Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Aralık '14

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

İnsanlar, insancıklar… (Maraş anısına)

Aynı durum, aynı olay karşısında, bu duruma ve olaya farklı bakan, farklı yaklaşan, farklı tutum sergileyen insanların olması doğal karşılanır. Öyledir de…

Ama bazı olaylar var ki…bunu böyle kabul etmek, doğal karşılamak zor geliyor. Kabul edilemez oluyor.

Aynı şehrin, hatta aynı mahalle insanlarının yaşananlara bu derece farklı bakması, farklı tavır takınması çok düşündürücü; ve acı…

Maraş olaylarından ve Maraşlılardan bahsediyorum.

19-26 Aralık 1978. Tarihimizin karanlık, kara lekeli tarihlerinden biri. Benzerlerinin  de çokça var olduğu gibi…

Neler yaşandığından ziyade başta da belirttiğim gibi insan yaklaşımları işin diğer yüzü.

Neler yaşandığı az çok biliniyor.Ben bir başka yüzüne göz atacağım.

Denir ki; insanın olduğu her yerde herşey beklenir. Tarihte ve günümüzde bazı yaşananlar bunu doğruluyor. Ama dedim ya, kabulü zor da olsa bu böyle.

Bu yıldönümünde ona takıldım.

Bir düşünce ve inanç sahiplerine karşı insan müsveddesi  haline gelip, güruh halinde, tabanca, satır, balta, bıçak, sopa ve benzerleriyle saldırılmasından, yaşanan vahşetten bahsetmeyeceğim.

Benzin dökülerek yakılan evlerden, o evlerde kadınlara yapılan tecavüz ve yağmaları anlatmayacağım.

Hamile kadınları, kadınların kucağındaki çocukları, gözü oyulup lağım çukuruna atılan yaşlıları, yanarak, parçalanarak öldürülen ve yaralananları hikayeleştirmeyeceğim.

Canını kurtarmak için traktör, kamyon  vb. bulduğu araçla ilini terkeden biçare insanları, acılar içinde kıvranan, kahrolan insanları, yaratılan kırılma, eziklik ve travmaları hatırlatmayacağım.

Günümüzde de görüyoruz. İnsanoğlu zaman zaman  vahşileşmede sınır tanımıyor.

Bunlar tarihin kanlı sayfalarında ayrıntısıyla yerini aldı. Merak edenler  yüzlerce belge, yazı ve  şahitliklerle insanlıktan utanarak, şaşırarak öğrenir. 36 yıldır zaten hep anlatıldı Maraş’ta yaşananlar.

Dönelim yazının esas konusuna…

İşte bu olayda iki tür insan çıktı ortaya… Aynı şehrin, hatta aynı mahallenin insanları… Yazının başında belirttiğim aynı olay ve farklı insan yaklaşımları…

Bir kısmı:

“Size bu dünyada yer yok!”, “Din elden gidiyor, haydi savaşa!”, “Bunları öldürmek sevaptır!”, diyerek Alevi  evlerine ve Alevilere saldıran ve katleden, insanlıktan çıkanlar.

Ve diğer bir kısmı…Kahramanmaraş’ın “kahraman”lığına yakışan, yiğit ve  insanlığı önceleyenler…

Onlar Alevi komşularını saklayan, siper olup koruyan, karnını doyuran, katillere karşı koyan, bu nedenle evi yakılan, öldürülen, yaralanan, yürekli ve  farklı inançtaki insanlar. Neyse ki böyleleri var.

Böyle insanların varlığı dünyada ve ülkemizde benzer olaylarda (ki..bu olayların listesi uzundur) hep varlardı.

İşte bu türden insanlar yüreğe sıcaklık veriyor, insanlığa dair umut yeşertiyor, farklıkların birlikte olması, yaşaması adına rahatlatıyor.

Ve, bir de merak ettiğim:

O günlerde bu vahşi cinayetleri işlemiş  olanlar ve şimdilerde  de yaşamını sürdürenler… Yaptıklarını hatırlayıp da “Yuh olsun bize be! Nasıl bu derece insanlıktan çıkıp, hemşehrimize, beraber yaşadığımız komşumuza,  yıllarca beraber yaşadığımız mahallelimize bunları yapabildik.” diyorlar mı?

Şüphesiz diyenler var;  ders çıkaranlar var. Demeyenlerin varlığını  da görüyoruz.

Nereden mi görüyoruz?

Yıldönümünde anmak için, acısını yaşamak, ölenlerin mezarını ziyaret etmek için gidenlere karşı toplanıp, elde sopalarla “Burası Maraş burdan çıkış yok!” diye bağıranların varlığından.

Ne yaparsın …insanevladı  bazen insanlığından, bazen hayvanlığından vazgeçmiyor.

İnsanlar  var…insancıklar var…

 
Toplam blog
: 35
: 156
Kayıt tarihi
: 27.02.14
 
 

Üniversite  mezunu, eğitimci. Okumaktan,  düşünmekten,  yazmaktan,  türkülerden, bağlamadan  vazg..