Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Haziran '08

 
Kategori
Teknolojinin Geleceği
 

İnsanın makine ile yarışı

İnsanın makine ile yarışı
 

Kasparov'un Deep Blue ile karşılaşmasından


O, yıllar süren tecrübesini ve üstün zekâsını yarışma için ortaya koymaya hazırdı. Daha önce de yendiği rakibi yenilenmiş ve aradan 1 sene geçmeden tekrar karşısına çıkmıştı. Sonucun tekrarlanacağını umuyordu. Ancak geçen sefer de oldukça zorlanmıştı ve bu seferkinin daha da zor geçeceğinden şüphesi yoktu.

17 yasında büyük usta olmuş ve 22 yasında en genç dünya şampiyonu olmuştu. Hala dünya şampiyonu kendisiydi ve geçen sene yendiği rakibi dışında herhangi bir ciddi rakibi de yoktu.

Bahsettiğimiz kişi Garry Kasparov’du ve yıllardan 1997 idi. Büyük bilgisayar üreticisi IBM’in Deep Blue adındaki süper bilgisayarı bir önceki sene yenmiş ancak bilgisayar IBM tarafından yeniden programlanmış ve yarışmaya tekrar sokulmuştu.

O güne kadar tüm karşılaşmalarda büyük ustalar bilgisayarlara karşı galip gelmişti.

Ancak giderek güçlenen bilgisayar teknolojisi ve programlama dilleri, büyük ustaları zorlar hale gelmişti.

İlk günkü maçı Kasparov kazandı. Bu her zaman insanların kazanacağını düşünen kişilerde geçici bir bilmişlik havası yarattı. Hiçbir şeyin insan zekâsının ve mantığının önüne geçemeyeceğini düşünenler ikinci günkü makinenin galibiyetini ise yarışmaya olan ilgiyi arttırmak için Kasparov’un bilerek yenildiğini ile sürerek açıkladılar. Ancak 3. 4. ve 5. günlerdeki beraberlikler kafalardaki soru işaretlerini iyice arttırdı. Ancak 6. günde yarışma sonuçlandı ve Kasparov, makinenin kafasını karıştırmak için denediği değişik taktiklerin Deep Blue’nun stratejisi ve öngörüsünde hiçbir fayda etmediğini oyunu ve yarışmayı kaybederek ödedi.

Bu konu hakkında o zamanlarda pek çok şey yazıldı. İnsan olmanın ve düşünmenin farklı bir şey olduğunu varlığın taklit edilemeyeceğini iddia edenler bu sonuca birtakım bahaneler bulmaya çalıştılar. Gene bir gün makinelerin tüm dünyayı ele geçirmesinden korkan bazı komplo teorisyenleri de kaygılanmak için bir sebep daha buldular. Pozitif düşünmeye çalışan birtakım insanlar da bunun insanlık için bir şans olduğunu yapay zekâ ve yeni teknolojilerle insanlığı parlak bir geleceğin beklediğini iddia ettiler.

Peki, IBM geçen sene kaybettiğinde neyi değiştirmişti? IBM araştırma direktörü C.J.Tan şu şekilde açıklıyor; bu bir sene zarfında 3 şeyi iyileştirdik; bilgisayar daha güçlü, daha fazla satranç bilgisi depolandı ve her maç arasında parametrelerini değiştirebildiğimiz bir program geliştirdik.

Bu aslında tek yarışma değildi insanın makineye karşı olan yarışında. Yüzyıllardır devam eden rekabet bir kez daha makinenin galibiyeti ile sonuçlandı.


Benim bu bolümde tartışmak istediğim konu da yukarıdaki yarışma ile ilgili.
Günümüz insanının sürekli konuştuğu bir konuyu yorumlamaya çalışacağım. Teknoloji nereye gidiyor ve teknolojik ürünler bir gün bizim yaptığımız işleri de yapacaklar ve biz insanoğlunu yararsız mı kılacaklar? Makineler insanı taklit edebilirler mi?

