Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Ekim '07

 
Kategori
Felsefe
 

İnsanın iyi yaşamı üzerine - II

İnsanın iyi yaşamı üzerine - II
 

Özcü idealist felsefe ve modern sübjektivist yaklaşım

Günümüzde azınlıkta kalmış görüş, iyi yaşam ile mutluluğun aynı anlamları taşıdığı yönünde uzlaşır. Modern sübjektivist yaklaşım ise bunun karşısında yer alır. Onlara göre, iyi yaşam bir bütünü ifade ederken, mutluluk onu tamamlayan ve değerini arttıran niteliktedir; ancak, asla kendisi değildir. Diğer bir deyişle, her mutluluk hâlini iyi yaşam ile özdeşleştirmek tümüyle hatalı bir bakış açısıdır. Çünkü iyi yaşamın göstergesi mutluluk değil, fayda elde etmek olmalıdır. Mutluluk iyi yaşamın sadece bir unsuru olabilir, aralarında nedensellik ilişkisi yoktur.

Mutluluğu iyi yaşam ile özdeşleştiren yaklaşımda ise, “mutluluk iyi yaşamın bir unsuru değil, fakat amacıdır”.[1] Kaba bir deyişle “kişi niçin iyi bir yaşama ulaşmak ister?” sorusu, ancak “mutlu olmak için” şeklinde cevaplanabilir.

Özetle, modern sübjektivist anlayış faydanın hem aslî unsur hem de nihaî amaç olduğunu, mutluluğun ise iyi yaşamın bileşenlerinden sadece biri olarak görülebileceğini ileri sürerken özcü idealist felsefe geleneğine bağlı kalanlar, iyi yaşamın çeşitli unsurları/ bileşenleri bulunduğunu ve mutluluğun nihaî amaç olduğunu ifade ederler.

“... Hem iyi durumda olmak, hem de iyi yaşamak mutlulukla aynı anlama gelir ...”[2] diyen Aristoteles, aslında genel bir tanım vermiş ve Sokrates’den bu yana mutluluğun iyi yaşam ile aynı şey olduğunu söyleyen bütün düşünürlerin ortak kanaatini sergilemiştir.

Mutluluk idealine bir anlam katmak istersek: hazzın peşinde koşmak, acıdan sakınmak, doyuma ulaşmak birer ölçü olabilir. Ya da Aristoteles’e dayanarak, mutluluk tam erdeme uygun tam bir yaşama etkinliğidir [3] de diyebiliriz.

Modern sübjektivist faydacılığın doğuşu: Açıklanmış tercihler kuramı

Sokrates’in öğrencisi Aristippos ve daha sonradan Epikuros ‘haz’, ‘mutluluk’ ve ‘iyi yaşam’ arasında ilişki kurmuşlardır. Burada mutluluğun biricik kaynağı olarak görülen haz, en yüksek iyiyi temsil eder ve normatif olarak tüm eylemlerin hazza yönelmesi gerektiği inancı hâkimdir. Mutluluk ve iyi yaşama ilişkin bir diğer yorum ise, Platon ile Aristoteles’in temsil ettiği düşünce sistemi içinde kendisini gösterir: ‘İnsanın kendini gerçekleştirmesi’, ‘mutluluk’ (eudemonia) ve ‘iyi yaşam’ üçlü ilişkisi kurulur ve mutluluk ereksel anlamda hazcılıktan böylece tümüyle ayrılmış olur. Bu üçlemede hazzın yerini bireyin kendini gerçekleştirmesi almıştır.

