Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Ocak '13

 
Kategori
Bilim
 

İnsanın evrimi

İnsanın evrimi
 

50 bin yıl önce dünyada dört insan türü yaşıyordu. Homo Sapiens diğerlerini bitirdi.


Milyonlarca yıl önce, tarihin bir döneminde birçok insan olmaya aday tür, birlikte yaşadı. Bunların biri dışında hepsinin soyu tükendi. Geriye sadece fosilleşmiş kemikleri kaldı. Bu fosilleşmiş kemikler hem insan, hem maymun iskeletinin özelliklerini gösteriyordu. Bundan kast edilen şey bu iskelete sahip olan canlıların dike yakın, yani iki ayak üzerinde yürüme özelliğine sahip olmasıdır. Kemik yapıları onu gösterir. Kemikler vücutta simetrik olduğu için biri bulunduğunda diğerini üretmek mümkün olur. Böylece bulunan her bir kemik parçası iki kemik yerine geçer.

Canlının dikine yürüdüğü kararı, bulunan kalça, diz vs. kemiklerinin maymun ve insan kemikleri ile karşılaştırılmasıyla verilir. Bu bakımdan canlının kime benzediğinin çok büyük bir önemi yoktur. İnsana da benzeyebilir, maymuna da. Yani bu canlıların maymun veya insan olduklarına dış görünüşüne bakılarak karar verilmez.

Bu canlıların iki ayak üzerine kalkmalarına sebep olarak çeşitli fikirler öne sürülmüştür. 1- Enerji tasarrufu, 2- Çevreyi görme, 3- Sırtında yavrusunu taşırken mevcut suya batmama, 4- Ağaçların azalması nedeniyle ağaçtan yere inmek zorunda kalması 5- Ellerinde bir şeyler taşımak zorunda kalması.

Böylece iki ayak üzerinde yürümeyi becerenler, diğerlerine göre bir avantaja sahip oldular. Bu da DNA'da biriken küçük mutasyonlar sayesinde mümkün oldu.

90'lı yıllara kadar bulunan fosillere rağmen maymunla insanın ayrıldığı noktadaki atalara ulaşılmamıştı. Orta Sahra çölünde araştırmalara 1997'de başlayan Fransız Antropolog Michel Brunet 2001'de bir fosil buldu. Bu 6-7 milyon yıllık bir fosildi ve sadece kafatasından ibaretti. Adına Sahelanthropus Tchadensis dedi. Vücut kemikleri olmadığı için dikine yürüyüp yürümediği bilinmiyordu. Ancak göz yuvalarının durumuna bakarak dik yürüdüğü sonucuna varıldı.

Beynin büyümesi ve dik yürüme aynı anda olmamıştır. Birçok dik yürüyen türün maymun kadar küçük beyni vardı.

İnsan bugünkü biçimini alana kadar milyonlarca yıl geçmiştir. Yaklaşık 4 milyon yıl beyinlerinin büyüklüğü değişmeden kaldı. Fakat bu hiçbir şey değişmeden kaldı demek anlamına gelmez. Bu canlıların yavrularının beyin büyüklükleri karşılaştırılarak maymunlara göre daha yavaş geliştiği anlaşılmıştır. İnsan beyninin tam olarak gelişmesi için yaklaşık 20 yıla gerek vardır. Halbuki maymunlar 3 yıl içinde neredeyse beyin ve kemik gelişmelerini tamamlarlar. Bunlarınki ikisinin arasındaydı.

Bu süre içinde bu canlılar taşları belli bir şekilde kırarak alet yapmaya başladılar. Bunlar günümüzden 1,6-2.5 milyon yıl önce yaşamış olan Homo Habilis'lerdi. İlk aletler kemiği kırıp içindeki iliği yemeye yarıyordu. Beyin büyüklüğü de öncekilerden fazlaydı.

Soru: Ne oldu da milyonlarca yıl kapasitesi artmayan beyin büyümeye başladı? Cevap Afrika'nın toprak tabakalarında yatıyor. Bu tabakalara baktığımızda o zamanlarda iklimde ve çevre şartlarında büyük değişiklik olduğunu fark ederiz.

Doğu Afrika'da Victoria Gölü su seviyesi sürekli ileri geri değişiyordu. Bunlar geride bıraktıkları çökeltiler ve içindeki canlılardan anlaşılıyor. Bilim adamları ö dönemde ne olduğunu anlamak için okyanus diplerinden çubuk biçiminde binlerce örnek aldılar.

