Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Ağustos '10

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

İnsanoğlu bu dünyada misafirdir

İnsanoğlu bu dünyada misafirdir
 

İnsanoğlu dünyaya ne zaman geldi?


Bundan “ölümlü” olduğu anlamını çıkarmayın! <ı>İnsan bu dünyaya misafir olarak gelmiş, ama yüzsüzlük edip asırlardır oturmuştur.

Bakın anlatayım:

Bundan onbinlerce yıl önce dünyanın muhtelif noktalarına kocaman kocaman uzay araçlarının biri inerken diğeri kalkıyormuş. Bu araçlar dünyamıza bilmem kaç milyon ışık yılı uzaktaki bir gezegenden insanlar getiriyormuş. Buna getirmek değil de başından atmak desek belki daha doğru olurdu.

Tabii bu gelenleri “Sevgili insanoğlu dünyaya hoş geldin. Yeni yuvanda, güzel gezegeninde mutlu bir yaşam dileriz” yazılı pankartlarla karşılayan yokmuş. Sadece olayı fark eden dünyanın asıl sahipleri hayvanlardan, bazıları homurdanmış, fakat bazıları da korkup oradan kaçmayı tercih etmiş. Homurdananlar sanki binlerce yıl mücadele edecekleri bu yeni canlıların kendilerine zarar vereceklerini sezer gibiymişler.

Bu insansız topraklara insan getirmenin sebebi ne olabilir ki?

Dünyadan bilmem kaç milyon ışık yılı uzaktaki bu gezegende onbinlerce yıl önce bile çok çok ileri bir teknik, medeniyet varmış. Öyle olmasa o kadar mesafeyi katedip buraya ulaşabilirler miydi? Ne var ki böylesine ileri bir toplumda bile insandan kaynaklanan çeşitli sorunlar söz konusuymuş. Gezegenin akil adamları oturup düşünmüşler ve sorunsuz bir toplum oluşturmanın yollarını aramışlar.

Bulunan çözüm: Sorun yaratanların başka bir gezegene gönderilmesi olmuş. Sakın “sorun” dediğimizde ufak tefek kusurları anlamayın. Sorun olarak niteledikleri cinayetler, sapıklıklar, bağımlılıklar, ağır akıl hastalıkları, geri zekalılık… gibi ciddi şeylermiş.

<ı>Bu amaçla uzun bir süre sorunlu insanların nereye gönderilmesinin uygun olacağını araştırmışlar. Uzaydaki birçok gezegeni bu amaçla incelemişler ve sonunda dünyamızda karar kılmışlar.

***

Dünyaya getirilen insanların ihtiyaçlarını belli bir süre karşılayacak yiyecek, içecek, giyecek v.s de bırakılmış.

Dünyaya atılan atalarımız birkaç gün şaşkın şaşkın dolaşmışlar. Şaşkınlıklarını üzerlerinden atınca bulundukları yeri keşfetmeye çalışmışlar. Doğadaki olaylar ve yırtıcı hayvanlar nedeniyle barınacak yerler aramışlar. Ağaçlar ve mağaralar bu amaçla kullanılmış. Tabii ilk günden itibaren bazıları maalesef yırtıcı hayvanlar tarafından öldürülmüşler.

<ı>Yeterince yiyecek, içecek, giyecek varken aralarında hır gür olmamış, ama bitmeye yakın kavgalar başlamış. Derken birbirlerini boğazlamalar…

Bir gün, tüm ihtiyaçlarını kendileri karşılamak, üretim araçlarını kendileri yapmak durumunda kalmışlar. Toplayıcılığı, avcılığı ve sonunda da tarımı öğrenmişler. Bu öğrenmeler bizim yazdığımız üç-beş kelime gibi kısa bir sürede değil binlerce yılda gerçekleşmiş. Bu serüven tarih ve arkeoloji gibi bilimlerde anlatıldığı için biz burada işin detayına girmiyoruz.

***

İnsanları dünyaya bırakanlar direkt ilişki kurmasalar da, herhangi bir müdahalede bulunmasalar da; ilk günden itibaren onları sürekli izlemişler. Uzay araçları binlerce yıldır bu amaçla dünyamızı ziyaret etmektedirler. İlkçağ’da mağara duvarlarına çizilmiş uzay aracına benzeyen resimler, günümüzdeki UFO olayları bunun kanıtıdır.

Bazıları insanın başka bir gezegenden dünyamıza atıldığını savunan bu teze karşı çıkacaklardır. Boşuna zahmet etmesinler. Yok karbon yöntemi, evrim teorisi, binlerce yıl önce bulunan insan kafatası kemikleri gibi kanıtları göstermeye kalkmasınlar. Çünkü ben bu senaryoya inanıyorum!

Bu senaryo bana “neden her insanda bir suç işleme eğilimi var?” sorusunun da cevabına ulaşmamı sağladı. O yüzden kalıtım yoluyla atalarımızdan geçtiğini, ”suç”un bizim genlerimizde bulunduğunu artık rahatlıkla söyleyebiliyorum.

Benim görüşümü destekleyen bir söz de buldum. O nedenle sevinçliyim. Bir yazar diyor ki: <ı>“Belki de bu dünya başka bir gezegenin cehennemidir.”

 
Toplam blog
: 1081
: 980
Kayıt tarihi
: 30.07.10
 
 

Uzun yıllar çeşitli sitelerde Oruç Yıldırım adı ile yazı yazdım. Dört tane romanım ve çokca da de..