Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Nisan '07

 
Kategori
İnançlar
 

İnsanlığın başı sağolsun

Malatya’da gerçekleşen katliam tüylerimizi ürpertti. Olayı nefretle kınıyor ve insanlığa başsağlığı diliyorum. İnsanlığa diyorum, çünkü bu bir kesimin değil insanlığın sorunu. Ama benzer sahnelere ilk kez tanık olmuyoruz. Bu oyun aslında binlerce yıldır farklı sahnelerde sık sık sahnelenmekte. Nedenleri üzerinde durmak ve perdenin arkasındaki gerçeği kavramak gerekir diye düşünüyorum. Bu katliamların ortak noktası ırkçılık ve fanatik dinciliktir. Gelin bu kavramlara bilimsel bir gözle birlikte bakalım.

“Irkçılık; bir ırkın öbür ırklara üstünlüğünü ileri süren görüş… bilimdışılık yada siyasal çıkarlar temeline dayanan bu görüş, özellikle Hitler Almanya’sında duruğuna ulaşmıştır. Adolf Hitlere göre, Irkçılık insan ırkının eşitliğine inanmaz. Üstün ırkın dışındaki ırklar, bu dünyayı yöneten büyük iradenin dileğine uygun olarak, en iyi ve en güçlünün zaferine yardım etmek ve onun işini kolaylaştırmakla yükümlüdürler. Üstün ırk, aşağıların ve güçsüzlerin, kendisine buyun eğmelerini istemek hakkını taşır. İnsanlığın mutlu geleceğini ancak üstün ırkın zaferi kurtarabilir. Bu bilim dışılığın düşünsel temelleri, başta üstün insan öğretisiyle Nietzche olmak üzere Max Weber, Werner, Sombart vb. gibi alman düşünürler hazırlamıştır. Nietzcheye göre güçsüz insanlar, üstün insanların zaferi için yok olmalıdırlar. Weber’e göre ulusları us ve bilim değil duygular yönetir. Sombart’a göre insanı üstün eden, ırksal ve yaşambilimsel üstünlüğüdür. Sorunun bu bilimsel yanının dışında ırkçılık; toplumsal eşitsizliği, sömürgeciliği ve emperyalist istekleri gizlemek amacıylada kullanılmaktadır. Birçok geri ülkelerin halkı, yoksulluğun ve toplumsal eşitsizliğin kök saldığı ülkelerinde, ırkçılık hayalleriyle uyutulur ve cihangirlik masallarıyla avutulur. Açlığın ve yoksulluğun doğurduğu doğal saldırganlığa böylelikle yön değiştirtilir.” (felsefe ansiklopedisi, O. Hançerlioğlu)

Ulusçuluk, Milliyetçilik ya da Nasyonalizm kendilerini birleştiren dil, tarih, kültür bağlarından dolayı ulusal bir topluluk oluşturma bilincine varan ve bağımsız bir devlet kurmak isteyen kimselerin oluşturduğu siyasal hareket. Kendi ulusuna bağlılığının uluslararası ilkelere bağlılıktan ya da bireysel çıkarlardan daha önemli olduğunu ileri süren görüş. (Vikipedi)

Fanatizm; bir din, düşünce, bir parti veya bir kimseye aşırı derecede bağlılık, taassup, körinanç. (M.E.B. sözlüğü)

Bir insan kendinden farklı inanıştaki birine neden bu kadar nefretle bakar? Kendisinden farklı olana hoşgörüsüzlüğün arkasında yatan neden ne? Kendi inancının, kendi genetik ırkının, kendi kanının üstünlüğüne duyduğu inanç mı acaba? O zaman insanın aklına şu sorular takılıyor; farklı ırklarda farklı genetik kodlar mı var acaba? Farklı kan grupları, farklı Rh faktörleri mi var? Elbette hayır. Kendi ırkının üstünlüğüne inanan kişilere bir teklifim var, genetik bir test yaptırsınlar, bakalım kendi genleri kimlerden geliyor ve ne kadar saf. Ama bunu asla yapmazlar, çünkü genlerinin en nefret ettikleri ırkların genleri ile melezlenmiş olduklarını görme ihtimalinden korkarlar.

