Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Aralık '07

 
Kategori
Öykü
 

İnsanları sevmeyen adam

İnsanları sevmeyen adam
 

tut beni, düşmeden...


Ayın bir derdi var, hiç çıkmıyor.
Eski arkadaşlarımın başka arkadaşları var artık.
Benden sonra çok torunu oldu anneannemin.
Sevgilimin eski sevgilisi olmak üzereyim, benden öncekinin mezarına girmek üzereyim.
Kaçınılmaz bir şekilde babama benzemekteyim.
Kuyruğuma tenekeler bağlanmış, ağlamak üzereyim.

"Gençler! Buralarda nerede içebilirim?"

***

“Gençler” dedi bir adam. Döndük baktık. Biz yirmilerin başlarında o ise sonlarındaydı. Kadıköy’de Reks sineması civarında aylak adımlar atıyorduk. Yetişecek yerimiz, yapacak işimiz ve evde bekleyenimiz yoktu. Hava soğuk ve yollar ıslaktı. Kestaneciler için kışın en zor gecelerinden birisiydi. Sadece şişman kediler vardı sokakta, zayıf olanlar birbirlerine sokulup uyuyor muydu, bilmiyordum. Yoktular.

“Gençler” dedi bir adam. Döndük baktık. Kızıla çalan top sakalı vardı, göz altları torba torba olmuş ve dudakları çatlamıştı. Atkısı boğazını idareten sarıyordu. Açık bağrı, soğuğun onun için bir dert olmaktan uzak olduğunu söylüyordu. Soğuktan daha yakıcı dertleri mi vardı, bilmiyorduk.

“Buralarda nerede içebilirim diye” sordu. Doğuştan Kadıköy’lüydük, her yeri biliyorduk ama çok yere gitmiyorduk. “İki sokak yukarıda” dedik, “gelin götürelim...”

Dar sokaktan tedirgin bir şekilde tırmanırken, çok da taşımak istemediğimiz bir poşeti çöpe götürür gibiydik. Hiç beklmediğimiz bir anda, yakasını bağrını açan derdin ağırlığını belli edenn bir laf etti. Bir kaç bira içtikten sonra tam da nağara olacak bir laftı bu...

“insanları sevmiyorum yaa”

dedi...

İsyanın bu kadar içteni ve sıcağını ve yalnızlığın bu kadar büyüğünü ilk defa görüyorduk. Böylesi bir yükü taşıyamayacak kadar zayıftık. Ne desek, devam edeceği belli, kendimizi kurtaramayacağımız bir sohbetin içinde düşecektik. Önümüze baktık. Nefesimiz ve hatta adımlarımız dahi sessizleşti, bilmediğimiz sulara gitmedik, tekinsiz ve pek gerçek evrenin uzattığı eli tutmadık.

Aslını isterseniz, insanları da sevdiğimiz zamanlardı. Pek de iyi anlamamıştık.

İnsanları sevmeyen adam hüzünlü sesi Kadife Sokak’daki binalara çarpıp kulaklarımdan zihnime, asla unutulmayacakları bir yolculuğa çıkarken onu bir birahanenin önüne getirdik. Burada içebilirdi.

“Burada içebilirsiniz” dedik. “

Gelin birer bira ısmarlayayım size” dedi.

Bugün olsa giderdik. En azından yazacak çok şey çıkacağı için giderdim ben. Ama o gün gidemezdik. Kırıldı bize. “Aşkolsun,” dedi. O sırada arkadaşım benden on adım ilerideydi. Bir şeyler söylemem gerekti. “İçebileceğiniz bir yer sordunuz, biz de gösterdik. Lütfen kusura bakmayın ama gitmemiz gerekiyor...”

Boynunu büktü mü, durumu anladı mı yoksa bize daha da mı kızdı? O günlerde başına gelenlerin üstüne dikilen bir tüy mü oldu bu daveti çevirmek, bilemiyorum. Çünkü lafımı sarf edip tepkisini görmeden uzaklaştım.

Ertesi gün Beşiktaş vapurunda gazetemi katlamış okurken, bir gün öncesine dair küçük bir suçluluk hissi gelip de tüm ağırlığıyla oturdu iki ciğerimin ortasına.

İçki içmiyor, barları sevmiyor, yeni insanlara güvenmiyor olabilirdik ama sanki o teklifi kabul etmeliydik.

Bastıran yoğun pişmanlık ve suçluluk duygusunu bertaraf edemeyip okumayı kestim. Gözlerimi gazeteden kaldırdığımda karşımda oturan parlak ciltli, yuvarlak suratlı esmer bir mimarlık öğrencisi kızın gazetemin arkasını okuduğunu fark ettim. Ne okuyorsa bitirsin diye gazetemi indirmedim.

Acaba o kız gazetemdeki muntazam sakallı, içi gülen gözleri ile poz vermiş adamın fotoğrafına bakıp, bu kadar sıcak ve içten gülen birisinin kendisini sevmesini istemiş midir? Eğer bir yerlerde tanışmış olsalardı kendisinin yalnız, adamın ölü olmayacağı ihtimalini getirmiş midir aklına?

Gazetenin sahibinin bu sakallı adamın konuştuğu son kişi olduğunu bilse ve böyle bir olayın olmaması ve bu haberin çıkmaması için esirgenenin ne olduğunu bilse ondan nefret eder miydi?

Bilemiyoruz. Hemen hiç bir şeyin cevabını bilemediğimiz gibi...

K.

 
Toplam blog
: 295
: 733
Kayıt tarihi
: 28.09.06
 
 

Bugün ölseniz mesela, ya da hafifletelim biraz hadi, bu giriş çok karamsar oldu. Bugün ortadan kay..