 653
Kayıt tarihi
: 21.09.08
 
 

Sadece sayfalarda kalan yazılar şaheser olsalar bile önemsiz ve anlamsızdır. İnsanlara ulaşan ve ..