Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Ekim '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

İnsan ve tehayyülleri

İnsan ve tehayyülleri
 

İyi, kötü, güzel, çirkin...

Aslında hep böyle başlar aşk hikayeleri... Mutlaka iyi karakteri oynayan yakışıklı ve karizmatiktir, kararlarını zamanında verir, tereddüt bile etmez... O 'esas oğlan’dır... Etrafındakiler, 'konuşsunda bizi şu zor durumdan kurtarsın' diye ağzının içine bakarlar esas oğlanın... eee o da beklentileri boşa çıkartmaz en zor durumda korkusuzca atlar tehlikenin içine... Genellikle âşık olduğu bir kız mutlaka vardır ve beklendiği üzere güzeldir... İyi karekterin çirkin bir kıza âşık olduğu yâda güzel bir kızın kötü karakteri canlandıran oyuncuyla büyük bir aşk yaşadığı hiç ama hiç görülmemiştir... ... Güzel bir aşk yaşamak için, hayatta başarılı olmak için; hep iyi, yakışıklı, karizmatik, cesur olmamız hatırlatılmıştır her hikâyenin sonunda... Bu nedenle iyiler pısırık değildir en azından öyle öğretilmemiştir bize...

Kötü adam hep en kötü olmak için yarışır... Bitmek tükenmek bilmeyen zekâsının ürünü şeylerle, iyi karakteri tuzağa düşürmeye çalışır... Ama sonunda akıldan daha üstün akıllar olduğu belirtilir ve tahmin edilebileceği gibi; iyi, yine kazanır... Hiç bir filmin sonunda kötü kazanmaz. Bu su götürmez bir sondur. Kimse itiraz edemez... Neden paraları çaldıktan sonra Meksika sınırında, tam da sınırda mutlak bir şeyler olur. neden sınırın öteki tarafına hiç geçemezler!!! O nedenle hep kötüler kazanmaz, en azından öyle öğretilmemiştir bize...

Çirkin kızlar(ki bu bana göre göreceli bir kavramdır) genellikle salak(bunu bira daha kibarlaştırırsak 'saf ') rollerde yer alırlar. Bu kızların âşık olması beklenmez bu hikâyelerde... Zaten seyirci onu değil iyi ve güzel karakteri beklemektedir. Arada bir seyirciyi güldürmesi için bazı replikler verilir... O da görevini ifa eden asker edasıyla komik durumlar içinde yüzer durur... Ama şikâyet hakkı yoktur.

Sahtekârlar da genellikle komiktirler. Hayatı takmadıklarını gösterirler cümle âleme. Sonrada yaptıklarından dolayı nedense hikâyenin sonunda hep pişmanlık duyarlar. O yüzden iyiler 'sen kötüsün ' demekten çekinmez en azından öyle öğretilmemiştir bize...

İşte... Aslında bize öğretilenler, kafamızın bir yerine sıkıştırılanlar hep bunlardır... Bunlar gerçek hayatta, bu şekilde olmayabilir, aynı şuan popüler kültürün bizlere kazandırdığı! Yarışmalar gibi... Eskiden ben artist olucam diye evden kaçan kızlar, şimdi ailelerinin teşvik hatta ısrarıyla bizlere rol model olarak gösterilen insanlarla aynı statüyü yaşamak için geceden kuyruğa girip, kazanamadıklarını öğrenince hayal kırıklığı yaşamıyorlar mı? Ya biz? Eleştirip aynı zamanda izlemiyor muyuz?

Sonuç olarak hiç bir insan kötü olmak istemez... Çünkü küçük yaştan itibaren öğütlenen, bizlerin tehayyüllerine yön veren de budur... Hayatta hep esas oğlan yâda esas kız'ı canlandırmak istemezmiyiz... Çünkü sadece onlar âşık, başarılı olmaz mı, onların güzel, ışıltılı bir yaşantısı, çevresi yokmudur? Onlar yaşarlar, Ötekiler sadece figüranıdır hayatın... En azından öyle öğretilmemiş midir bize?

Bence insanlar; iyi, kötü, güzel, çirkin, sahtekâr, dürüst ayrımına muhatap değildir. Çünkü zaten insanın doğasında bunların hepsinden bir parça vardır. Önemli olan hangisini kullandığıdır. 'ben iyiyim' diyen insanın sahtekâr olma ihtimali hiç mi yoktur... İyilik göreceli bir kavramdır... O kişinin doğrusu başka biri için yanlış olabilir.. Hepsinden mutlaka biraz vardır insanın ruhunda...

 
Toplam blog
: 20
: 1414
Kayıt tarihi
: 02.10.07
 
 

Görüş ve eleştirileriniz için teşekkürler. ..