Bu sorulara cevap verebilmek için iki konuyu irdelememiz lazım. Birincisi teknolojinin gelişme dinamikleri ikincisi de bu teknolojinin gelişim sürecinin zaman yelpazesinde yerine oturtulması.

Teknolojiyi insanlar geliştirir. Tarihe baktığımız zaman en önemli itici güç, çıkar sağlamaktır. Para kazanmak veya enerjiyi daha verimli hale getirmek için pek çok buluş yapılmıştır. Askeri başarıları arttırmak amaçlı araştırmalar da teknolojinin gelişimine yardımcı olmuştur. Örneğin dünya savaşları öncesi ve sonrasındaki gelişimler savaşlar olmasa yüzlerce yıla yayılabilecek gelişmelerdir. Ancak savaşı kazanmak için harcanan gayretler bir şekilde roket teknolojisini veya atom teknolojisini gündeme sokmuştur ve birkaç senede dev adımların atılmasını sağlamıştır.

Ancak her şey çıkar veya askeri güç uğruna geliştirilmemiştir elbette. Bilim veya insanlığın yararına yapılan pek çok çalışma da tıpta, astronomide hayatımızı kolaylaştıran buluşlara imza atılmasını sağlamıştır.

Buluşun niteliği ne olursa olsun kabulünü sağlayan nokta avantajlı olma durumudur. Örneğin uçan bir otomobil çok ciddi bir iyileştirme ve kolaylık getirir hayatımıza. Ancak bunun seri üretimini geliştirmek için gerekli olan para ve seri üretim sonucunda oluşacak satış fiyatı kullanıma ve yaygınlaşmaya izin vermediği için otomobil üreticileri bunun tasarımını yapma ihtiyacı şu ana kadar duymamışlardır. Sonuçta bu parayı veren kişiler de helikopter gibi alternatif bir araçla işlerini gördükleri için böyle bir araç üretmek şu an için cazip değildir.

Ancak cazip olmayacak anlamına da gelmemektedir bu... Örneğin piyasa koşulları kaldırdığı için otomobillere hava yastığı ve klima neredeyse standart özellik haline gelmiştir. Bu yirmi yıl önce ancak çok lüks arabalarda bulunan bir özellikti. Geliştirilen üretim metotları montaj maliyetini ucuzlattıkça bu da fiyatlara ve teknolojinin yayılımına fırsat sağlar.

Teknolojik gelişme rekabet halinde olduğu insan gücü karşısında maddi ve/veya stratejik olarak avantajlı olduğu durumu sürdürdüğü sürece insanı geçmeye devam edecek ve tercih edilecektir. Çoğumuzun farkında olmadığı bu rekabeti ölçüp değerlendirmek sanayide çalışan endüstri mühendislerinin görevidir. Yatırımı yapmadan önce insan ve makineyi karşılaştırıp karlı olanı tercih ederler ve karşılaştırma sonucunda çok büyük oranda ileri teknoloji ürünleri tercih edilir.


Teknolojiyi tetikleyen güçlerin dışında evrimin zaman yelpazesindeki gelişimi de anlayabilmemiz için bir o kadar önemlidir.

Kısaca bahsetmek gerekirsek ilk fikirden sonra ilk örnek oluşturma, seri üretim, mükemmelleşme ve yerini yeni teknolojilere devretme şeklinde evrimleşme adımları sıralanabilir.

Öncelikle fikir denenerek bir ilk örnek oluşturulur. Bu ilk örnekler genelde başarısız ve komiktirler ancak fikir sahibine eksiklerini gösterip düzeltme şansı tanırlar.

İlk örnekler başarılı olursa icadın seri üretimine geçilir. Bu sırada genelde geleneksel metot veya insan gücü ile aralarında rekabet başlar. Hangisi daha iyi diye analizler yapılır, uzmanlara danışılır.

