Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Haziran '08

 
Kategori
İnternet
 

İnternetin duygusuzluğu

Biz Türkler, ‘chat’ ve arkadaş bulma siteleri nedeniyle, interneti çok duygusal bir olgu olarak yaşıyoruz. Hoş, her olguyu öyle yaşıyoruz sayılır ama o ayrı konu.

Sorun, internetin gerçekte limit sıfır duygulu bir yer oluşu.

Bunu açımlayalım:

Zihinbilimin kurucusu Freud, insanların zihinlerini temelde 3 sınıfa ayırdı: Duygusal (afektif), davranışsal ve bilgisel (kognitif). O kadar abarttı ki bugün hala, ‘üst-orta-iç beyin’i bunlarla eşleştirenler var. Daha da abartıp, duyguları id’e (yani hayvan yanımıza), davranışları ego’ya (yani insan / normatif / normal yanımıza), bilgiselliği de süper-ego (üst-insan yanımıza) bağladı. Onun için, kendisi için de geçerli olmak üzere, bilgisel içsellikler (kognitiflik) ve dışsallıklar (eser vermeler), süblimatif (yüceltici) bir nitelik taşıyor.

Popper ve Kuhn’dan itibaren bilim felsefesine baktığımızda, paradigmatik devrimleri yapanların, çoğunluk oldukça tutucu küçük burjuvalar olduklarını, Einstein gibi kendi denklemlerinin sonuçlarına tahammül edemediklerini görüyoruz. Bu durum ve süreç, süperegoyla ve/ya süblimasyonla açımlanamaz. Bilim, zihinsel-kognitif ve kültürel-informatik süreçlerin bir bileşimidir. Determinist modelle işlemez ama agnostizme bilimde zerrece yer yoktur ve bu ikisi birbiriyle çelişmez.

Dünyanın ilk bilgi derleyicileri ilahi nedenlerle ‘summa’lar yazdılar. Sonraki adım olan ansiklopedistler ise çoğunluk ateistti. İnternetçiler arasında ise, inanç anlaşmazlığı Japon kale maç olarak sürüyor (bu çok kaleli ve herkesin birbirine gol attığı bir futboldur).

İnternetin başladığı duruma bakalım:

Gibson, siberuzayı internet başlamadan önce 1984’te tanımlarken ikilemsel kavramlar kullanır: Siberuzayın varlığı kimi aşırı duygu yüklü ama denklemlerinin sonucunda sıfır duygulu bir yer olarak tasvir edilir, çünkü onun metinleri gelecekbilim değil, bilimkurgudur, sanatta çelişkili durumlar olağandır. Ancak, üçlemesinin sonunda birçok kişi saf bilgi-yazılım olmayı kabul eder ve bir yıldız-zeka ile iletişime geçer ki bugün için bile çok aşkın bir yaklaşımdır.

İnternetin 15 yılda geldiği duruma bakalım:

En çok girilen siteler sıralamasında yer alan; haber siteleri kognitiftir / informatiktir, ticaret siteleri bilgi sağlayacak malzemelerin doğru kaynaklara doğru akışını sağlar (örneğin internetin icadından sonra, resmi tarihi bozum edecek çok malzeme Türkiye sınırları içine girdi), Wikipedia ve İmdb gibi siteler ise uzman bilgi kaynaklarıdır ya da internet ansiklopedileridir. Geriye arkadaş siteleri kalıyor: Görücü usülü ile evlenmelerin sonunu da gördük, ‘Rumuz Goncagül’ evlenmelerin sonunu da gördük, internet evliliklerinin sonunu da görmekteyiz, bolca cinayet olarak.

Sonuçta, internette duygulara yer olabilir ama % 1 falan oranında. % 99 duygusallıkta, % 100 cahil, 80 IQ’lu, eğitimsiz 20 milyon Türk internette. Gazete haberlerine yapılan okur yorumları tam facia. Hiç kimse haber konusu hakkında daha önce tek bir satır okumamış bile olsa, konu hakkında ahkam kesiyor, bilgi ve zeka eksikliği yüzüne vurulunca da, şirretleşiyor.

İnternet bilgi toplumunun bir kurumudur. Avcı-toplayıcı, köleci, etnik, proto-feodal, feodal, sosyolojik kültürel modların bu yeni kültürel moda izdüşümü, bugün bir mamut avcısı ne işe yarayacaksa, o kadardır. Yani: Ey sevgili Türk internet okur ve yazarları, duygularınızı unutun, sıfırdan yeniden doğun ve bilgiye başlayın, yoksa durumunuz sırıtıyor. Ya da Selçuk Erdem’in karikatüründeki gibi: “İnternete bağlandım, hala öküzüm.”

 
Toplam blog
: 2216
: 514
Kayıt tarihi
: 16.08.06
 
 

Serbest yazarım. 1960 doğumluyum. BÜ İşletme mezunuyum. ..