Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Ocak '08

 
Kategori
Psikoloji
 

İnsanları okuma sanatı

İnsanları okuma sanatı
 

bir kitap kapağı olabilir bu resim


İnsanları bir kitap gibi görürüm. Kiminin adını daha önce defalarca duymuşumdur, o kitapla karşılaşacağım anı merakla beklerim. Aslında kitabın her şeyini ezberlemişimdir, sadece sayfaları çevirmek kalmıştır bana. Böyle kitaplar genellikle hayal kırıklığına uğratır beni. Oluşturduğum önyargılarla belki de onları hak etmedikleri yerlere koymamdan kaynaklanır bunu.Her defasında bir daha böyle kitapları okumayacağım derim.

Ben insanları kitaplar gibi görürüm.

Hiçbir kitap ekinde hakkında yazı okumadığım, kimseden duymadığım kitaplar hep ilgimi çeker, önce ben keşfetmeliyim onları. Bu yüzden çok satan kitapları hep en son okuyan olmuşumdur.

Kitapçıya girdiğimde kimi kitapların yüzlerinden, kimilerinin sırtlarından dizildiğini görürüm. Siz de fark etmişsinizdir belki. Reklamı yapılan kitaplar hep kapakları görülecek şekilde dizilir hatta bazen birkaç yerde sergilenir, oysa pek tanınmamış yazarların böyle bir şansı yoktur. Onlar bir köşede hep keşfedilmeyi bekleyen manken adayları gibidir. Gerçi televizyon programlarına çıkma , boylarını poslarını sergileme imkanları yoktur, yine de beklerler.

Ben hep sırtlarından sergilenmiş kitaplara koşarım. Belki de o rafta günlerden beri hiçbir el onları o raftan alıp incelememiştir belki de kimse onlara bakmayacak, birkaç ay sonra yayınevine iade edilecektir. Kitapçılık günlerimden tanık olmuşumdur böyle birçok kitaba.

Ben hep sırtlarından sergilenmiş kitaplara dokunurum önce. Diğer kitapların arasından yavaşça çıkarıp iki parmağımın arasında tutarım, o sıkışmışlık hissinden kurtulsun, kendine gelsin; bilirim ki kitabevindeki diğer okurlar benim elimdeki kitaba da bakacaklar. Genellikle böyle olur çünkü, bir gözümüz elimizdeki kitapta bir gözümüz başkasının elindeki kitaptadır. Bazen yakınımızdaki insanlarla konuşup uzaktakileri inceleriz ya işte öyle.

Sırtından tutup çıkardığım kitaba yavaş yavaş dokunurum, hemen sayfalarını çevirmem, arka kapağa da bakmam. Bilirim ki ön sayfa neyse arka kapak da odur. Bilirim ki insanlar nasıl gözleriyle kandırabilyorsa kitaplar da kapaklarıyla kandırabililer bizi. Bilirim ki insanların yüzünde kendi yalanları, arkasında dostlarının yalanları vardır.

Sırtından tutup çıkardığım kitaptan bir sıcaklık yayılır bazen avcuma, bazen de hiçbir şey hissetmem. Kitap avcuma alışır yavaş yavaş. Ona ve kendime izin veririm biraz. Çevredekiler anlam veremez buna, aldırmam hiçbirine. Hani ilk kez karşılaştığımız biriyle ilk göz temasından sonra birkaç kez daha döner bakışırırız ya öyle işte.

Avcuma alışmış kitabı sevgilime ilk kez dokunmanın verdiği bir ürkeklik ve merakla açarım herhangi bir sayfasından; ilk sayfalar aldatıcı olur bilirim bunu. Önce bir sayfayı, sonra paragrafı, sonra cümleyi, sonra bir sözcüğü okurum. Bilirim her bir harfinde bile yazarın yüreğindeki patlamaların, beynindeki karışık yumakların izleri vardır. Hatta bazen sadece noktalama işaretlerine bakarım. Çünkü onlar yazarın fırçasından damlayan boyalardır.

Noktalama işaretleiyle beni fethetmiş kitabın sayfalarında kaybolurum. Yazarın en çok kullandığı sözcüğü ararım. Üslup kaygısıyla ya da sözcük dağarcığını zengin gösterme kaygısıyla kitaplarını bir sözlük özetine çeviren yazarlar bile farkında olmadan takılırlar bazı sözcüklere. Aslında her kitap bir sözcüğü açıklamak için yazılır ya. O sözcük belki de yazarın tekrarladığı sözcüktür ya da o sözcük anahtardır, beni kitaba götürecektir. Bilirim ki kitabın içeriği, kurgusu ne olursa olsun aslında her şey bir sözcük içindir. Onca uykusuz geceden, onca okumadan sonra oluşturulan binlerce cümle aslında bir sözcük içindir. Zaten o sözcüğe ulaşmak için yazılmştır kitap.

SEVİYORUM sözcüğünü ifade etmek için saatlerce konuşan bir aşıktan ne farkı vardır yazarın.

Elimdeki kitapla sevişircesine kalakalırım. Kimsenin bizi yakalamasına aldırmadan o rafın önünde beklerim. Bazen kitabevinin kapandığını geceyi, karanlığı orada o kitapla paylaştığımı düşünürüm.

Binlerce kitap arasından seçtiğim o kitabı hissetmek için yaparım bunu.

İnsanları okumak onları dinlemekten geçer. Bilirim bunu.

Sabırla dinlerim insanı ya da okurum. Bazen keşfedilmemiş kıtalarda gezerim bazen kalabalık, gürültülü pis bir parkta. Bana hiçbir şey vermeyen bir park gezintisi de olsa dinlerim; çünkü insanları okumak istiyorsam dinlemem gerektiğini bilirim. Dinledikçe onların yalanlarından sıyrıldıklarını görürüm. En çok kullandığımız sözcüklerin arkasına saklarız yalanlarımızı.

İyi dinlemediğim bir insanın; bir kitabın ön ya da arka sayfasını göstereceğini bilirim.

İnsanları dinledikçe görürüm sustukları yerleri. Bilirim susmalarımızda saklıdır gerçeklerimiz.

 
Toplam blog
: 114
: 1620
Kayıt tarihi
: 01.08.07
 
 

1964'te Ankara'da doğdum. Meslek lisesinin elektrik bölümünü bitirip fabrikada ve şantiyede çalıştım..