Bir süre sonra yeni teknoloji eskisini açık farkla geçer ve tek alternatif haline gelir. Artık kimse geleneksel metodu kullanmamaktadır. Mükemmelleşme adımı burada yer alır. Yoğunlaşan mühendislik çalışmaları teknolojiyi daha da mükemmele ulaştırmaya çalışır. Daha az arıza yapan, daha az enerji tüketen daha işlevsel makineler haline gelirler.

Ve en sonunda farklı bir fikir, geliştirmiş olduğumuz teknolojimize rakip olmaya başlar. İlk başta rekabet edilemez gibi görünür ancak aradan geçen zaman süresince mevcut teknolojiyi geçerek liderlik konumuna oturur.

Bu evrim aşamalarını ilk fark eden Sovyet bilim adamı Genrich Altshuller’dir. Sürekli yenilenen ve gelişen teknolojinin dinamiklerini sezmiş ve TRIZ (<ı>T<ı>eoriya Resheniya Izobretatelskikh Zadatch) adındaki yöntembilimini bulmuştur. Dünyadaki tüm buluşlar oluşturulmuş olan bu yöntembilimde yer almaktadır ve bu sayede geliştirilmek istenen teknik çözüm bu yöntembilimi takip edilerek tahmin edilebilir. Teknolojinin gelecekte alacağı yol öyle belirgindir ki daha ürün ortaya çıkmadan patentleri alınıp ürünün hakları elde edilebilmektedir.

Yukarıda bahsettiğimiz gibi icadın geleneksel metodun önüne geçebilmesi için birkaç ay yeterli olabildiği gibi yüzyılların geçmesi de gerekebilir. Genelde icatlar veya iyileştirmeler ilk yapıldıklarında cazip değildirler ve toplum tarafından benimsenmezler. Uzun denemelerden ve iyileştirmelerden sonra icatlar geleneksel metodun önüne geçebilirler.

Biraz da tarihten örnekler vererek konuyu daha anlaşılır hale getirmeye çalışayım…

Otomobiller ilk icat edildiklerinde pek taraftar bulamadı. Çok gürültülü, yavaş ve bol miktarda bakım gerektiriyorlardı. Hatta bazı yerlerde otomobillerin şehir içinde dolaşmaları yasaklanmıştı. Ancak zamanla otomobil kullanımı giderek yaygınlaştı. Yaygınlaşmasındaki en önemli sebep sürekli gelişim göstermesiydi. Alternatifi olan atlı araba ise sürekli yerinde sayıyordu. Bir süre sonra otomobil avantajları açısından at arabasını açık farkla geçti ve günümüzde istisnalar hariç tüm dünyada otomobil kullanılıyor.

Bir başka örnek olarak ateşli silahların gelişimini verebiliriz.

Ateşli silahların atası olan barut, fişek ve uygulamaları dünyada ilk kez Çin’de kullanılmıştır. Daha sonra pek çok toplum tarafından kullanılan bu silahlar Batı toplumlarına kadar ulaşmış ve Batılılar tarafından bir ilave silah gücü olarak kullanılmıştır. Yani Ortaçağ boyunca uzun zaman ateşli silahlar çarpışmaların esas gücü olarak değil ihtiyaç görüldüğünde kullanılabilen bir seçenek olarak görülmüştür. Çünkü bu tarihlerde çelik üretimi hassas silahlar yapmaya elverişli değildir. Yoğun ateş gücü oluşturulamayan bu güvenilmez silahlar uzun süre yedek güç olarak kılıç ve yayın gerisinde kullanılmıştır. Buraya kadar gelinen nokta gelişmenin ilk aşamasıdır.

Ancak silaha ve teknolojiye yatırım yapan bazı Batı toplumlarının çelik üretimini ve seri üretim metotlarını geliştirmesi sonucuyla silahların hassasiyeti, menzili ve etkileri giderek artmış ve bu da bu toplumları diğer Batı ve dünyanın kalan toplumları önünde başarılı kılmıştır. İşte bu noktada ateşli silah geleneksel metoda göre üstün olma aşamasına yavaş yavaş geçmeye başlamıştır.

