Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Mart '13

 
Kategori
İnançlar
 

İnsanlar ve düşünceleri -1

İnsanlar ve düşünceleri -1
 

Siz bugün Astrolojiyi kabul etmeyebilirsiniz. Aslında, söz konusu bu ilim, iman dairesine girmez. Ancak, bir alt boyutunda yani Melâikede, ‘Meleklere iman’ bahsinde durmak zorundasınız.


Sahabinin, “Kur’an’da ilim var mıdır” sorusunu, “Kur’an’ın tamamı ilimdir” diye yanıtlayan Efendimiz, batın ilminin, ilmi ledünün, zati ilmin yanı sıra, İnsanın maddi ve manyetik alanı ile ilgili Fizik, Kimya, Astroloji ve Astronominin, kısaca zahiri ilimlerin varlığına işaret etmektedir.

Fizik ilminin, insanın ruh yapısı, Kimyanın ise, İnsanın biyolojik varlığı ile ilgili olduğunu söylemeliyim. Astroloji, içinde yaşadığımız sistemin bir anlatım şeklidir. Burçlar ve yıldızlar sistemi adı altında, Allah bu alemi yaratmıştır.

On altı sene, yemeden içmeden duran İdris Nebi’e verilen Astroloji ilminin örtülü kalmasının altında yatan gerçek, Hakk’ın varlığının yanı sıra, yedek ilahçılığa göz kırpmamaktır.

Unutulmamalı ki kader sırrı da, Risalet görevinin yerine getirilmesi için Enbiya’ya kapalıdır.

İbn-i Arabi buna “Resullerin  eksikliği değil, Kemalâtı” demektedir.

Astrolojinin yanlış algılanması sonucu şirk kaçınılmaz olur.

Resulullah Efendimiz ;

“Bugün Dünya Öküzün boynuzunda, Balığın sırtında” derken, Dünyanın Boğa burcu ile Balık burcunun etkisi altında olduğuna işaret etmektedir.

Yeri gelmişken, belirtmek istediğim bir husus var ;

Resulullah Aleyhisselam, Kur’an’ın toplu olarak kabul ettiği, tasnife sokmadığı konularda, günün ilmini ve yaşam koşullarını da dikkate alarak yerine ve zamanına göre detaylandırmıştır.

Bir yönde Sahabinin hepsinin, aynı anlayış, yüksek feraset ve basirete sahip olamamalarından ötürü, orijin yani ilim, detaylandırılarak kabiliyeti ve istidatı olanlara anlatılmıştır. Bize de bu şekilde, özel olarak aktarılan ilimlerde tereddüte düşmek yersizdir.

Siz bugün Astrolojiyi kabul etmeyebilirsiniz. Aslında, söz konusu bu ilim, iman dairesine girmez. Ancak, bir alt boyutunda yani Melâikede, ‘Meleklere iman’  bahsinde durmak zorundasınız.

Dışarıdaki insanın anlatılan bu boyutları algılaması mümkün değildir. Onun görüşünde, seyir maddi değil manevidir, yani Ruhanidir. Ancak “Ruhani konunun somutlaştığı nokta neresidir?” sorusunun yanıtı verilememektedir.

Bu anlayış dikkate alındığında, Efendimiz Aleyhisselâm’ın te’vil ilmine sahip olması için dua’da bulunduğu bir İbni Abbas’ı, Hüzeyfetül Yamani’yi, Caferi Sadık’ı, diğerleriyle aynı kefeye koymamız mümkün olmaz.

İmam Gazali merhum, meşhur eseri “İHYA” da, ashabın alimlerinden olanİbni Abbas’ın (r.a) şöyle dediğini yazar :

“O Allah ki, yedi sema yaratmış, arzdan da onların bir mislini; aralarından emir edip duruyor!.. (65/12)Ayeti Celilesinin tefsirini yapacak olsam, beni taşa tutardınız...Bana kâfir derdiniz!..”

Ayrıca ;

“Ben Resulullah Efendimiz’den iki kap ilim aldım, birini size açtım, diğerini açsaydım, gırtlağımı keserdiniz” diyen Ebu Hureyre’nin sözleri, söylediklerimizi teyid ediyor.

Efendimiz’in ;

“Ashabım gökteki yıldızlar misalidir, hangisine uyarsanız hidayeti bulursunuz” hadisindeki uyarısı ise tabandaki değerlendirmeyle ilgilidir.

Günün müsbet ilmi, insanda fıtren oluşturulmuş kabiliyet ve istidatlara, pozitif açı kazandırarak, bir anlamda dinin daha iyi algılanmasına vesile olmuştur.

Şöyle ki ;

“Hani Rabbin Meleklere demişti ki : Ben kupkuru bir çamurdan, şekillenmiş kara balçıktan bir İnsan yaratacağım.” (Hicr 28)

Kur’an o günün ilmi anlayışına istinaden, hücreden müteşekkil yapı için, mecazi olarak “balçıktan yarattık” diyor. Esasen hücre, oluşum itibariyle mineral+sıvı karışımıdır. Balçık tabiri ile ifade edilmesinin sebebi budur.

Anlatılan doğrultuda İslâmın genişlediğinin farkına varan bir kısım MEDYA, basiretsizliği, gururu ve fesatlığından, müsbet bilimi mistik sahaya yakıştıramamakta ve acizliği yüzünden hedef aldığı yeri baltalayıp, adından bile söz ettirmemek için, fikirlerle değil, kişilerle uğraşmayı yeğleyerek, amacına varacağını sanmaktadır.

Azgın bir denizdeki dalgaları düşünün, kıyıda sert bir kayaya çarpar, o şiddetle yükselir, dalga boyu maksimum  noktaya ulaşır, sonra tekrar geldiği noktaya gerisin geriye döner.

Ben İslam düşmanlığının halini bu dalgalara benzetiyorum. Sonucu  hüsran olacak bu tür sansasyonları kaale almamak gerekiyor. Onlara “Allah’tan Rahmet” dilemenin dışında yapabileceğimiz bir şey yok..

“Allah dileseydi, elbette bütün insanlara hidayet ederdi.” (13/31) Ayeti de bize uyarı niteliğindedir, gözümüzden kaçmasın!.

Ahmed F. Yüksel

 
Toplam blog
: 636
: 9957
Kayıt tarihi
: 14.12.11
 
 

Araştırmacı Yazar.. ..