Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

kevser şekercioğlu akın

http://blog.milliyet.com.tr/kevser

06 Kasım '12

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

İnsanca eylem; yazmak

İnsanca eylem; yazmak
 

internetten alıntıdır


İnsanı anlatır kelimeler, insanın en can alıcı hissettiklerini... Öyle taşar ki bazen yetmez avazsız nefesleri, yerinde duramaz o zaman kelimeleri. Dökülür bazen bembeyaz sayfalara bazen de parmakların ucundan ekranın beyazlığına.

Hiç bitmeyecek sanırız aşkımızı, ayaklarımız yerden bir hayli yukarılarda anlatır dururuz saydamlaşmış hislerimizi. Kelimelerimizde kelebek renkleri ve hafifliği. Umutlarımızı toplarız bulutlardan, bulutlar bir el uzatımı kadar yakın, geceler hiç olmadığı kadar aydınlık, yıldızlar bile bir garip kırpık, gündüzler göründüğünden daha parlak ve sıcak. Yaşam, hiç bitmeyecekmiş gibi uzun ve aydınlık.

Yazarız, sanki hiç kimse bu duyguları hissetmemiş gibi, bizim ki herkesten daha güçlü ve güvenilir. Yazarız hislerimizi, görüp de görmemezlikten geldiklerimiz canımızı yakmaya başladığında dillenecektir hüzünlü kelimelerimiz, beklerler sabırlı bir kavruklukta. En güzel, kararan hislerimiz dökülür beyazlıklara ve yine aynı şekilde hiç kimsenin canı bizimki gibi yanmamış sanırız nedense.

Bebeklerimizin çocuklaşmaya başlamalarında algılarımızın değişmesini okuruz pembe pembe. Çocuk yetiştirmenin korkuları, zorlukları, güzellikleri hele o illet ergenlik hallerinin beterlikleri... Ne kadar büyürsek büyüyelim hep çocuk kalışlarımız... Ne kadar büyürse büyüsün hep çocuk kalan çocuklarımızla büyüme çabaları.

Hep bizimle kalacağını düşündüğümüz canlarımızdan birini alır ölüm ummadığımız bir anda ve içine düştüğümüz boşluğun karanlığının anlatıldığı ifadeler. Acısı azalmaz zamanla ama alışır insan o boşlukla yaşamaya ve gitgide büyür özlem acıdan daha yakıcıdır kavrukluğu.

Her ne olursa olsun –düğün, bayram, hafta içi, hafta sonu, sabah, akşam, gece, gündüz, cenaze- fark etmez acıkır insan ve önüne geleni değil canının çektiğini yemek ister. Yemek tarifleri dökülür kelimelerden, turşularda sulanır ağız tatlılarda yutkunur farkında olmadan. Kendi beğendiğini beğendirmek doğasından gelir, yazar paylaşır.

Müzikler paylaşılır, dinlerken bam tellerimize dokunduğunda, özlemlerimiz hortlarlar ummadığımız anlarda, unuttuğunuzu sandığınız tonlarca ayrıntı dans ederler etrafınızda, siz yazarsınız. Bazı müzikler başladı mı da derin nefesler bile yetmez ciğerlerimize.

Hayatı, hayatın getirdiklerini ve bir türlü getiremediklerini... Yettiğinizi sandığınız, ne yaparsanız yapın hiç yetemedikleriniz... Bastırdığınız tüm istekleriniz, bastıramadığınız yazma dürtüsüyle anlamlanır. Olsun istedikleriniz, olmasından nefret ettiklerinizle beraberdir yaşam. Pişmanlıklarınız yakar kavurur susarsınız ama susmayı bilmez kelimeler, dökülür kalemin ucundan bir çırpıda.

Güvendikleriniz, güvendiklerinizin sağlam taşlarında taş gibi durmaları ve boynunuzun dik duruşuyla şekil alır. Hangi cinsiyetten olursanız olun en çok güvenini boşa çıkarmayanı sever insan. Güvendikleriniz, güvendiklerinizin yalanlar olduğunu fark etmeniz. İnsanın en saf haliyle yıkılmalarınız... Yıkıldığınız yerden yalpalayan kalkmalarınız kör gözlerle, el yordamıyla...

Martı çığlıklarında ses duyurma çabaları insanca. Ne yaparsanız yapın asla duyuramadıklarınız. Asla dememeyi öğretir Hayat Öğretmen kimi zaman kolayca ezberlersiniz. Kimi zaman biraz uzun sürer öğrenciliğiniz ama belletir canınızı en çok ne yakar...

Sadece sizin bilmeniz yetmez taşar kelimeleriniz, yazıya dökülür, anlayan olur anlamayanla birlikte. Önemli değil, yazmak yeter yazmaya gönül verene. Gönül ister ki hep güzellikler anlatsın kelimeler ama insanın bin türlü hali var. Tonlarca renk, ses, duygu, düşünce, sayılı nota, sayılı harflerle, tonlarca anlamlara dönüşür. İnsan-duygu-yazmak birbirinden ayrılmaz güçlü bir sacayağı...

 
Toplam blog
: 374
: 869
Kayıt tarihi
: 15.01.07
 
 

1965 Akçakoca doğumluyum. Evli ve dört kız annesiyim, küçük bir kızın  anneannesiyim. A.Ü. Halkla..