Aristoteles’de ‘mutluluk’, varolanın varoluşunun özüne uygun biçimde kendini gerçekleştirmesini simgeler. Mutluluk ideali bu şekliyle iyi yaşamı “insanî gelişim” ile açıklar. Mutluluk simgesel olarak ulaşılması gereken bir amaçtır. Bu, birey için olduğu kadar toplum, yani en büyük çoğunluk için de dikkate alınası bir idealdir. En büyük çoğunluğun mutluluğu erek olduğunda ise bunu sağlayacak şeyler yararlı olarak görülmeye başlanır ve artık, mutluluk (ya da iyi yaşam) amacı için ‘yararlı olanlar’ kollanır. Bu bakış, Jeremy Bentham’da ‘en iyi’nin fayda olduğu görüşü ile sonuçlanmıştır.[4] Artık en büyük mutluluk ilkesi topluma en çok faydayı sağlayan amacı temsil eder. Fakat Bentham’ın yorumunda, köken Aristoteles’e değil, Aristippos ve Epikuros’un hazcı felsefesine dayalıdır. Çünkü fayda, Bentham’da ‘hazzın varlığı, acının yokluğu’ ile tanımlıdır. Bu yaklaşım günümüz hâkim iktisat modeli olan neoklâsik argümanlarına da dayanak teşkil eder.

Fakat, neoklâsik gelenek içinde, önemli bir sapma yaşanır ve iyi yaşam açıklaması Bentham’ın mutluluk idealinden ve psikolojik hedonizmden tümüyle ayrılır, salt faydacılığa bürünür. Hazcılık ile faydacılık arasında kurulan nedensellik ilişkisi artık tümüyle kırılmıştır Bu dönüşüm, psikolojik hedonizmin, faydacı söylemden dışlanması anlamına gelir.

Neoklâsik faydacı gelenek içinde, mutluluk ilkesinin son temsilcisi Jevons’dur. Jevons, aynı zamanda, hazcı söylemin hararetli savunucularının da sonuncusudur. Bu durumun rastlantısal olduğunu söylemek pek gerçekçi olmayacaktır. Nitekim mutluluk ilkesinin terki, beraberinde hazcılığın savunusunu da söndürmüştür –ya da nedensel olarak tersi. Çünkü Bentham tarafından sürdürülen mutluluk ideali, köklerini Aristippos ve özellikle Epikuros’da bulabildiğimiz, içkin bir hazcılığa dayanmakta; bunlardan birinin terki diğerinin de terkini gerekli kılmaktadır.

Bu sürecin sonunda, günümüzde faydacı çözümleme, “açıklanmış tercihler kuramı” ile nihaî şekline kavuşur. Bu son şekilde, hazza ilişkin söylem kuramsal olarak önemini tümüyle yitirmiştir. Zîra, açıklanmış tercihler kuramında aslolan unsur, bireyin neyi tercih ettiğidir; niçin tercih ettiği, yani bu tercihini hangi sâikle gerçekleştirdiği önemsiz bir argümandır. Ancak, şu da bir gerçek ki, hazcılığın temel bir argüman olmaktan çıkması, neoklâsik kuramın bireysel tercihlere ve öznel faydaya dayalı iyi yaşam izahlarından hedonik (hazcı) izlerin silindiği anlamına gelmeyecektir.

_____________________________________
[1] N. Rescher, Welfare – The Social Issues in Philosophical Perspective, University of Pittsburg Pres, Pittsburg:1972, s. s.4-5.
[2] Aristoteles, Eudemos’a Etik, 1219a 40 - 1219b 1.
[3] Aristoteles, Eudemos’a Etik, 1219a 38-9; Nikomakhos’a Etik, 1100b 10.
[4] "En çok sayıda insana en fazla fayda sağlamak" ilkesi Hutcheson’a âittir, fakat bu ilkeyi belirli bir sistematik katan Jeremy Bentham olduğu için onun ismiyle anıla gelmiştir. Bentham, açıkça, Sokrates’in mutluluk ilkesini Epikuros’un hazcılığı ile birleştirip, faydacılık adı altında sistematikleştirmiştir.

 
Toplam blog
: 21
: 2056
Kayıt tarihi
: 05.10.07
 
 

İzmir doğumluyum, yaşadığım yer İstanbul olsa da... Burnumda tüter, hasretini çekerim; gidenlerle se..