Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Haziran '09

 
Kategori
Halkla İlişkiler
 

İnsana gereken değeri veren yönetici(Genç Yöneticiye Mektuplar)

Sevgili genç yönetici dostum,

Hayatta en zor şeylerden birisi bence “insanı tanımak” sanatıdır. Ama gene de insanı tanımak ve onlara gerektiği kadar değer vererek, onlardan bilgi ve kültür olarak faydalanmak, onların artılarını, bizlerin eksisine ekleyerek yönetici olarak, insan olarak, vatandaş olarak yapmak zorundayız. “Ben bunu yapmak zorunda değilim” diyen insan, zamanla, “ makamdan, mevkiden alınan güç” ünün elden gittiği zaman da yalnızlığa alışmak zorundadır.

Sevgili yönetici dostum,

Bazen bakıyorum da, kendisine küçük ama çözebileceği sorununu getiren insanı, sırf mevkisi ve makamı yok diyerek başından savan yöneticiler, onun çalışmak istemesine rağmen “kardeşim ne edeceksin çalışıp da sen keyfine bak” diyerek adeta alay ederek kalbini kıranlar, ne yazık ki kendilerine bazen ülkenin en büyük makamlarını layık görebilmekteler. Sonra o mevkilere ulaşamayınca da, “Ben neden o mevkilere gelemedim” diyerek geçmişteki hatalarına bakacak yerde, kendinde hata aramadan başkalarını, sistemi suçlamaktalar. Halbuki, geçmişte başlarından savdıkları ve bazı yerlere layık görmedikleri insanların ahı tutmuştur belki de. Atalarımız bu durum için boşuna “Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste” dememişler değil mi ama .

Can dost, sevgili geleceğin büyük yöneticisi,

“İnsanı tanımak”, her insanın istediği bir iştir. İnsanı tanıyan, insana hak ettiği değeri vererek, zamanı gelince de ondan hak ettiği karşılığı görecektir. Bu yüzden bir zamanlar “personel müdürlüğü” olan birimlerin adı bile “insana verilen değer” in bir sonucu olarak günümüzde “ insan kaynakları müdürlüğü” olmuştur. Demek ki insanı anlarsak, onlara gereken değeri verirsek, ondan yeterince faydalanırsak, bir insana bile ülkemiz için bitmez bilmeyen bir kaynaktır.

Can dostum, sevgili genç yönetici,

Bu ülkenin insanı, senin yönettiğin kurumun çalışan insanı belki de çok bilgili insanlar değiller ama, şuna inanmaktayım ki, kendisine iyilikte bulunan yöneticilerini hiç unutmaz ve her zaman hayırla anarlar. Sene hayırla anılmak istersen, sana gelen herkesi sevmek, işleri ile senin kendi işin imiş gibi ilgilenmek zorundasın. Eğer mevkii ve makamın elden gidip emekli olunca, beni herkes yalnız bıraksın , beni kimse hatırlamasın istemekteysen sen herkesi başından sav. “Beni etkili ve faydalı olacağım yere verin ki, çalışayım, gençlere faydalı olayım” diyeni başından sav, “ Sen, çalışmayı ne edeceksin, haline şükret, bak ben senin yerine çok çalışmaktayım, seni bile baştan savarak gençlere güzel örnek olmaktayım” diyerek, sesli düşün ve bunu davranışlarınla göster.. Bak o zaman emekli olunca insanlar seni nasıl yalnız bırakacaklar ve hatırlamayacaklar göreceksin.

Sevgili genç yönetici dostum,

Yanında çalışan insanlarda hakiki manada çalışan insanlara takdir etmeyi bilmelisin. Yaptıkları güzel işlerden sonra yazılı ve sözlü olarak tebrik etmek, bazen sana yeni ufuklar açar. Devlet kurumunda bir arkadaşımı ziyarete gittiğim zaman, çalışma masasının arkasındaki duvarda duran 22 sene önce dönemin valisi tarafından verilmiş teşekkür yazısını göstererek “Bunun burada saklanmasının manası ne?” diyerek sormuştum da bana arkadaşım gözleri yaşararak “Ben bu devlete tam 30 sene hizmet ettim. Canla başla, gecemi gündüzüme kattım. Kimse beni tekdir etmedi. Ama bu teşekkürü yazan amirim beni teşekkürle taltif etti. Sonuçta bu sadece bir yazı ama benim için manevi bir değeri var. Bu yazı emekli olana kadar burada kalacak. Emekli olur ya da ölürsem, o zaman çocuklarıma vasiyet ettim. Onlar bunu saklayacak. Onlarda çocuklarına bırakacak.” dedi. O zaman anladım ki, çalışanı hakiki manada gönülden takdir eden insanı ve yazdığı teşekkürü nesilden nesile yaşatırlar işte.

