Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Aralık '12

 
Kategori
Gelenekler
 

İnsanı ve aklı afyonlayan, uyuşturan gelenek

İnsanı ve aklı afyonlayan, uyuşturan gelenek
 

Rab'bim; GECE GÜNDÜZ DURMADAN çalışan evlatlarımızın emeklerini boşa çıkarma, yar ve yardımcıları ol! (Foto:A.AK)


Düşünerek aklın temellendirdiği inancın dosdoğru yolunu, bilimin ışığında zulme, sömürüye ve şirke karşı duruş gösterebilir ancak! Bizim yerimiz inancı, çıkarları doğrultusunda yorumlayan zihniyete karşıdır, bilimin ve aklın yanındadır kuşkusuz!...
 
Bu sayfalardan sizlerle paylaştığımız görüş ve düşüncelerimiz başka bir yerlere çekilmesin sakın!
   
İlahi gücün insana verdiği yönetim görevinde egemenliğin kullanılabileceği yere engeller yığmak... Olumsuz örneklerini üzülerek gördüğümüz; dinde asla yaklaşılmaması gereken hüküm alanında da keyfince yasaklar koymak ve oyunlar oynamak. Sonra da ilahi gücün avukatı edasıyla “hâkimiyet” dersi vermek, Kuran’ın ilkeler egemenliğine geçişin devrimini görmezden gelmektir. İlkelerin egemenliği yerine kişilerin egemenliği için, siyaset dinciliğine politika sermayesi yapmak demektir. 
 
Ağırbaşlılığın ve devlet adamlığının mükemmel örneği Hz. Ebu Bekir, Yüce Peygamber’in naaşına gitti, yüzünü açıp baktı ve saygıyla eğilip şöyle dedi: “Sağlığında güzel olduğun gibi ölümünde de güzelsin.” Başta Hz. Ömer olmak üzere Peygamberlerinin ölüm haberini alan inananlar derinden sarsılmış, “Peygamber ölmemiştir, o ölmez” demeye başlamıştır. Hatta öyle ki o abide kişilik Ömer bile acısının etkisiyle “Peygamber öldü diyenin kafasını uçururum” diye bağırmaya başlamıştır.
 
Hz. Ebu Bekir, Muhammed’i bir biçimde ilahlaştırmanın şirk (Allah’a ortak saymak) olduğunu ve bunun yanlışlığına dikkat çekmek için “Ey halk, Muhammed’e tapan bilsin ki Muhammed ölmüştür. Allah’a tapan ise bilmelidir ki Allah ezelî ve ebedîdir.” diyerek bu muhteşem sözleriyle insanlık tarihinin de tevhit tarihinin de ölümsüz mesajlarından birini vermiştir.
 
Herkes kendine düşeni yapacaktı elbet; kimi sessizce dağıldıktan sonra ilkelerin egemenliğine teslim olarak tevhidin gereğini yapacaktı. Kimi kişileri putlaştırarak şirke bulaşacaktı. Kimi de şahsi çıkar ve nefis uğruna fesat ve fitne çıkaracaktı. 
 
*
 
Evet, akıl ve bilimde sınırsız, yasama yönetim ve yargıda kendisine sınırlı bir egemenlik verilen insana bu hâkimiyetin bir tek alanda verilmediğini büyük müfessirlerden öğreniyoruz. Bu alan din kurma, din kotarma ve dinde hüküm koyma alanıdır. Din kurma ve dinde hüküm yetkisi, yüce yaratanın devretme, uzlaşma ve bölünme kabul etmeyen yetkisidir. Allah, bu yetkinin kullanımında ortak kabul etmez. Dini insanlığa bildiren peygamberlere bile sadece “Tanrı’ya elçi olma” görevi verilmiş, bu görev sakın ola “Allah’a ortaklık” olarak saptırılmaya kalkışılmaması için özellikle ikazlar yapılmış ve ilahi emirlerde titizlikle söylenmiştir. Bu tartışılmaz bir gerçek olarak bütün kaynaklarda özenle verilmektedir.
 
