Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Temmuz '09

 
Kategori
Güncel
 

İnsanlık utancı

İnsanlık utancı
 

"Sivillerin öldürülmesi!" nedir bunun adı? Suçu tespit edilmeden, yargılamadan, hüküm vermeden bir insanın öldürülmesinin tanımı nedir? Zaman zaman hayvanın insandan daha değerli olabildiği dünya düzeninde hiç bir hukuk ve hiç bir din öğretisine sığmayacak bir vahşet. Hele 196 insanın çoluk çocuk, kadın, yaşlı kurşuna dizilmesi. KATLİAM! Göz göre göre hem de. İnkar edilecek tarafı olmadığı için hiçbir ülke çıkıp bir söz söyleyemiyor. Çünkü olay siyasi manevralara olanak vermeyecek derecede alenî. Çünkü birşey söyleyince birşeyler yapmak da gerekebilir.

İnternetteki haber altı yorumlara baktığımda tepkilerin belli başlı noktalarda yoğunlaştığını gözlemledim:

- Milliyetçi duygularla dünyadaki Türklere yapılan zulumlere tepki
- Tüm dünyanın seyirci kalmasına tepki
- Türk hükümetinin seyirci kalmasına tepki
- Çin malı protestosu çağrısı

Ve sonuçta iki yaygın görüş var. 1) Çin dünyaya hükmediyor, elden bişi gelmez. 2) Tepki verilsin, dur denilsin.

Elden bişi gelmez fikrine yakın olmak birçoğumuzu vicdanen rahatsız ettiği için dilimize bile getiremiyoruz. Dile getiren yorumcular da kayıtsız olmakla suçlanıyor. Öte yanda tepki verilsin diyenlere de "kime hangi güçle tepki veriyorsun, boş laf bunlar" deniliyor.

Zamanında verilmeyen tepkiler bir gün öyle bir ortam yaratır ki "yukarı tükürsen bıyık, aşağı tükürsen sakaldır." Bugün dünya ülkelerinin Çin karşısında düşdüğü durum gibi. Kaç tane ülke var bugün Çin'e kafa tutup da karşısına alabilecek. Gerçekçi olmak gerek. Bu büyük güçlerden biri olan Amerika küçücük bir Irak'ın ekonomik yaralarını bugün olmuş sarabilmiş değil. Üstelik ekonomisi Çin'e göbekten bağlı. Artık Çinliler ABD için çalışan olmaktan çıktı. Belki bir gün gelecek göreceğiz işçileri değil patronları olacaklar. Amerikan şirketlerinden büyük hisseler yavaş yavaş Çinlilerin eline geçiyor. Demek ki Amerika son ses çıkarması beklenecek ülke.

Rusya ise kendi iç meselelerine odaklanmış durumda. Kendi ekonomik ve sosyal dengelereni kaybetmeyi göze alabilecek dönemde değil. Kaldı ki 1990'lı yıllardan itibaren Rusya ve Çin arasındaki ilişkiler birbirlerini tehdit unsuru olarak görmediklerini vurgulayıcı yönde gelişiyor. Bu ilişki tarzı Rusya'ya bir nebze rahatlık Çin'e de cesaret olarak geri dönmüşe benziyor.

Eee, Avrupa'nın güçlünün yanında kalma prensibi yüzyıllardır bilinen bir gerçek olduğuna göre çıkar ilişkileri her zaman olduğu gibi yine gündemde yine belirleyici.

Bu durumda, bu denli sıcak ortamda olaylar kızışmış, herkes Çin'in eteğini bir ucundan tutmuşken, hükümete seslenip bir nevi Çin'i karşına al demek ne kadar doğru? Tamam yaptırımlar uygulansın ama hangi noktalarda ne kadar bir yaptırım uygulayabiliriz? Birbirini tetikleyecek olasılıklara karşı planlı olunmalı.

Yıllardır Türklerin Ermeni soykırımı yaptığı iddia ediliyor. Tüm dünya biliyor bunun doğru olmadığını fakat görev/misyon; varmış gibi davranmak, kabul etmek. Bu bir stratejinin parçası. Bunu bilenler bugün Doğu Türkistan'ı izliyor. Neden sessiz kaldıklarını da biliyoruz.

Kanımca, tarihi ve siyasi olaylarda düşülebilecek en büyük yanılgı anlık değerlendirmeler yaparak ani çıkışlar yapmaktır. Uluslararası siyaset tutarlılık, güce dayalı uzun vadeli istikrar gerektirir. Güç gösterisi yapmak değil.
Bugün Çin, kendisine yüzyıllar önce Çin Seddini yaptıran Türkler'i karşısında tehtid olarak algılamıyorsa oturup düşünmek gerek. Türklerin dünyanın çeşitli yerlerine dağılmış olmasının, Türkiye Cumhuriyetinin devasa bir imparatorluğun ardından bugünkü sınırlara sahip olmasının öyküsü tarihte gizlidir. Adım adım atılan hamleler, uygulanan iç ve dış politakalar ülkelerin, milletlerin global dünyadaki yerlerini belirler. Çin'i bugün böylesine pervasız yapan güvenin kaynağına da bakmak gerekli. Çin, uzun yıllardır uyuyan sinsi bir güç olarak kabul edilmekte ve diğer güçleri rahatsız etmekteydi. Dışarıdan uyuduğu sanılırken bugün başkaldırmaya hazır görünüyor. Belki orta vadede mevcut dengeleri sarsacak yeni gövde gösterilerine şahit olacağız.

Yukarıda belirtiğim birbirine zıt iki görüş olan 1) Tepki verilemez 2) Tepki verilmeli.

Arasında zamansal bir ilişki vardır. O zaman içinde yapılan icraatler ancak karara götürüp etken ya da edilgen olmayı seçtirir insana. Bu, soru sorulduğu anda verilecek karar değildir, olmamalıdır. Tepki vermeye ya hazır olunur ya da hazır olunmaz. Bu bir süreç meselesidir. Herşeyden önce dışarıya tepki verebilmek için o güçlü konuma sahip olunmalı.

"Tepki verilmeli"sesleri evvela, gelir getirebilecek öz kaynaklar bir bir yabancılara satılırken çıkartılmalı, milli kurumlar milli çıkarları aşan düzeyde dış sermayeye açılırken çıkartılmalı. Ülkede üreticiyi üretemez hale getiren uygulamalara ses çıkartılmalı, esnaf, girişimci yüksek vergilere mahkum edilirken çıkartılmalı, halk rüşvet denilen ahtapotun kollarında debelenirken çıkartılmalı. İşsizlik alıp başını gitmişken, ülke genelinde asayiş ve huzur bozulmuşken yarın bir avuç Türk olarak kalmanın korkunç ihtimali üzerinde derin derin düşünülmeli.

 
Toplam blog
: 83
: 998
Kayıt tarihi
: 05.01.09
 
 

 "İnsan olmak başka bir şeydir. Ne dil, ne din, ne de milliyet ayırır. Ne seni, ne de beni kayırı..