Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Kasım '12

 
Kategori
Deneme
 

İnsanın bugün en büyük sorunu şöyle ya da böyle olmak değil kendisi olamamaktır

İnsanın bugün en büyük sorunu şöyle ya da böyle olmak değil kendisi olamamaktır
 

İnsanın olumsuzluklardan arındırılarak kişiliğinin, davranışlarının ve buna bağlı yaşamının mükemmel hale getirilmesi için yüzyıllardır yapılanlar artık bir sona varmalı; çünkü hala bir insanın nasıl olması, nasıl davranması gerektiği belli değil. Sizler bir sorun görmüyor, bu durumu kabul ediyor olabilirsiniz. O zaman niye birbirimizi eleştiriyoruz? İçimizdeki “manyaklar” yüzünden mi? Onlar da size manyak diyor, ne yapacağız? “İnsanı ihya projelerini” kişilik haklarına müdahale sayarak yasaklamak bir seçenektir belki. Bu, haklı bir gerekçe de olabilir. Öyle ya, iyiyim, kötüyüm (şöyleyim, böyleyim) zararım dokunmuyorsa sana ne. Ya da insanları eğitsek bıraksak, ne yapığına karışmasak.

İnsanın bugün en büyük sorunu şöyle ya da böyle olmak değil kendisi olamamaktır. Ben eğitim ve kültürle kişiliğin değiştiğini düşünüyorum. Yani Tanrı’dan sonra insanı bir de biz kendimiz yaratıyoruz. Yöntemleri öğrettikten sonra hayatla baş başa bırakmak lazım. Oysa ölürken bile ne yapacağını biz tarif ediyoruz.

İnsanları eğitmeye çalışanlar bilim adamı değildir. İnsan tuğla ya da kerpiç değil ki kalıba sokasın. Pedagoji ya da davranış bilimleri yanlış bir bilim. İnsanın doğal kişiliği korunmalıdır. Hele de yaşam koçu denen kimseler insan kişiliğine çok büyük zarar veriyorlar. Belli kalıplarla kişiyi sınırlandırmakta, farklı belki daha güzel davranışlar ortaya koymasına engel olmaktadırlar. Unutulmamalıdır ki bizim düşündüğümüzden daha güzel bir hayat her zaman mümkündür. Bir yaşam koçu şöyle yapınız diyorsa bu, insan kişiliğine müdahaledir. O nedenle kişi yöntemleri öğrendikten sonra (hesap, okuma yazma, araştırma teknikleri) hayatla baş başa kalmalıdır. Siz ona hazır kalıpları sunarsanız tembellik edecek, işe yaramaz hale gelecektir. Bir konuda fikrini sorduğum zaman Aristo’dan paragraflar okuyan kimse etiketi ordinaryüs olsa bile sıfırdır.

4 yılda 524 yazı yazdım. İyi ya da kötü, doğru ya da yanlış yazdıklarımı yüz binler okudu. Belki birkaç tane örnek verme noktası dışında yazdıklarımda bir tane bile başkasından alınma cümle yoktur. Ve görüldüğü gibi Aristo olmadığım halde ben de pekâlâ bir şeyler söyleyebiliyorum. Farklı konu ve alanlarda herkeste bu düşünme/bulma/yapma kapasitesi vardır. Daha önce okudum ama 20 yıldır kitap okumuyor, kendim düşünüyorum. Bu 20 yılım daha önce okuduğum kitaplarda anlatılan yanlışları anlamaya çalışmakla geçti. Anladıkça gözlerim fal taşı gibi açıldı. Okuduklarımın yarısından çoğu yalan ya da yanlış, diğer yarısı da gereksizdi. Yeni bulunmuş/söylenmiş şeyler ile kişilerin hikâyeleri dışında hiçbir şeyi almamak gerekiyordu. Yalan önemli değildi. Gereksizleri de ayırabilirdiniz. Ama ya yanlışlar… Bunu insanlık yüzyıllardır iyilik/doğruluk manzumeleriyle doyurulduğu halde hala kötülüklerin aynı şiddetle devam ettiğini görünce anladım. Bu yazılanların, söylenenlerin hiç mi yola getirici etkileri yoktu? 50 bin kişiyi öldüren PKK’nın Apo’su, Esad, Kaddafi hangi kitapları okumuşlardı? Okuma yazması bile olmayan ayı Kazım bir kişiyi bile öldürmemişti. Yüzlerce yıldır dünyaya kan kusturan kimi sabıkalı Amerikan başkanları belki de bir kütüphane bitirmişlerdi.

Bu bir komplo teorisi değil. Yetişmek, bilgili/kültürlü olmak adı altında kendimizi yok ediyoruz. Hiç kimse kendisi değil. Kim ne okuduysa kimi dinlediyse beynine onun süzgecini takmış. Okumalar/yetişmeler de genellikle tek yönlü olduğu için her insan hangi kültürle yetişmişse onun kalıbını almış. Bir de benim gibi çok yönlü okuyanlar var. İmam Gazali’nin Kimyayı Saadet’i elimde, Nihal Atsızın Bozkurtlar Diriliyor’u masamın üzerinde, Karl Marks’ın Komünist Manifesto dolabımda ve alt gözde de “Şahane dul” vardı.

Okumanın bize zarar verdiğini taa küçükken fark etmiştim. Okudukça huyum değişiyordu. Elime ilk kitabı aldığım andan itibaren tarladan kaçmaya başladım. Tembel ve gevşek bir adam oluyordum. Elimi yüzümü bile yıkamamaya başladım. Temizliğin gereğine inanıyor fakat yapmıyordum. Okuduğunuz zaman hiçbir şey yapmasanız bile önemli ve değerli oluyordunuz nasılsa. Ya da kendinizi öyle hissediyordunuz. Diğerleri de, okumuş adam zaten her şeyi bilir diye size karışmıyorlardı. Oysa bi b…k bilmiyorduk. Okuduğumuz için olmamız gerekenleri olmuyor, yapmamız gerekenleri yapmıyorduk. Bizim elimizde kitap varsa ineği ahıra okula gitmeyen kardeşimiz götürecekti.

 
Toplam blog
: 6332
: 653
Kayıt tarihi
: 21.09.08
 
 

Sadece sayfalarda kalan yazılar şaheser olsalar bile önemsiz ve anlamsızdır. İnsanlara ulaşan ve ..