Farklı dillerde God, Tanrı, Allah, Huda, Yahuda, vb. farklı isimlerle kastettikleri aynı yaratıcı ve yönetici irade değil mi? Aynı yaratıcıya kendi dilinden dua edenin kullandığı farklı terimler bir başkasını neden rahatsız etsin, neden bir başkasının inancı için tehdit oluştursun? O halde bu insanların kendilerini farklı hissetmelerini sağlayan etken ne? Gerçekte tek fark hissiyattadır. Kastedilen aynı yaratıcıya farklı dillerden yönelen farklı yollar değil. Farklı bir çalışma şekline sahip hücrelerine, farklı damarlardan, farklı renklerde akan bir kan da yok. Sorun nasıl hissettiğinde. İnanç ve ırk hissiyatı, acıkma, susama, üşüme gibi doğuştan gelmez, sonradan edinilir veya edindirilir. Bir kişinin veya sınıfın menfaati için farklılaştırma, farklı hissettirmedir sadece. Son 5000 yılda insanların inandığı bütün dinleri ve kutsal kitaplarını incelediğinizde fark ediyorsunuz ki, hepsinin amacı insanlığı daha iyi bir seviyeye getirmektir. Belli bir çekim gücü oluşturduktan sonra hepsinin başına gelen akıbet de aynıdır. Hepsi bir süre sonra güç elde etmek, iktidar sahibi olmak, menfaat sağlamak için cazibe merkezi olmuşturlar. Maalesef siyaset ve ticaret için kullanılır hale gelmişler. İşte fanatik ırkçılığın ve fanatik dinciliğin arkasındaki gerçek neden budur, belli bir zümrenin menfaatleri. Cahil yığınları farklılaştırmak için programlamak ve kendi çıkarları için yönlendirmek. Dikkat ederseniz bu derece fanatik olanların kayda değer bir vasıfları veya bilgileri yoktur. Rahatlıkla kendilerinin ve başkalarının yaşamına son verebilmeleri bu cahilliklerinden gelir çoğunlukla.

Kaybetmekten korkulan şey ne? Kendi inançları mı? Kendi kültürleri mi? İnancına güvenen kişi neden başka bir inancın anlatılmasından korksun? Kendi inancını sağlam temellere oturtmuş ise kim onu değiştirebilir? Yoksa kendi inancından kuşkusu mu var? İnancı bu kadar zayıf değilse, isteyen istediğini söylesin. Elbette fanatiklerin kendi inançlarından kuşkuları yok, onların kuşkusu üçüncü şahısların inancı üzerinedir. Kendileri kandırılamaz ancak toplum kandırılabilir, bunu engellemek gerek diye düşünüyorlar sanırım. Peki, toplumun kandırılmasından bu kardeşime ne? Onun eline ne geçecek veya elinden ne alınacak? Hiç. Bu genç kardeşlerimin kazanacağı veya kaybedeceği hiçbir şey yok. Ne var ki başka sınıfların karşılıklı kazanımları veya kayıpları olacak, hem de çok büyük çapta olacak. İşte misyonerliğin de, onlara karşı çıkanların da sorunu bu. Din üzerinden toplumları yöneterek türlü çıkarlar sağlanmakta ve bunlar riske girince programlanmış garibanlar birbirini boğazlamakta. Olan her zaman meydanlarda ölen yığınlara olmakta, faturayı her zaman onlar ödemekte. Üst sınıf hiç ölmüyor ve hatta öldürmüyor, bu iş için harcanabilir garibanları kullanıyor. İşte bu yüzden ölen de öldüren de mağdur. Tek farkla biri hayatını kaybediyor, ama iki taraf da kurban. Asıl suçlu arkalarındaki kişi veya zümreler. Ne misyonerlik yaptığı için hunharca katledilen insanlar, nede genç yaşta bu derece tüyler ürpertici bir olaya sebep olan gençler değil sorunun kaynağı. Sorun onları dolduran, liderler, gazeteciler, televizyoncular, partiler vs. onlara bakmak gerek.

Milliyetçilik veya ulusçulukta kötü bir şey yok. Kötü olan milliyetçilik adı altında yapılan ırkçılık. Gerçek milliyetçilik ulusuna hizmet etmektir, onu ilerletmek, ona değer katmaktır. Bir üstünlük varsa o da sadece iyilik yapmada, hizmet etmede, kendine ve toplumuna değer katmada üstünlük olabilir.

İnançlı olmakta hiçbir sorun yok, sorun başkasının inancına tahammülsüzlük ve fanatizm. Bana göre misyonerlik yanlış, ama bu yanlışın cezası insanları boğazlamak olamaz. Gider karşılık olarak sen de onun ülkesinde kendi inancını yaymaya çalışırsın.

Hoşgörüye ve karşılıklı saygıya çok ihtiyacımız var. Gelin bu haftayı hoşgörü haftası olarak görelim ve hoşgörüyü çevremize açıkça yansıtalım.

Hoşgörü haftanızı sevgi ve saygılarımla kutluyorum.

 
Toplam blog
: 34
: 639
Kayıt tarihi
: 15.08.06
 
 

1968 Hakkari doğumluyum. Elektrik Önlisans, Halkla İlişkiler Önlisans, İktisat Lisans, Sosyoloji ..