Can dostum genç yönetici,

Dostumun yakından tanıdığı o yöneticiyi de ben yakından tanımıştım. Gerçekten de çalışanı takdir eden insandı. Aradan 22 veya 25 sene geçtiği halde ondan sonra gelen yöneticileri ise arkadaşım hatırlayamadı bile. Onu unutanı o da çoktan unutmuştu. Sen unutulmak istememekteysen çalışanı takdir etmek, “onları çalışkanlıkları ile tanımak “ zorundasın.

Can dostum,

Geçmişte iletişimin önemi ve insanlar üzerine olan etkisi pek bilinmezdi. Ancak teknolojinin gelişmesi ile beraber iletişim önemli hale geldi. Gazetecilik okullarının sayısı bile arttı ve isimleri de “ İletişim fakültesi” oldu. İletişimi ön plana alan ve “ insan kaynakları” gazeteleri, kitapları ve konferansları artmaya başladı. Bunun la ilgilenen insan sayısı da arttı. Artık gelişmiş ve gelişmekte olan insanları liseler, Üniversiteler okullarına davet ederek onlara konferanslar verdirmekte ve emri altında çalışanların bilinçlenmesine gayret sarf etmekteler.

Canım dostum, sevgili genç yönetici,

Bütün bunlara rağmen, çok yöneticimizin hemen yanı başında gelişmeyi prensip edinmiş insanları görmemezlikten gelmeleri, onlardan faydalanmamaları, buna rağmen başkaları davet ettiği zamanda “bu adamlara ben bakmıyorum da, onlar uzaklardan nasıl görerek davet etmekteler” diye düşünmelerine de bir anlam verememekteyim. Sen değer vermesen de onlara değer veren anlayan insanlar çıkacaktır. Senin değer verdiğin insanlar her yerde değer görecek, değer vermediğin insanlara da, onlarda değer vermeyecekler diye bir kural yok ki.

Can dostum,

Senin değer vermediğin yanında, emrinde çalışan insanlara, başkaları değer vermekteyse, sen bunlardan ders alarak “Onlar uzakta, benim yanımdaki insana değer vermekteyseler ben yakınlarında onlara daha çok değer vermem lazım diyerek onları kucaklamaya, bilgi ve kültürlerinden faydalanmaya bak. Bu sana, “değer veren yönetici” ünvanı kazanmanı sağlayarak, senin de değerli olmanı sağlayacaktır. Tabii ki anlattıklarımı anlarsan.

Geleceğin büyük yöneticisi olacak sevgili dostum,

İnsanı iyi tanımak kadar, emrin altındaki insanları, öğrencileri de başarılı olmuş, emrin altındaki insanları etkileyecek kadar bilgi ve kültürlü olanları sık sık onlarla buluşturarak, önüne çıkan fırsatları iyi değerlendirerek, çevreni eğitmek de “insanı tanıma ve onu anlama, eğitme faaliyeti” dir. Senden sadece durumu idare eden, insanları baştan savarak sorunları hallettiğini sanan insan olmanı değil, lider olan onları iyiye güzele yönlendiren, onlara empati ile bakarak anlamaya çalışan, onları en faydalı olacağı yerlere ve kurulara nakleden, bulunduğun kasabada, şehirde yetişmiş insanları onere eden çalışmalar yapan insan olmanı beklerim. Başkalarından beklemesem bile senden beklerim. Sen başkasın, onlar başka. Neden başka olduğunu da artık sen anla, sen düşün sevgili kardeşim.

Can dostum genç yönetici,

Sevgi ile insana değer veren de zamanı gelir sevgi ile karşılanır, sevgi ile saygı ile uğurlanır. Sana insanlar sadece makamı ve mevkiinden dolayı değil, seni sen olduğundan dolayı seversen, sen de onları sadece insan olduklarından dolayı değer. Sevgi gören, sevgi gösterir. Saygı duyan saygı gösterir. Bunu sakın unutma emi..

Can dostum,

Bugün bakmaktayım da çok genç yöneticinin mankenden farkı yok. Şık elbiseler içerisinde ülkenin en gözde mankenleri kadar havalılar. Ama onlarla biraz konuşunca anlamaktayız ki, sadece elbiseleri güzel. Okuduğunu uygulamayan, insanları hakiki manada sevmeyen, eğitime gereken önemi vermeyen, “ben hava atmaya, tepeden bakmaya okudum” mesajını veren insanlar olduğunu görmekteyiz. Tabii ki bununla herkesi kast etmemekteyim. Benim amacım sizlere bilgimi aktarmak, uyarımı yapmak. Alınmak küsmek değil sizin anlayacağınız da. Bu anlattıklarımdan ders almak.

Sevgili dostum,
TURAN YALÇIN-TOKAT

 
Toplam blog
: 1096
: 1558
Kayıt tarihi
: 28.12.07
 
 

1967 Tokat'ın  Pazar ilçesi doğumluyum. İşitme engelliyim. İstanbul Üniversitesi iktisat Fakültes..