Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Aralık '10

 
Kategori
Basın Yayın / Medya
 

İnternet ve Cumhuriyet Gazetesi Üzerine

İnternet ve Cumhuriyet Gazetesi Üzerine
 

27 Mayıs 1960 tarihli Cumhuriyet Gazetesi


İnternet, çağımızda bilgiye ulaşma, bilgiyi kolayca bulma açısından gerçekten önemli bir işlevi var. Çeşitli alanlarda –neredeyse- bizi belge, resim, görüntü bombardımanına tutarken iyi bir tarayıcı, ne aradığını bilen kişiler için de gerçekten –sanal da olsa – yeri asla doldurulamaz bir görevi de yerine getiriyor.

İnternetin verdiği –gün aşırı değişmesi açısından- en büyük hizmetlerden biri bence gazeteler. Gece yarısı yüklenen gazetelere – hışırtısı olmadan- istediğiniz saatte ulaşabilmek ne kadar güzel! Bunun bir üstünlüğü de onlarca TL vermeden –birkaç gazete hariç- internette gazete güzel bir uğraşı. Tabii ki kahvehane vb. yerlerde bizi gazete sırası beklemekten kurtarmış olması da cabası. Tarayıcının kutusuna …com.tr yazıyor, giriş tuşuna basıyorsunuz işte gazetenin ana sayfasındasınız.

İnternette yayımlanan ilk Türk gazetesi Zaman. Henüz tam anlamıyla internete verilmeyen tek gazete de “Cumhuriyet’tir. Haber portalı var sadece. İşin garip tarafı da şu: İnternete verilmemesine rağmen Cumhuriyet’in tirajı 60 binlerde (7 Kasım 2010 itibariyle 59.926) gezerken, Zaman 800 binlerde, Posta ise 500 binlerde. Hadi baklayı ağzımdan çıkarayım: Öğretmenevleri, subay gazinoları, kütüphaneler için Cumhuriyet alınmasaydı acaba Cumhuriyet’in tirajı ne kadar olurdu?

Yukarıdaki son cümlelere, “Bir gazetenin çok satması kaliteli olmasını göstermez.” şeklinde bir itiraz ileri sürülebilir. Ama gazetenin asıl işlevi, haberdir, yorumdur, aktüalitedir. Daha “ağır” konuları gidip kitap olarak da yayımlayabilirler. Haydar Dümen, Selçuk İlhan’dan çok okunuyorsa “Bu durum, halkın fikrî seviyesini gösterir.” gibi bir savunma, işi üniversitelilerin kurduğu bir derneğin bir toplantısındaki, “İstikrar senin neyine Vesayet?” hakaretine ya da bacak takımından Aysun Kayacı’nın iktidara oy verenleri “ayak takımı” olarak nitelemesine kadar uzar ki işin işinden çıkılmaz.

Bence bunlardan önce Cumhuriyet kendisini hiçbir anlamda yenileyemiyor. Bu konuda Cumhuriyette 11 yıl genel yayın müdürlüğü yapmış birinin –Hasan Cemal’in- “Cumhuriyet’i Çok Sevmiştim” kitabına bakılabilir. Gazetenin siyah-beyazdan renkliye geçişin bile direnişle karşılaşıp aylarca sürmesi, bu yenilemeyiş tavrının örneği olabilir.

Ayrıca ana tema solculuksa gazetelerin hemen hepsinde bu temayı –yeri geldikçe- bol bol işleyen var. Kitap eki de çözüm değil. Radikal, Zaman, Yeni Şafak bu işi hem baskı temizliği, hem de geniş bir yelpazeye seslenme açısından Cumhuriyet’ten daha iyi yapıyor.

Hâlâ 70’in üstündeki yazarlarla günü savmasına anlam veremiyorum Cumhuriyet'in. Oktay Akbal, Cüneyt Arcayürek... Yaşlarını göstermiyorlar ama üstelik de her gün yazıyorlar, diyenleri duyar gibi oluyorum. Oktay Akbal deseniz sanki cm. başına para alıyor gibi yazıyor. Roman, hikâye yazarken daha ustaydı aslında. Samimiydi de. Bu yüzdendir ki “Şair Dostlarım” hâlâ zevkle okuduğum kitaplarındandır. Arcayürek RTE ile, Hikmet Çetinkaya ise “FG” ile “bozmuş” kafayı. M. Balbay bir içeride bir köşesinde. Gazete gazete gezen Bekir Coşkun da ilaç olamaz. Çünkü sığ bir yazar. Donkişot gibi sadece mevcut iktidarı “kalıp” laflarla eleştiriyor.

Geçmişi de bir garip Cumhuriyet’in. 30’lu yıllarda güzellik yarışmaları düzenlediği hatta 1932 yılında bu yarışmalardan dünya güzeli Kerime Halis’i, 1952’de de Avrupa güzeli Günseli Başar’ı çıkardığı arşivlerin saklandığı tozlu raflarda duruyor. (Selçuk İlhan bu yarışmaları “Türkiye”nin Modernleşmesinin bir parçası” olarak görüyor.Bakınız: Hasan Cemal, Cumhuriyet’i Çok Sevmiştim) 21 Haziran 1941 tarihli Cumhuriyet gazetesinde çağın eli kanlı katillerinden biri olan Hitler için atılmış bir manşet çok garip: “Millî Şefimizle Führer (Führer: Alman dilinde, komutan, başkan, şef anlamlarında. Ama sadece Hitler’le özdeşleşmiş bir kelime) arasındaki samimi tebrikler. “

Cumhuriyet gazetesinin kurucusu Yunus Nadi’nin 22 Haziran 1941 yazdığı bir yazıdaki cümleler daha da manidar(!) : “ …. Fakat yanılmadığımıza emin olarak söyleyebiliriz ki, bunlardan hiçbiri Atamız hakkındaki –Atatürk, demek istiyor- duygu ve düşüncelerini Alman devlet reisi Adolf Hitler kadar açık ve kat’i olarak müteaddit defalar ifade etmemiştir.” Tiraj grafiği de ilginç: 70’li yıllarda 80 bin.

Bütün bunları yazarken ne istediğimi mi soruyorsunuz? Cumhuriyet de (köşe yazarları da dahil) internete verilsin, mi demek istiyorum. Yok canım. Ne işime, ne? Hasan Cemal’in kitabını okurken aldığım notları buldum da onları dosyalarken bu yazıyı yazmak geldi aklıma.

 
Toplam blog
: 300
: 1022
Kayıt tarihi
: 13.06.10
 
 

Tarih, edebiyat, şiir, dil ..