Sürekli kalp atışı gibi değişen iklim şartlarında duruma ayak uyduramayan türler elendi. Ama Homo Habilis gibi problem çözücüler hayatta kaldı.

Birkaç yüz bin yıl sonra, Homo Habilis, yerini daha kurnaz, daha yetenekli olan Homo Erectus'a bıraktı, dünyanın ilk avcı insanlarına. Bir grup bilim adamı Doğu Afrika'da Homo Erectus'un fosilleşmiş kemiklerini buldu. Bunlar günümüz yetişkin insan büyüklüğünde bir bireye aitti. Ancak diş mineleri incelenip yaşı tespit edildiğinde şok eden bir bilgiye ulaşıldı. İskelet 8 yaşında bir çocuğa aitti. Hayvanların, bu arada şempanzelerin yavrularının çok hızlı geliştiği bilinir.

İnsan hayvanlar içinde beyninin vücuda olan oranı en fazla olan canlıdır. türleri birbirinden ayırmak için göz önüne alıan ikinci şart beyin hacmidir. İnsan beyni 1400 cc'dir. Bu çocuğun beyni  900 cc idi. Şempanzelerin ise 400 cc'dir. İnsanın çocukluğu hayvanlara göre daha uzun sürer. Sebebi beyin boyutları olabilir.

Homo Erectus'un konuşmayı becerip becermediği bilinmiyor. Ama dünyanın ilk taş aletlerini o yapmıştır.

Homo Erctus'tan çok önce ateş yakma ve yemekleri pişirme alışkanlığı başlamıştı. Bu yüzden dişlerinin ve çene kaslarının çok güçlü olması gerekmiyordu. Zaman içinde çene kasları öncekine göre daha zayıf oldu, fakat bu bir dezavantaj değildi. Aksine bir avantaja dönüştü. Önceki türlerde çene kasları başın tepesine kadar çıkardı. Çene kasları azalıp şakaklara düşünce, aradaki boşluktan kafatası ve beyin adeta fışkırdı.

Ateşin kullanılış, pişirmekten başka bir işe daha yaradı. İnsanları bir araya getirdi. Böylece bu tür canlılar, başkalarına göre daha sosyal oldular.

İnsanın Afrika'da evrildiği düşünülüyor. Homo Erectus döneminde Afrika'dan başka yerlere göçler başladı.

İnsan dünyanın en akıllı hayvanıdır. 50 bin yıl kadar önce, dünyada  4 farklı insan türü yaşamaktaydı. Sonra ne oldu da bire düştü?

Homo Erectus'tan sonra Afrika'dan dünyanın diğer bölgelerine sürekli göç yaşandı. Modern insan gelmeden önce dünya diğer ilkel insan türleri ile işgal edilmişti. Bilimsel araştırmalar, modern insanın 600 kişi kadar üyeri olan bir kabileden türediğini gösteriyor. Modern insan çevre uyumu ve zeka üstünlüğü bakımından diğerlerinden üstündü. Onun yürüdüğü yerlerde diğerlerinin soyu tükendi.

20. yüzyıl başlarında, Kuzey İspanya, Atapuerca'da  milyon yıllık bir yerleşim yeri, daha sonra onun yakınlarında, bir mağarada 30 kadar Homo Heidelbergensis iskeleti bulundu. Burası yarım milyon yıl öncesine tarihlenen bir mezarlıktı. Yakınlarında yontulmuş taşlar bulundu. Buradan da bu insanların planlama yeteneklerinin olduğu, şuurlarının ve kişiliklerinin farkında oldukları sonucu çıkarıldı.

Homo Heidelbergensis evrilerek Homo Neanderthalensis'e dönüştü. Neandertaller burada 30 bin yıl öncesine kadar yaşadılar. Neandertallerin beyni modern insana göre daha büyüktü, vücutları daha küçüktü ve kuzey Avrupa'da buz çağını geçirerek hayatta kalmayı başarmıştı. Fosil iskeletler üzerinde yapılan incelemeye göre , Neanderthal çocuklar da modern insana göre hızlı gelişiyorlardı. Yakın zamana kadar Neandertal beyni ve modern insan beyni arasında bir fark olmadığı sanılıyordu. Son araştırmalar Neandertallerin beyninin daha alçak ve daha uzun olduğunu gösterdi. Bu küçük görünen fark, mentalitede, hatırlamada, konuşmada büyük bir fark yaratıyordu.

