- Kategori
- İlişkiler
İnsanlar... İnsanlar... İnsancıklar!
Ne tuhaflar?
Samimi, içten davranışlarınız bazen hiç ummadığınız bir şekilde karşınızdaki insan üzerinde rekabet duygusu uyandırıyor. Nedenini anlayamadığınız eleştirel yaklaşımlarla, hiç beklemediğiniz bir anda küçümseme sağanağına tutulursunuz. Yerinde ve haklı eleştiriler nisan yağmurları gibi bereketli ve hayat vericidir. Fakat tam tersine olur ...olmadık her yerde, haksız ve bilgisiz üstelik konuya vakıf olmadan yapılan zıpçıktı eleştirilere maruz kalırsınız. Bu duruma hazırlıksız yakalandığınızda kırılırsınız. Onların da istedikleri budur aslında! Bazı konularda sizin onlardan daha geniş bir çerçeveye sahip olmanızdır söz konusu olan. Genişliğiniz, onların daraltılmış çerçeveli alanlarına sığamayacağından sizin çerçevenizi kırıp, parçalayarak kendi alanlarına sokmaya çalışırlar. Bu bir nevi diktatöryel davranıştır. "Ben bilirim" egosunun yarattığı liderlik duygusunun kırıldığı noktalarda sizi hegemonyaları altına almak için uğraşırlar.
Demem o ki; önde olduğunuzda gidiş hızınızı kesip, sizi geriye çekmeye ya da size yetişmeye çalışanlara dikkat edin! Bir adım ya da bir basamak ilerde olduğunuzdan eminseniz, bu tür saldırılara önem vermeyin! Çünkü bu sizi duraklatır. Durakladığınız anda da rekabet eden sizin önünüzü kesmiş olur. Hedefinize ulaşmak için bir yola çıktıysanız eğer, bu yolda karşınıza çıkacak herkesin farklı niyetlerini koklamak gerektiğini unutmamak lazım. Bir davranıştan, bir sözden rahatsız oluyorsanız kendinize de tarafsız bakmaya çalışmalısınız. Çünkü bazen hislerimiz de bizi yanıltabilir. Eleştirel yaklaşımın rekabetten mi yoksa samimiyetten mi yapıldığını ayırt etmek gerekir. Lakin gittiğiniz yolun yolcusu olmayı isteyip de olamayanların fikri eleştirileri rekabet hissindendir.
İnsanız işte ne yazık ki; tecrübelerle geliştiğimizi iddia ederken; giderek evrenin en kirletilmiş canlıları oluyoruz...