14. yüzyıldan 17. yüzyıla kadar olan geçiş zamanı, ateşli silahın bu adıma başlaması ve bitirmesi olmuştur. Mükemmelleşme aşamasına 1800’lu yıllardan itibaren başlayan ateşli silahlar, 1900’lu yıllardan itibaren geometrik alarak artan üstünlüğü ile kılıçları törenlerde kullanılır hale getirmiştir.

On yıllarla düşünmeye programlanmış beynimiz yüzyılları içeren bir teknolojik evrim sürecinin farkına varamadığı için teknolojinin geleceği konusunda eksik yorumlar yapılır…

Toplumda bazı insanlar geleneksel metotları severler ve savunurlar. Verdikleri örnekler genelde şöyledir:

“Biz geleneksel metotları ve insanı kullanıyoruz; daha verimli ve iyi sonuç çıkarıyoruz. Bu yüzden teknoloji bizim yerimizi alamaz!”

Kişisel olarak ben de geleneksel metotları tercih ederim ancak konu gerçeği bulmak ise gözümüzü kapamamalıyız.

Bir önceki örneğimizden yola çıkarak ve Ortaçağda yaşadığımızı farz ederek insanların ateşli silahlar için neler düşündüklerini hayal edelim. Taşıması güç, hantal ve hassasiyeti kötü olan bu silahlar, o zamanın insanları tarafından komik ve işe yaramaz olarak nitelendiriliyordu. Bu silahların hiçbir zaman insan gücünün savaştaki yerini doldurulamayacağı kanısı yaygındı. O an için topların ve tüfeklerin insan kadar başarılı olamadığı konusunda haklı, ancak gelecekteki öngörüleri konusunda ise hatalıydılar. Beş yüz yıl daha yaşasalar yanlış düşündüklerini görebileceklerdi.

Beş yüzyıl yaşamasına gerek kalmadan iddialarının yanlış olduğu ispatlanan insanlar da yok değil…

Lord Kelvin 1885 yılında havadan daha ağır bir cismin uçamayacağını iddia etmişti. Ancak kendisi sonraki yıllarda uçağa tahliye amacıyla bindiğinde neler hissetmişti kim bilir?

Bir zamanlar bilgisayarların büyük ustaları yenemeyeceğini iddia edenler de vardı.

Günümüzde bilgisayarların hiçbir zaman yöneticilik yapamayacağını varsayanlar var. İnsan zekidir, bilgisayar ise aptal ancak programlanmış bilgisayar (yapay zekâ) insandan daha zeki olabilir. Bu hızla gelişen bir teknolojide aksama olmazsa 50 yıl içinde süpermarket yöneticisi olabilen bilgisayarlar, 100 yıl içinde de CEO olarak holdinglerin başında yer alacaklardır. Bugün Çin’de kararları daha standart hale getirebilmek için bazı davalarda yargıç koltuğunda bilgisayarlar oturmaya başladı bile...

Başka bir örnek Volkswagen’in yeni otomobili… Bu araç insan kullanımına ihtiyaç duymadan yolcularını bir yerden bir yere götürebiliyor. Yani bilgisayar arabayı kullanıyor. Henüz tüm testleri yapılmadı ancak tahminim on yıl içinde piyasaya sürülecek ve 20 sene içinde tüm otomobillerde bulunan ortak bir özellik olacak. Hatta 2032 yılında o zamanın şampiyon Formula 1 pilotuyla yarışan bir bilgisayarlı arabanın şampiyonu yendiğini görürseniz bence şaşırmayın!

 
Toplam blog
: 18
: 1354
Kayıt tarihi
: 17.04.08
 
 

1974 doğumluyum. Mühendislik eğitimi aldım ve özel bir şirkette yönetici olarak çalışıyorum. İlgi..