Önemli bir fark da besleme alışkanlığındaydı. Neandertaller sadece avcıydı. Kemiklerinde hep yara izleri bulunmuştur.  30 yaşından çok yaşamıyorlardı. Oysa modern insan aynı zamanda bitkilerle de besleniyordu.

30 bin yıl önce Neandertallerin soyu tükendi. 200 bin yıl önce yine Afrika'da Homo Sapiens göründü. Günümüz modern insanından çok az farklıydı. Genel düşünceye göre modern insanın Güney Afrika kıyılarında yaşayan 600 kişilik bir kabileden türediği sanılıyor. Bunların yiyecekleri içinde midye de vardı. Midye toplamak için suyun çekilmesini bekliyorlardı. Tam avlanma zamanını da Ayın hareketlerini gözleyerek belirliyorlardı. Bunlar öncekilere göre daha karmaşık aletler yapıyorlardı ve bu aletler aynı zamanda toplumsal ilişkilerini de yansıtıyordu. Deniz canlılarının kabuklarından süsler yaptılar, vücutlarını boyadılar ve Afrika'dan göç ettiler. Gittikleri yerlerde daha önce göç etmiş insan türleri ile karşılaştılar. Onlarla cinsel ilişkiye girdiler ve gen değişiminde bulundular. Yakın zamanda,  yok olmuş insan türlerinin genomu çıkarıldı. Böylece modern insanla olan akrabalık derecesi tam olarak tespit edilebildi.

Günümüzde yalnızca Afrika dışında yaşayan insanlarda Neandertal genleri tespit edilmiştir. Neandertaller, en son 28 bin yıl önce Cebelitarık boğazında görüldüler. İri hayvanların ve diğer insan türlerinin yok oluşu, oraya modern insanın varış tarihi ile çakışır. Neandertaller onlardan sadece biridir.

Son 10 bin yılda insanın evrimi sürmüştür. Şartlar aynı şekilde devam etseydi, durmazdı da. Ancak artık şartları da insan belirlemektedir.

 Yazı aşağıdaki videodan destek alarak yazılmıştır. Video İngilizcedir.

http://www.youtube.com/watch?v=qc3QIk__aJw&NR=1

Yazıyı okuyup videoyu izlediyseniz, bir de yaratılışçıların videosu var. Onu ekliyorum.

Ancak onun için de söylenecek birkaç söz var. Bir kere iki bilgiyi ve iki videoyu karşılaştırdığınızda aşağıdakinin nasıl bir kısırlık ve spekülasyon içinde olduğunu göreceksiniz. Benim kabaca eleştirilerim de şöyle:

Türler arasında hiçbir bağ olmadığını iddia ediyor. Videodaki birkaç noktaya dikkat edin.

İlk çıkan yazıda "insanların maymunlardan gelmediğini, bulunan fosillerin günümüzde soyu tükenmiş olan farklı insan ırklarına ait olduğunu" söylüyor. Bu cümle bir itiraf olarak kabul edilebilir. İnsan ırkları neden var ve nasıl oldular?

İkinci olarak evrimin bir kanıtının olmadığını iddia eder. Evrimin bir kanıtı, türler arasında DNA düzeyindeki akrabalıktır. İnsanın ikinci kromozomu özel olarak ayrıca evrimin kanıtıdır. Bunlar laboratuvarlarda tespit edilmiş kanıtlardır. Onların kanıt diye yazdığı 'bilimsel' yazılar en az yirmi yıllıktır. O günden bu yana bilim çok ilerlemiştir.

American science dergisinden yapılan alıntı ile Türkçesi birbirini tutmamaktadır. Alıntının Türkçesi şöyle olmalıydı:

Bilim, bilim adamlarının inancı ile veya toplumun arzuları tarafından bir sonuca ulaştırılabilir mi? Türkçesinde ise çok farklı şeyler okuyoruz. Böyle bilim yapılır mı, sizin takdirinize bırakıyorum.

 http://www.youtube.com/watch?v=h8VMtYkMRFU

  

 
Toplam blog
: 125
: 6625
Kayıt tarihi
: 18.11.09
 
 

İstanbul 1980 doğumluyum. Yüksekokul mezunuyum. İstanbul'da oturuyorum. Dünya ve çevre hakkında düşü..