İlahi emirlere göre egemen güç, ilkelerdi: 
Yani günümüz hukuk diliyle ifade edersek “egemen güç hukukun ilkeleridir”. Günümüz hukuk anlayışının temeli, Kuran’da asırlar öncesinden verilmiş değil midir? Evet, ancak bunun hayata geçmesi için insanlığın çok uzun ve ince bir yol katetmesi gerekti. Bugüne gelinceye dek insanlık bu yolu düşe kalka yürümüş, bazen çamura-dikene dalmış, zar zor gelebilmiştir.  Bugün artık sultanın sahibi, hükmi şahsiyet olan devlettir ve bunun da yansıması hukuk ilkelerinin egemenliğinde yasama-yürütme-yargı erkidir.
 
İşte Kuran’ın bu yöndeki temel emirlerinden biri şöyledir: “Hiç şüphe yok Allah, size emanetleri ehline teslim etmenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor. Bununla Allah, size ne güzel öğüt veriyor! Doğrusu Allah, işitendir, görendir.” (Nisa, 58)
   
İlahi emirlerden kastımız Kuran hükümleri, aklın işletilmesine asla bir sınır koymuş değildir. İnanç dünyasının doğru yoluna akıldan çok aşk ile ulaşılacağı yönündeki sûfi söylemler Kuran’a uygun mudur?
 
İnsanı ve aklı afyonlayan, uyuşturan bu gelenek yine büyük müfessirlere göre Kuran’a uygun değildir! “Aklını işletmeyenler üzerine pislik yağacağını” bildiren Yunus suresi 100’üncü ayeti bunun en açık delillerinden biridir. İlahi emirler, imanı sürekli biçimde akıl ve bilimle yoğurmuştur. Bunu hayata geçirmenin zemini şüphesiz günümüzün anayasal ilkeleridir. Bu ilkeler, putlaştırılmış takıntılar yerine çağa, zamana ve gereksinimlere göre hukuk ve kural oluşturabilmenin en önde gelen sistemi ve güvencesi değil midir?!
Akıldan uzaklaşan kişiselleşir, olumsuzlaşır.
 
Bu noktaya gelen inanç sistemi; üreten, değer katan bir huzur ve mutluluk kaynağı olmaktan çıkar.
 
Hicri dördüncü asırda, Miladi onuncu yüzyılda yaşamış, Kuran dilinin ölümsüz üstatlarından Isfahanlı Ragıp’ın “ez-Zeria ila Mekârimi’ş-Şerîa”da yazdığı bir konu başlığı şudur:
 
“Akla Dayalı İlimlerle Donanmamış Olanların Peygamberlikten Kaynaklanan İlimleri Anlamada Yetersiz Olacakları…”
 
Başlığın altında da şu muhteşem tespitler vardır:
 
“Akla dayalı bilgi ve tespitlerde cehalet gözler üzerinde perde, kalp üzerinde örtü, kulaklarda işitmeye engel bir ağırlıktır. Ve Kuransal gerçekleri anlamak, işte bu perde, örtü ve ağırlıklardan arınmış olanların nasibidir…”
   
“Akıl, Kuran ve sünnetle sınırlıdır.” diyenlerin iddiası Kuran’a aykırı mıdır?..
 
“Evet” diyor büyük müfessirler. Ve ekliyorlar “Kuran, aklın kullanımını sınırlamaktan ima yoluyla bile söz etmemiştir, tam tersi aklını işletmeyenler üzerine pislik atılacağını, hükme bağlamıştır.” 
   
Şimdi, bu söylemler ile “Bir liderin gelmesini bekliyorsanız o zaman bizi anlayamamışsınız demektir” diyen İstiklal Savaşı kahramanlarının düşünceleri ve gerçekleştirdikleri aynen örtüşmüyor mu?! Evet, ilkeleri oluşturacak egemen güç millet meclisidir. Meclis olmaksızın, milletin iradesi tecelli etmeksizin, sistem falan kuramazsınız. Savunma, eğitim, milli devlet kurmak büyük servetlerle, nüfusla ve bunların katılımıyla olabilir. Ve bu, ancak milletin rızasıyla gerçekleşebilir.
 
Toplam blog
: 276
: 1102
Kayıt tarihi
: 19.11.12
 
 

Evli, 2 evlat babası, 1965'te doğdu, inançlı, müziksever, insansever, yurtsever, iyi yüzer, ünive..