- Kategori
- Deneme
İnsanın kendinde kilitlendiği an
Varsa deniz, yoksa deniz; ohh beee!...
Anlatıyorum....
Boş boş bana bakıyorlar! Oysa ben dolu dolu konuşuyorum...
Anlayamıyoruz seni, diyorlar, anlamıyoruz!...
Ama niye?..
Ne dediğim anlaşılmıyormuş! Ben sizi anlıyorum, diyorum. Senin bizi anlaman bir şey ifade etmiyor, diyorlar, önemli olan, asıl, bizim seni anlamamızdır.
Dilim yabancıymış onlara göre!?
Bilinmeyen bir dildesin, dediler yüzüme, düşüme, düşüncelerime baka baka. Baka kaldım!
Çık o dilden, diyorlardı, oradan; bize bizim dilimizle seslen, bizim dilimizden! Ben inatla, bizim dilimizle sesleniyorum, diyordum, bizim dilimizden!...
Boş boş bakıyorlar yüzüme. Çekip alasım geliyor yüzümü yüzlerinden, çekip alıp denize atasım geliyor...
Dün, daha dün ne güzel çay eşliğinde, beyaz, kırmızı birlikteliğinde muhabbet ediyorduk, anlayamıyorum, şimdi ne oldu da oldum böyle, oldunuz!?
Belki bana bir şey olmadı, olan onlara oldu, olmuş olamaz mı?
İnat etmenin ne anlamı var? Şu dakka yok! O zaman geri çekiliyorum....
Aldığım tüm kara parçalarını onlara bırakıp denize açılıyorum....
Yolculuk geldiğim yeredir! Hem deniz benim dilimi anlar.
.........
Bir zaman sonra döndüm. Aynı bende ben döndüm. Çünkü ben bendim! Buldum onları orada. Yüzüm güldü. Yüzleri asıldı. Daha bir zaman sonra bir daha döndüm geri. Dilmiş, hı!
Hepsi bahane!..
Anlatıyorum....
Dolu dolu yaşıyorum beni. Dinlemiyorum onu, bunu, şunu, varsa deniz, yoksa yine deniz; ohh beeee!...
1. Not: İnsanın kendinde kilitlendiği an... ansızın gelebilir onların elinde, dilinde, düş ve düşüncelerinde; dikkat!...
2. Not:
Niye kendinde
sen sen konuşursun ki!
Açsana seni
insana;
bak ne güzel deniz,
gök,
git gidebildiğince...
Gitsene!...
İtmesene kardeşim,
itmesene!...
Denizse deniz,
gökse gök,
yolsa yol,
gidersem giderim,
gitmezsem gitmem!
Çeksene düşünü,
düşünceni üstümden
insanım!...
Ş.Y.
Boş boş bana bakıyorlar! Oysa ben dolu dolu konuşuyorum...
Anlayamıyoruz seni, diyorlar, anlamıyoruz!...
Ama niye?..
Ne dediğim anlaşılmıyormuş! Ben sizi anlıyorum, diyorum. Senin bizi anlaman bir şey ifade etmiyor, diyorlar, önemli olan, asıl, bizim seni anlamamızdır.
Dilim yabancıymış onlara göre!?
Bilinmeyen bir dildesin, dediler yüzüme, düşüme, düşüncelerime baka baka. Baka kaldım!
Çık o dilden, diyorlardı, oradan; bize bizim dilimizle seslen, bizim dilimizden! Ben inatla, bizim dilimizle sesleniyorum, diyordum, bizim dilimizden!...
Boş boş bakıyorlar yüzüme. Çekip alasım geliyor yüzümü yüzlerinden, çekip alıp denize atasım geliyor...
Dün, daha dün ne güzel çay eşliğinde, beyaz, kırmızı birlikteliğinde muhabbet ediyorduk, anlayamıyorum, şimdi ne oldu da oldum böyle, oldunuz!?
Belki bana bir şey olmadı, olan onlara oldu, olmuş olamaz mı?
İnat etmenin ne anlamı var? Şu dakka yok! O zaman geri çekiliyorum....
Aldığım tüm kara parçalarını onlara bırakıp denize açılıyorum....
Yolculuk geldiğim yeredir! Hem deniz benim dilimi anlar.
.........
Bir zaman sonra döndüm. Aynı bende ben döndüm. Çünkü ben bendim! Buldum onları orada. Yüzüm güldü. Yüzleri asıldı. Daha bir zaman sonra bir daha döndüm geri. Dilmiş, hı!
Hepsi bahane!..
Anlatıyorum....
Dolu dolu yaşıyorum beni. Dinlemiyorum onu, bunu, şunu, varsa deniz, yoksa yine deniz; ohh beeee!...
1. Not: İnsanın kendinde kilitlendiği an... ansızın gelebilir onların elinde, dilinde, düş ve düşüncelerinde; dikkat!...
2. Not:
Niye kendinde
sen sen konuşursun ki!
Açsana seni
insana;
bak ne güzel deniz,
gök,
git gidebildiğince...
Gitsene!...
İtmesene kardeşim,
itmesene!...
Denizse deniz,
gökse gök,
yolsa yol,
gidersem giderim,
gitmezsem gitmem!
Çeksene düşünü,
düşünceni üstümden
insanım!...
Ş.Y.